“Kıbrıs’ta barış ve kardeşliğe” adanmış seçim
Bizlere Kıbrıs’ın nasıl olabileceğini gösterdi…
Arzu ettiğimiz ve uğruna mücadele verdiğimiz Kıbrıs’ın…
Gelecekteki Kıbrıs’ın…
Kaybetsek bile, biz kazandık,
Çünkü mesajımız yerine ulaştı.
- Maraş göçmeni bir Kıbrıslı Rum
Pazar günkü Avrupa Parlamentosu seçimleri, Kıbrıs’ın bütünü için tarihi bir dönüm noktası niteliği taşıyor.
Kıbrıs’ın acılarla, düşmanlıkla, milliyetçilikle dolu tarihinde ilk kez toplumlar ya da partiler ötesi bir dinamik ortaya çıktı. Tarihte ilk kez, büyük bir parti, bir Kıbrıslı Türkü aday gösterdi. İlk kez Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar, etnik kimliklerinden, dinden, dilden bağımsız olarak tek bir aday etrafında kenetlendi. Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların ortak siyaset üretebileceğini, etnik kökenden bağımsız olarak birbirlerine oy verebileceğini, ortak bir mücadele verebileceğini, ortak bir gelecek hayal edebileceğini gördük.
AKEL listesinden Avrupa Parlamentosu adayı olan Niyazi Kızılyürek, adanın her yanında iki-toplumlu, iki-dilli bir kampanya yaptı ve bu kampanyayı “Kıbrıs’ta barış ve kardeşliğe” adadı. Adeta statüko karşıtı, federalist-çözümcü bir güç gösterisine dönüşen bu kampanyada, Kızılyürek etrafında kenetlenenler arasında sadece AKEL tabanı değil, federal bir Kıbrıs isteyen ve Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastasiadis ve hükümetteki DISY’nin politikalarından rahatsızlık duyan, siyasi yelpazenin her yanından kişi vardı. Bunların büyük çoğunluğunu DISY partisinin liberal kesimi oluşturdu. Hatta daha önce DISY’den aday olmuş bazı kişiler Kızılyürek’e açık destek ilan ettiler.
Kuzeyde ise, görünmeyen bir toplum olarak bu yarım coğrafyaya mahkum edilmiş; her geçen gün daha da azınlığa düşen, barışsever, birleşik Kıbrıs’a inanan, ekonomik zorluklarla mücadele ederken toplum adına hiç bir şey üretmeyen siyasetten – ayarlardan bıkıp usanan Kıbrıslı Türkler, Kızılyürek üzerinden seslerini duyuracak, kendilerini ifade edecek, tepkilerini gösterebilecek, dünyaya var olduklarını haykıracak yeni bir kanal buldular.
Bu toplumlar ve partiler-ötesi dinamik her iki taraftaki statükocuları son derece rahatsız etti. Kızılyürek güneyde “Türkiye’nin adamı” kuzeyde “Rumların adamı” diye lekelenmeye çalışıldı. Güneyde “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni temsil etmeyeceği”, kuzeyde “Kıbrıslı Türkleri temsil etmeyeceği” söylendi. Oysa o, herhangi bir devleti veya toplumu değil, sadece, etnik kökeni, ırkı, dini, dili ne olursa olsun, Kıbrıs’ta barışa, federasyona, kardeşliğe inanan ve vatanı Kıbrıs’ın bütünü olan AB yurttaşlarını temsil etmek için yola çıktı.
Son haftalarda statükocuları rahatsız eden bir diğer gerçek daha ortaya çıktı: Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçlarını Kıbrıslı Türkler belirleyecek.
Sadece Kıbrıslı Rum seçmenler arasında yapılan araştırmalara göre, DİSY ve AKEL arasında 2 puanlık bir fark var. Kıbrıslı Türklerin oyları denkleme girdiğinde, AKEL’in DİSİ’nin önüne geçmesi söz konusu olacak. Niyazi Kızılyürek ise, tüm anketlerde ilk üçte. Kıbrıslı Türklerin oyları onun Avrupa Parlamentosu’na gitmesini kesinleştirecek. Yine Kıbrıslı Türklerin katılımı, neo-nazi faşist ırkçı ELAM’ın Avrupa Parlamentosu’na temsilci gönderememesini sağlayacak. Yani, Kıbrıslı Türklerin, kuzeydeki seçimlerde olamadıkları kadar belirleyici olacakları bir Avrupa Parlamentosu seçiminden bahsediyoruz.
Bu seçim sürecinde ortaya çıkan toplumlar-ötesi ve partiler-ötesi federalist-çözümcü dinamik Kıbrıs’ın her iki tarafındaki statükoyu şimdiden sarsmış görünüyor. Eğer Kıbrıslı Türkler kitlesel bir şekilde seslerini sandığa yansıtırlar, ve Kıbrıslı Türk bir aday iki toplumun ortak oyları ile Avrupa Parlamentosu’na giderse, bu adanın her iki tarafında da siyasetin yapılış şekli geriye dönülmez bir şekilde değişecek.