Kıbrıs’ta bir opera sanatçısı
Kıbrıs’ta bir opera sanatçısı
Filiz Uzun
İyi şarkı söylemek yetenek işi midir, eğitim alarak her ses eğitilebilir mi bunu çok fazla bilemiyorum ama bence güzel ses doğuştan gelse de eğitimden geçilmediği sürece bir yerde tıkanılacaktır.
Bir sağlıkçı olarak ses tellerinin doğru kullanılmadığı zaman o bölgede sorunla karşılaşılacağının bilincindeyim. Günümüzde ses sanatçısı olarak kimleri, neleri duyuyoruz değil mi? Bazen ben bile daha iyi söyleyebileceğimi düşünüyorum karşılaştığım bazı sesler karşısında.
Müzik ruhun gıdası ise eğer, bu gıda doğru verilmelidir bizlere. Kaliteli müzik dinlemek her müzikseverin hakkıdır diye düşünüyorum ben. Siz, kendi dinlediğiniz müziği seçseniz de her an her yerde müzikle karşılaştığımızdan bazen hem kulaklarımızı hem de ruhumuzu bozan seslerle karşılaşabiliyoruz. Bu yüzden sesini şarkı okumak için kullanacaksa eğer kişiler, bunun doğru şekilde yapılması gerekir ve mutlaka eğitimden geçilmelidir. Kimsenin bize kötü müzik dinletme hakkı yoktur.
Bu haftaki konuğum bir opera sanatçısı. Bu alanda uzun yıllar eğitim almış ve ülkesine müziğini sevdirmek adına adaya dönmüş bir sanatçı. Operayı halka sevdiren genç bir sanatçı Vasfiye Çakırtaş Çubukçu. Operayı bağırmak olarak adlandıranlara bir ders verircesine sergiliyor sanatını. Operanın sadece Aryalardan oluşmadığını, birçok müzik tarzında okunabileceğini bizlere gösteren bir sanatçı.
Tango parçalarından oluşan konserini izleyenleriniz olmuştur mutlaka. Ben çok beğendim. Böyle konserlerin devamının geleceğini müjdeledi bizlere Vasfiye Çakırtaş Çubukçu. Ama ben onu klasik bir orkestranın önünde opera parçaları okurken dinlemeyi de istiyorum. Opera dinlemek pek alışkın olduğumuz bir durum olmasa da repertuar kültürümüze ve alışkın olduğumuz tarza uygun olduğunda herkesin severek dinleyeceğinden eminim. Ama illa alışkın olduğumuz müzikleri dinlememiz şart değildir. Bence farklı kültürlerin müziklerini dinlemek, alışkın olmadıklarımıza da alışabileceğimizi ve sevebileceğimizi düşünenlerdenim. Farklılıklara açık olmak da müziğin evrenselliğine inanmak kadar önemlidir.
Sevgili Vasfiye, sayende Kıbrıs Türk toplumu operayı duydu ve bu alanda müzikleri de sevebileceğine inanıyor. Pes etmeden burada kaldığın ve konserlerine devam ettiğin için sana minnettarız. Konserlerini severek dinliyoruz ve bundan sonrakilerin de takipçisi olacağız…
F.U: Sizi tanıyabilir miyiz?
Vasfiye Çakırtaş Çubukçu: 32 yaşındayım. Güzelyurt’ta Türk Maarif Kolejini bitirdikten sonra 1998-2005 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Konservatuar bölümünde Opera eğitimi aldım.
F.U: Konservatuara gitmek, üstelik opera okumak nasıl aklınıza geldi?
V.Ç.Ç: Tamamen çevremdeki insanların beni yönlendirmesi sayesinde oldu. 15-16 yaşlarımda iken SOS grubunun sahne aldığı gecelerde onlarla gider şarkı söylerdim. O dönemlerde BRT Kurumunun yapımcılarından Abdullah Üçgöz bir akşam beni dinledi ve çok beğendi. Daha sonra yapmış olduğu bir programa, “BRT İÇİMİZDE” programına çıkarmaya başladı. BRT İçimizde programı bir gün Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı için yapılmıştı. O programımda beni o dönemin Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Sayın Hasan Peker Günalpaşa izledi. Daha sonra benimle ve ailemle tanışmak istedi. Sesimi çok beğendiğini, çok etkilendiğini ve bu alanda eğitim almam gerektiğini söyledi. Şan dersi almamı ve konservatuarda okumam gerektiği ile ilgili önerilerde bulundu. Liseden mezun olduğum zaman da Bakanlar Kurulu kararıyla Hacettepe Üniversitesinin Konservatuarının 2 aşamalı yetenek sınavına girdim ve kazandım.
“İYİ Kİ OPERA OKUMUŞUM”
F.U: Alacağınız eğitimin opera olmasına orada mı karar verdiniz?
V.Ç.Ç: Ben tamamen sesimi eğitmek ve bu alanda kendimi geliştirmek maksadıyla girdim konservatuara. Ancak nasıl bir eğitim alacağımı bunun bir klasik eğitim olduğunu ve alanımın opera olacağını orada öğrendim. Operanın ne olduğunu tabii ki daha önceden bilirdim ama eğitimimin nasıl olacağını bilmiyordum. Şimdi ise iyi ki bu eğitimi aldım diyorum, ailem de hep bana destek oldu. 7 yıllık bir eğitimden geçtim. Şu an iyi ki opera okumuşum diyorum.
F.U: Opera okuyan biri neden Kıbrıs’a döner?
V.Ç.Ç: Bu tamamen benim kararımdı. Devlet bana konservatuara girebilmek için bir şans verdi ben de gelip ülkemde aldığım eğitimi göstermek benim vefa borcum diye düşündüm. Buradaki halka opera sanatçısı olarak bu tür müziği ve bu alanı tanıtmak istedim. Kıbrıs’ta “opera dinlenmez klasik müzik dinlenmez” diye düşünmedim ayrıca. Bu alanda eğitim alan tek Kıbrıslı ben değilim ancak bu alanda eğitim alıp adaya dönen tek opera sanatçısı benim. 2005 yılında döndüm, hala daha tek benim.
“REPERTUARIMIZ BEĞENİLDİ”
F.U: Burada verdiğiniz konserler dinleyici, izleyici buluyor mu?
V.Ç.Ç: Ben mezun olduktan sonra değil okuduğum yıllar boyunca da Kıbrıs’ta birlikte okuduğum arkadaşlarımı alıp buraya gelerek çok konserler verdim. Evet dinleyici buluyoruz. Verdiğim her konserde salon dolu dolu izlendik. Opera sanatçısı olmak sadece opera okumak, ağır aryalar okumak değildir. Repertuar önemlidir. Ama konserlerimizde. Halkın beynindeki önyargıyı kaldırmak için halkın sevebileceği tarzları okuduk. Çok da güzel geri bildirimler aldık. Türkçe operalar, türküler, Azeri parçalardan seçtiğimiz repertuarlar hep beğenildi.
F.U: Buraya geldikten sonra ne yaptınız?
V.Ç.Ç: Ülkemizde bildiğiniz gibi opera sanatçısının görev alacağı bir yer yoktu 2005 yılında bu yüzden bilgimi, eğitimimi aktarabileceğim Lefkoşa Güzel Sanatlar Anadolu Lisesinde öğretmen olarak atandım ve orada hem Şan hem de piyano eğitimi veriyorum. Bu okulda her ne kadar eğitimci olarak görev alsam da benim öğrenme sürecim de hiç bitmiyor. Hala hocalarım meslektaşlarımla irtibat halindeyim. Hala ben de eğitimler alıyorum. Çünkü öğrenmek bitmiyor. Ben hiçbir zaman oldum diyemem. Eğitim süreklidir. Bu arada fırsat buldukça konserler de veriyorum.
TANGO KONSERİ
F.U: Geçenlerde bir Tango konseri verdiniz ve çok beğenildi.
V.Ç.Ç: Evet. Bu konser Lefkoşa Belediyesinin müzik günleri kapsamında yapıldı ve yardım konseriydi. Kemal Saraçoğlu Vakfı yararına yapıldı. Hala daha tekrarı olacak mı diye soranlar oluyor. Opera sanatçısı olmak sadece opera söyleyeceğiz anlamına gelmiyor. Ben ses eğitimi aldım ve hakikaten çok iyi bir eğitimden geçtim. Bu eğitimden geçip opera okuyan biri diğer alanlarda da okuyabilir. Tango parçaları da öyle. Kıbrıs’ta Tango çok seviliyor ve gerçekten bu konser çok beğenildi. Tango yapan arkadaşlarım da o gece bana danslarıyla eşlik ettiler. Medyada da güzel haberler yapıldı.
F.U: Konserleriniz sadece Kıbrıs’ta mı oldu?
V.Ç.Ç: Yurtdışındaki opera günlerinde ya da bu tür etkinliklerde ülkemin opera sanatçısı olarak Kıbrıs’ı temsil etmek üzere yurt dışında da konserlere katıldım. 2008 ve 2012 yıllarında Türksoy Opera Günlerinde KKTC’yi temsil etmek üzere bu konserlerde yer aldım.
F.U: Müzik eğitimi almak veya sesini eğitmek isteyenlere de şan dersi veriyorsunuz. Bir genç kaç yaşında bu dersleri almalıdır?
V.Ç.Ç: Mutasyon yani ergenlik döneminin geçmesi gerekiyor bu eğitimleri alabilmeleri için. Sesin oturması gerekiyor. Bu da yaklaşık 15-16 yaşında olmalarını gerektirir. Öncelikle şan nedir? Onu bilmek gerekir. Şan, doğru şarkı söylemek demektir. İki adet ses telimiz vardır. O sesleri doğru kullanmak, gırtlağımızı zorlamadan doğru sesleri çıkarmak için verilen eğitimdir. Bunun yanında diyafram nefesinin nasıl kullandığını öğretiyoruz. Şan dersi almaya başlayan birisi öncelikle vücudunu iyi tanıması gerekir. O yüzden ilk derslerimiz pratikten önce teorik bilgiler oluyor.
ŞAN EĞİTİMİ
F.U: Ses yeteneği doğuştan gelse de şan eğitimi alması gerekmektedir değil mi?
V.Ç.Ç: Elbette. Sesin güzel olması yeterli değildir. Eğer sesinizi eğitmez, doğru kullanmayı öğrenmezseniz bu cepten yemeye benzer bir süre sonra ses tükenecektir. Hatta ses tellerinde polip veya nodüller oluşabilecektir. Ses tellerinde oluşan nasırlardır bunlar. Hatta bir süre sonra ses kayıpları bile olabilir. O yüzden ben sesini kullanan herkesin bu eğitimden geçmesi gerektiğini düşünüyorum.
F.U: Sizin eğittiğiniz öğrencilerinizden konservatuara gidenler oldu mu?
V.Ç.Ç: Evet hem Türkiye’ye hem İngiltere’ye konservatuarda okumak üzere giden öğrencilerim var. Kıbrıs’ta DAÜ veya YDÜ’deki müzik okullarına giren öğrencilerim de var. Hatta benden eğitim alan ve konservatuara giden öğrencilerimle yaz aylarında bir konser düzenlemeyi planlıyorum. Çünkü bu kadar zamandır eğitim alıyorlar, aileleri de onları dinlemek istiyor. Hakikaten çok yetenekli kendilerini çok güzel eğiten arkadaşlarımız var. Onlarla bir konser yapmak istiyoruz.
F.U: Sizin şan dersi verdiğiniz öğrencilerinizin hepsi konservatuar eğitimi almak isteyenlerden mi oluşuyor?
V.Ç.Ç: Hepsi değil bazı öğrenciler bana sosyal amaçlı şarkı söylemek istedikleri için ya da bir grupta müzik yapan ve sesini eğitmek amacıyla gelenler de oluyor. Artık bu alanda bilinç gelişti. Müzik yapıyorsa sesini eğitmesi gerektiğini biliyor, gençler sadece konservatuarda okumak için eğitim almıyorlar.
“ADA’YA DÖNMEKTEN HİÇ PİŞMAN DEĞİLİM”
F.U: Güzel Sanatlar Lisesinden mezun olanların konservatuara gitme oranı nasıl sizce?
V.Ç.Ç: Lisemizden mezun olduktan sonra konservatuara gidenler oluyor, burada müzik yapanlar da oluyor. Müzik ya da sanat dışında alanlara yönelenler de oluyor tabii. Ama çok iyi konservatuarlara yolladığımız öğrencilerimiz de var.
F.U: Bir opera sanatçısı olarak Kıbrıs’a döndüğünüz için pişman oldunuz mu?
V.Ç.Ç: Hiç olmadım. Ben opera eğitimi almış olabilirim ama tüm konserlerimi opera şeklinde yapmak gibi bir zorunluluğum yok. Ayrıca burada birçok kez opera konserlerim de oldu. Fakat Kıbrıslı insanların sevebileceği parçaları opera tarzında okuyarak farklı bir repertuar da geliştirdim, çok beğeniliyor. Bu tamamen sizin vizyonunuza ve sanata bakış açınıza bağlıdır. Ben müziğimi kendi ülkemde icra etmeyi istedim ve buradayım burada olmaktan da çok mutluyum. Yalnızca daha sık konserler vermek istiyorum. Buradan da devlet yetkililerine seslenmek isterim, bizlere destek vermelerini bekliyorum.
F.U: Son olarak söylemek istedikleriniz var mı?
V.Ç.Ç: Müzikle ilgilenen ve şarkı söylemek isteyen genç arkadaşlarıma önerim, seslerini kötü kullanmamaları gerektiğidir. Mutlaka bu alanda gerçek bir eğitimden geçen kişilerden şan dersi almaları gerekir. Birkaç kez şan eğitimi alan kişiler şan dersi vermemeli. Ben 7 yıl bunun eğitimini aldığım halde hala hocalarım var ve hala eğitim alıyorum. Şan bölümünden mezun olmayan birinin şan eğitimi vermesini uygun bulmuyorum. Bu tamamen doktor olmayan birinin doktorluk yapması gibidir. Yarardan çok size zarar verebilir. İster popüler müzik, ister klasik müzik, isterseniz de opera söyleyin hepsi için de şan dersi almanız gerekmektedir. Örneğin Ajda Pekkan yılların ses sanatçısı ama hala şan dersi alır ve hala genç bir ses gibi söylüyor, bunun nedeni tamamen hala eğitim almasından dolayıdır.
Fotoğraflar: Mehmet KORU