1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Kıbrıs’ta en fazla etkilenen şehir: Başkent Lefkoşa 
Kıbrıs’ta en fazla etkilenen şehir: Başkent Lefkoşa 

Kıbrıs’ta en fazla etkilenen şehir: Başkent Lefkoşa 

Kıbrıs, 47 ülke arasında, iklim ekstremlerinde en çok artış görülen yedinci, Avrupa ülkeleri arasında ise beşinci sırada… En fazla etkilenen şehir ise Başkent Lefkoşa…

A+A-

İklim Uzmanı Batıbeniz:“Kıbrıs gibi iklim değişikliğine karşı bir politika geliştirmemiş ülkeler için bu durumu politikalarına dahil etmeleri elzemdir”

“BM raporu önlem/uyum politikaları geliştirebilmek için çok önemli”
 

Kıbrıslı Türk Fulden Batıbeniz’in de  aralarında bulunduğu üç iklim uzmanının yaptığı bilimsel çalışmaya göre, iklim değişikliğinde “hassas” sıcak noktalardan biri olarak tanımlanan Akdeniz bölgesinde yer alan Kıbrıs, aşırı sıcaklık, şiddetli yağış ve kuraklık gibi uç iklim olaylarında (iklim ekstremlerinde) en çok artış görülen ülkeler arasında bulunuyor.

Üç araştırmacının, 47 ülke için 1979-2016 döneminde ölçülen birçok uç iklim değerlerini (iklim ekstremini) birleştirerek hesapladıkları İklim Ekstrem İndeksine göre, Kıbrıs, ekstrem sıcaklık, şiddetli yağış ve kuraklık gibi iklim ekstremlerinde, ortalama her 10 yılda, yüzde 1.91 artışla, 47 ülke arasında yedinci, Avrupa ülkeleri arasında ise beşinci sırada yer alıyor. 

İklim ekstremlerinde artış görülen 47 ülke arasında birinci sırada olan Bulgaristan’ı sırasıyla İsrail, Macaristan, Slovakya, Sırbistan, Avusturya ve Kıbrıs takip ediyor. İklim ekstremlerinde artış görülen ilk beş Avrupa ülkesi ise Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Avusturya ve Kıbrıs. İklim Ekstrem İndeksinin “nüfusun ve kentsel yerleşimin en fazla olduğu şehirleri ve ortalama iklim ekstrem miktarı” analizlerinde ise başkent Lefkoşa’nın Kıbrıs’ta “en çok etkilenen” şehir olduğu belirtiliyor.

BM’nin son iklim raporunun baş yazarlardan biri olan Prof. Sonia I. Seneviratne danışmanlığında İsviçre’deki ETH Zürich Üniversitesinde doktora sonrası araştırmacı olarak görev yapan Kıbrıslı Türk Dr. Fulden Batıbeniz, iki iklim araştırmacısı ile birlikte yaptıkları bu çalışmanın sonuçlarının; “insanlık için kırmızı kod” olarak nitelendirilen iklim raporunda, Akdeniz ülkelerinin, dolayısıyla Kıbrıs’ın, tüm dünyada iklim değişikliğini “en çok hissedecek sıcak bölgeler” arasında yer alacağı yönündeki tespitini doğrular nitelikte olduğu belirtiyor. 

Türk Ajansı Kıbrıs (T.A.K), Fulden Batıbeniz ile, iki meslektaşı ile kaleme aldığı ve Mayıs 2021’de “Atmposphere” dergisinde yayımlanan “Avrupa-Akdeniz bölgesinde İklim Ekstremlerinin Maruziyet Değerlendirmesi” adlı makalede açıklanan araştırmanın sonuçlarını ve BM’nin son iklim raporunun Akdeniz bölgesine ilişkin tespitleri ile uyarılarını Kıbrıs açısından konuştu.  

“Kıbrıs, iklim ekstremlerinde artış görülen 47 ülke arasında 7’nci, Avrupa ülkeleri arasında ise 5’inci”

BM’nin son iklim raporunda, Kıbrıs’ın da yer aldığı “Akdeniz bölgesinde sıcaklıkların küresel düzeyde daha hızlı artabileceğini” ortaya konulmasına ilişkin Batıbeniz, Akdeniz’in iklim değişikliğinde “en çok vurgulanan sıcak noktalardan” biri olduğunu ve dolayısıyla Akdeniz ülkelerinin iklim değişikliğinde konumlarının “hassas” olduğunu belirtti.

Batıbeniz, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Atmosfer Bilimleri Yüksek Lisans Programındaki tez danışmanı Doç. Dr. Barış Önol ve yüksek lisans öğrencisi meslektaşı Barış Kelebek ile birlikte yaptıkları analizlerin Akdeniz’in bu hassas durumunu kanıtladığını belirtti. 
Batıbeniz, 1979-2016 dönemini kapsayan bu çalışmaya ilişkin şu bilgiler, paylaştı: 

“Birçok iklim ekstremini (sıcak günler, sıcak geceler, kuraklık, aşırı yağış vb.) birleştirerek hesapladığımız iklim ekstrem indeksi bunu kanıtlamaktadır. Bulgularımız özellikle Doğu Akdeniz ülkelerinde çeşitli ekstremlere maruziyetin arttığını göstermektedir. 47 ülke için yaptığımız analizlerde, ekstremlerde en çok artış gösteren ülkeler arasına giren Kıbrıs ortalama her 10 yılda yüzde 1,9 artışla, tüm ülkeler arasında yedinci, Avrupa ülkeleri arasında ise beşinci sırada yer almaktadır (Şekil 1). Nüfusun ve kentsel yerleşimin en fazla olduğu şehirleri ve ortalama iklim ekstrem miktarı analizlerinde ise Lefkoşa en çok etkilenen şehrimiz olarak bulunmuştur (Şekil 2). Çalışma periyodu aşağı yukarı 1°C’lik sıcaklık artışına denk gelen günümüz değerleriyle yapılmıştır. 1°C’lik sıcaklık artışında bile ekstremlerin sıklığında meydana gelen bu artışın Paris Antlaşmasının en önemli amaçlarından biri olan sıcaklık artışını 1.5 °C’ye sabitlemek durumunda bile artış göstereceğini söylemek yanlış olmayacaktır.”

“Lefkoşa, sıcak hava dalgalarından ciddi şekilde etkilenebilecek”

Bu sıcaklık artışının, kuraklık ve sel gibi topluma ekonomik ve ekolojik olarak “zarar veren” sonuçları olacağına işaret eden Batıbeniz, şu öngörülerde bulundu: 

“Örneğin tarımı ele aldığımızda, sıcaklık artışı ve iklimde meydana gelecek değişikliklerle Kıbrıs ikliminde doğal olarak yetişen bitkiler için elverişli bir ortam sağlamak mümkün olmayacaktır. Uzun süre meydana gelmeyen yağışlar toprak kuraklığına sebep olup, aşırı bir yağışın meydana gelmesi durumunda toprağı sel oluşumuna elverişli hale getirecektir. Günlerce sürebilen sıcak hava dalgaları, orman yangınlarına, toprağın verimsizleşmesine ve yaşını almış kişilerin çeşitli sağlık problemleri yaşamasına sebep olabilecektir. Buna ek olarak yaz mevsiminin çok sıcak olması nedeniyle turizm sezonu değişecek ve muhtemelen bahar aylarına kayacaktır. Bazı şehirler, bitki ve toprak örtüsünün zayıf olması, beton ve asfalt yüzeylerle kaplı olması, havadaki asılı partiküllerin fazla olması nedeniyle güneş enerjisinin daha çok soğurulduğu ve sıcaklık ortalamalarının fazla olduğu ısı adalarına dönüşmektedir. Örneğin, şehir ısı adası olarak tanımlayabileceğimiz Lefkoşa, sıcak hava dalgalarından ciddi şekilde etkilenebilecek ve buna bağlı ölümler meydana gelebilecektir.” 

“Kıbrıs, Kuzey ülkelerinden daha etkilenebilir bir konumda”

İklim Ekstrem İndeksinde, en belirgin artışın sıcak günler, sıcak geceler ve kuraklıkta gözlemlendiğini belirten Batıbeniz, bunların Avrupa-Akdeniz bölgesi için elde ettikleri ortalama sonuçlar olduğunu ancak Kıbrıs’ın bu ortalamaların üzerinde değerler gösterdiğini söyledi. Batıbeniz, “Bu da ne yazık ki kuzey ülkelerinden daha etkilenebilir bir konumda olduğumuzun göstergesidir” dedi.

İklim değişikliğinin Kıbrıs için yazların daha uzun ve daha sıcak, kışların ise daha soğuk ve daha elverişsiz koşullarda geçmesi anlamına gelebileceği söyleyen Gazimağusa doğumlu olan iklim değişikliği uzmanı Batıbeniz, “Benim çocukluğumda dört mevsimi daha belirgin bir şekilde yaşadığımızı hatırlıyorum. Şimdi ise mevsimlerdeki kayma sadece bilimsel olarak değil deneyimlerimizle bile gözle görülür hale geldi” diye konuştu. 

Batıbeniz, iklim ekstrem indeksinde, Doğu Akdeniz’de aşırı sıcaklıkların ortalama her 10 yılda yaklaşık yüzde 5, aşırı yağışların ise yaklaşık yüzde 4’lük bir artış eğilimi gösterdiğini belirtti. 

“Akdeniz, deniz seviyesi yükselmesinde daha korunaklı durumda”

BM’nin iklim raporunda deniz seviyesinin yükselebileceğinin öngörüldüğüne ilişkin olarak Batıbeniz, “Deniz seviyesinin yükselmesi ile ilgili olarak Akdeniz’in Arktik buzullardan uzak olduğu için şimdilik biraz daha korunaklı bir durumda olduğunu söyleyebilirim. Ancak Atlantik Okyanusu’nda buzulların erimesiyle meydana gelecek tuzluluk ve basınç değişimlerinin küresel çevrim nedeniyle Kıbrıs için de oldukça önemli olduğunu vurgulamalıyım” dedi.

“İklim krizi politikası oluşturulması elzemdir”

İklim krizi konusunda oluşan farkındalık ile 2019 yılında düzenlenen küresel iklim eylemlerinde dünya liderlerinden Paris Anlaşmasının emisyon hedeflerine yönelik adımlar atılmasının talep edildiğinin hatırlatılması ve BM’nin “kırmızı kodlu” raporundan sonra Kıbrıs gibi risk altında olduğu belirtilen ülkelerin bir iklim politikası geliştirmeleri gerekliliği üzerine Batıbeniz, şöyle konuştu:

“Yapılan eylemler farkındalık düzeyini kesinlikle artırmaktadır. Özellikle politikacıların seçim vaatlerine iklim değişikliğini eklemeleri bu konuda farkındalık düzeyi yüksek olan kesim için oldukça önemlidir. Bunun politikacılarca ne kadar uygulandığı tartışmaya açıktır. Ancak üstünde durulması gereken başka bir konu ülkelerin gelişmişlik seviyesidir. Maslow’un ihtiyaçlar piramidine göre birey için o an baskın olan gereksinimler hangi kategoriye ait gereksinimler ise, diğer deyişle günlük etkinlikleri ağırlıklı olarak hangi gereksinimleri doyurmaya yöneliyorsa, kişilik gelişmişlik düzeyi de onun istencinden ya da seçiminden bağımsız olarak bu gereksinim kategorisine karşılık gelen düzeyde bulunacaktır. Piramit 5 kısımdan oluşmaktadır. Bunlar; fizyolojik, güvenlik, sevgi/ait olma, saygınlık ve kendini gerçekleştirme olarak sıralanmaktadır. Bu durumda gelişmekte olan ülkeler piramidin ne yazık ki en alt kısımlarında yer almaktadır ve sosyal sorunlar günlük ihtiyaçlarının dışında kalmaktadır. Dolayısıyla ekonomik kaygının doğa koruma farkındalığından daha fazla ön plana çıkmasının nedeni bireylerin karnini doyurma gibi fizyolojik ihtiyaçlarının karşılanmamasıdır. Kıbrıs gibi iklim değişikliğine karşı bir politika geliştirmemiş ülkeler için bu durumu politikalarına dahil etmeleri elzemdir.”

“Örneğin güzel bir başlangıç olarak 2016 yılında Lefkoşa Türk Belediyesi farkındalığı artırmak adına “İklim Değişikliği ve Yerel Yönetimler” çalıştayı düzenlemişti. Ben de bu çalıştaya konuşmacı olarak katılmıştım” diyen Batıbeniz, bu gibi etkinliklerin devam etmesinin ve bu etkinliklerden çıkarılan sonuçların yerel yönetim politikalarına dahil olmasının bir gereksinim olduğunu söyledi.

Kişilerin pratikte bireysel olarak uygulayabilecekleri önlemler 

İklim değişikliğine neden olan etkenlerin azaltılmasında kişilerin bireysel önlemler alabileceklerine de işaret eden Batıbeniz, “‘Sadece ben yaparsam ne değişebilir’ zihniyetinden kesinlikle çıkılmalıdır. Burada sadece çevrecilere ve politikacılara değil, toplumdaki her bireye bazı görevler düşmektedir” diye konuştu. Batıbeniz, kişilerin pratikte bireysel olarak hayatlarında uygulayabilecekleri şu önerilerde bulundu: 

“Kırmızı et, süt, peynir gibi hayvansal ürünleri daha az tüketin. Daha çok yerli üretim gıdalar tercih edin ve atıkları azaltın. Tekrar kullanabileceğiniz ürünleri çöpe atmayın. Mümkünse seyahat yöntemlerinizi değiştirin. Örneğin, elektrikle çalışan otomobiller kullanın, mesafe kısaysa bisikleti veya yürümeyi tercih edin. Bireysel araçlar yerine toplu taşıma araçlarını tercih edin veya ayni yerde çalıştığınız kişilerle dönüşümlü olarak birbirinizin arabalarıyla seyahat edin. İş için seyahat etmek yerine, video konferansla iletişim sağlayın. Yıkanan çamaşırları kurutma makinesi yerine çamaşır ipinde kurutun. Elektrik enerjisi üretiminde güneş enerjisinden ve deniz üstü rüzgâr enerjisinden yararlanın.”

“BM raporu önlem/uyum politikaları geliştirebilmek için çok önemli”

BM iklim raporunun, binlerce yazar tarafından hazırlanmış, seksen binler civarında geri dönüşle yeniden düzenlenmiş ve on dört binden fazla makaleye atıfta bulunan, geçmiş, günümüz ve gelecek iklimine dair elimizde olan bilgileri, etkileri ve gelecekteki riskleri ve bunlara karşılık adaptasyon ve uyum seçeneklerini değerlendirmek için hazırlanan bir rapor olduğunu belirten Batıbeniz, “Raporun önemi toplumu ve politika yapıcıları bilgilendirmesidir. Genellikle yapılan bilim politika haline getirilmedikçe kâğıt üzerinde bir araştırma olarak kalmaktadır. Bu nedenle rapor toplumu bilgilendirmek ve önlem/uyum politikaları geliştirebilmek için büyük önem taşımaktadır. Bu kadar büyük bir bilim insan topluluğunun titizlikle hazırladığı bu çalışmada yapılan analizler ve elde edilen sonuçlar istatistiksel anlamlılık düzeyleri belirtilerek okuyucuya sunulmaktadır” diye konuştu.

Küresel ortalama sıcaklık bu hızla devam ettiği ve sera gazi konsantrasyonları azaltılmadığı taktirde ekstremlerin frekans ve şiddetinin artacağı birçok bilimsel çalışmanın ve son yayınlanan BM İklim raporunun önemli bulgularından biri olduğuna işaret eden Batıbeniz, “BM raporuna göre, küresel ortalama sıcaklığın 1.5 dereceye, iyi veya kötü tüm senaryolara göre 2021-2040 yılları arasında ulaşması bekleniyor” dedi.  

Bu haber toplam 1410 defa okunmuştur