Kıbrıs’ta geçmişle yüzleşme için her iki tarafta da benzer yasalar ve çalışmalar gerek... 1
Bosna-Hersek’te soykırımın, insanlığa karşı suçların ve savaş suçlarının inkarı, yüceltilmesi, önemsizleştirilmesi veya aklanmaya çalışılması artık suç sayılıyor...
28 Temmuz 2021 tarihli TRT Haber’de yer alan bir habere göre artık Bosna-Hersek’te soykırımın inkarı, suç sayılıyor...
Haberde şöyle deniliyor:
*** Resmi gazetede yayımlanan yasaya göre, uluslararası mahkemelerde veya Bosna Hersek Mahkemesinde kanıtlanmış soykırım, insanlığa karşı suçları ve savaş suçlarını inkar, yüceltme, önemsizleştirme veya aklamaya çalışan kimseler, 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek.
*** Irk, renk, din, ulusal veya toplumsal köken, millet veya etnik topluluğa yönelik nefret ve şiddeti körükleyenlerin ise 3 aydan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngören yasa, söz konusu suçlara ilişkin afiş, el ilanı ve broşür dağıtan kimselerin ise en az 3 yıl hapse mahkum edilebilmesini sağlayacak.
*** Soykırımın inkarının cezalandırılmasına ilişkin yasa ile ayrıca soykırım, insanlığa karşı suç veya savaş suçundan hüküm giyen kişileri ödüllendiren, yücelten, ayrıcalık tanıyan, isimlerini sokaklara, meydanlara, köprülere, kurumlara, şehirlere veya mahallere veren kimselerin en az 3 yıl hapis cezasına çarptırılması öngörülüyor.
*** Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Inzko'nun çıkarttığı yasa, ülkedeki Sırplar ve ülkenin iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti'nde (RS) sert tepkilere neden olurken Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik, RS'in yasaya kurumsal cevap vereceğini ifade etmişti.
*** Bosna Hersek'teki savaşta Temmuz 1995'te yaşanan Srebrenitsa soykırımını ısrarla inkar eden Dodik, Sırpların bu yasayı asla kabul etmeyeceğini belirtirken, yasaya karşı çıkan Sırp yetkililer, görev bırakma kararı aldıklarını açıklamıştı.
*** Temmuz 1995'te 8 binden fazla Boşnak erkeğin hunharca katledildiği Srebrenitsa'da, söz konusu yasaya karşı çıkan ve soykırımdan hüküm giyen savaş suçlusu Ratko Mladic'i destekleyen Sırplar, şehrin birçok noktasına "Ratko Mladic, sen bizim kahramanımızsın!" yazılı afişler astı.
*** Bosna Hersek'te 1992-1995 arasında yaşanan savaşı sonlandıran Dayton Barış Anlaşması ile oluşturulan OHR, uluslararası toplum adına Bosna Hersek'te barış anlaşmasının uygulanmasını denetliyor. Yüksek Temsilcilik aynı zamanda ülkede faaliyet gösteren uluslararası kurumların etkinliklerini de koordine ediyor.
*** Her yıl Birleşmiş Milletlere (BM) Bosna Hersek'teki gelişmeler ve sorunlarla ilgili rapor da sunan Yüksek Temsilci, "Bonn Yetkileri" olarak bilinen geniş yetkilere sahip. Yüksek Temsilci, Devlet Başkanlığı Konseyinin üyeleri dahil olmak üzere ülkede barışın uygulanmasına engel olan kişileri görevden alabiliyor, ihtiyaç durumunda yasa da çıkartabiliyor.
*** Avusturyalı diplomat Valentin Inzko, 2009'dan beri Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi olarak görev yapıyor.
(Valentin Inzko’nun görevi sona erdi ve geçtiğimiz günlerde onun yerine Christian Schmidt, yeni Yüksek Temsilci oldu...)
“BOSNA-HERSEK’İN NEDEN BÖYLE BİR YASAYA İHTİYACI VARDIR?”
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BALKAN INSIGHT’ta bu konuda geçtiğimiz günlerde bir inceleme kaleme alan Yasmin Muyanoviç, “Bosna-Hersek’in neden soykırımı inkarın cezalandırılmasına ilişkin bir yasaya ihtiyaç duyduğunu” anlatıyor. Yasmin Muyanoviç’in araştırmasını, okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Yasmin Muyanoviç, şöyle yazıyor:
*** Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliği’nin soykırım inkarını suç sayan yasayı empoze etmesini eleştirmek yerinde bir şey değildir çünkü soykırımın inkarı yalnızca rutin bir şey değil, pratikte de bölgede çağdaş Sırp politikalarının belkemiğini oluşturuyor.
*** Bosna-Hersek’in görevini devretmekte olan Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko tarafından ortaya konan soykırımı inkarın cezalandırılmasını öngören yasa, gerek yerel, gerekse uluslararası alanda giderek artan bazı tepkilere yol açtı.
*** Sırp milliyetçi politikacılarının Banya Luka ve Belgrad’daki bu konudaki isterisi, hiç de şaşırtıcı olmayan biçimde medyada geniş yer buldu. Bu, anlaşılabilir bir şey çünü insanların böylesi konulara doğal bir merağı olabilir.
*** Ancak Sırp milliyetçi liderleri, Bosna’nın bu yeni yasasından rahatsız olmakta yalnız değiller – bunun nedeni de çok basittir... Bu yasanın “Sırp karşıtı bir yasa” olduğu iddiasının tam tersine, Bosna’nın ceza yasasında yapılan yeni değişikliklerle, yalnızca soykırımı değil, insanlığa karşı işlenmiş ve yasal olarak kanıtlanmış her tür suçu ve savaş suçlarını inkar etmek, küçümsemek veya çarpıtmanın, bu yasayla cezalandırılacağı belirtilmektedir.
*** Bu yasa yalnızca bazı Sırpları değil, aynı zamanda bazı ayrılıkçı Hırvatları da rahatsız etti... Bir de üçüncü kamp var ki bunlar da Almanca dilinde yorum yapan küçük bir gruptur, böylesi bir yasayı empoze etmek için Inzko’nun yetkilerini kullanmış olmasını eleştiriyorlar...
*** Örneğin Gerald Knaus, “Bir Avrupa Konseyi üyesi ülkede, herhangi bir yasanın bir yabancı yetkili tarafından bu şekilde empoze edilmesi mümkün değildir. Bu yasa, Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’na karşıdır...” diye yazdı.
*** Knaus’un bu sözleri Boşnak yorumcular tarafından alaya alındı ve kendisine karşı çıkıldı – örneğin Srebrenika Anı Merkezi Başkanı Emir Sulyagiç, yaptığı açıklamada, İkinci Dünya Savaşı ardından Almanya’da nazileştirmeye karşı kampanyanın ve Soykırımı inkar sürecine karşı çıkışın, o dönemki Müttefik Kuvvetler rejimi tarafından empoze edilmiş olduğunu hatırlattı. Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları Komiseri de Inzko’nun bu girişimini övdü...
*** Bu yasaya ayrıca Dünya Yahudi Konseyi lideri Menahem Z. Rosensaft tarafından da destek verildi. Aynı şekilde Uluslararası Auschwitz Komitesi başkan yardımcısı Christoph Heubner de yaptığı açıklamada, bunun Bosna’daki soykırımla ilgili gerçeklerin insanlık onuruna yaraşır biçimde tartışılmasının koşullarını yaratacağını duyurdu.
*** Inzko’nun bizzat kendisi de bazı anahtar Avrupa hükümetlerinin de böylesi bir yasayı empoze etme kararına bir derece muhalefetle yanıt vermiş olduklarını ima etti...
*** Almanya, Avusturya ve Japonya gibi ülkeler, bugünkü modern demokratik rejimlerini, onyıllar boyunca yabancı kuvvetlerin kendilerine bir dizi yasaları empoze etmesi sonucuna borçludurlar.
*** Gerçekten de 1945 savaş sonrası Müttefikler’in bu gibi ülkelerde demokratikleştirme çabaları olmamış olsaydı, bugün Avrupa Birliği’nin var olması bile düşünülemezdi... Almanya’da bu o kadar belirgindi ki, “Two Plus Four Agreement” (“İki artı Dört Anlaşması”) 1990’da Almanya’nın birleştirilmesi için bir köşe taşı olacak ancak bu yasa için ABD, Britanya, Fransa ve o günlerde feshedilmiş olan eski Sovyetler Birliği’nin dahi onayını gerektirecekti!
*** Modern Avrupa’nın ekonomik makinesi olan Almanya dahi – ki bu ülke kıtada en büyük güçlerden biri olmuştur yüzyıllar boyunca – doğrudan yabancı müdahalesi ve yardıma gerek duymuştur, demokratik bir rejim oluşturabilmek için. Bugün, Bosna’da da sözkonusu olan budur.
*** AB’de pek az kişi, küçük, marjinal bir yer olarak görülen Bosna’da herhangi bir sürdürülebilir demokrasinin ileri götürülmesi ve devletin inşası konusuyla fazlaca ilgilenmek istemiyor. Böylelikle Berlin gibi başkentler, sorumluluğu üstlerinden atarak, Bosna’nın demokratikleşme sürecini “yerel oyunculara” bırakmaya çalıştılar yıllar boyunca. Ancak yabancıların empoze etmişoldukları bir anayasa çerçevesinde kurumlaşmış olan Bosna’da, sözü edilen yerel oyuncular, Bosna devletinin varlığını dahi reddediyorlar, nerede kaldı demokrasisine kafa yorsunlar...
*** Nihayetinde Inzko’nun görevden ayrılırken bizzat sözünü ettiklerine bakalım: Ona göre uluslararası topluluğun “elimizi sürmeyelim” yaklaşımı nedeniyle Bosna bir on yıl daha kaybetmiştir ve ülkedeki gerici kuvvetler daha çok cesaret kazanmıştır bundan, her bir somut reform sürecini sabote etmişlerdir bu süreçte...
*** Elbette hiç kimse Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliğinin, Boşnak siyasi sisteminin daimi bir parçası olmasını istemiyor, hatta soykırım inkar yasasının empoze edilmesini alkışlayanlar bile bunu istemiyor... Ancak Bosna’nın devlet yapısının ve egemenliğinin sürekli saldırı altında olduğunu AB’deki pek çoklarının görmezden gelmeleri de – en azından son on senedir bu böyledir – Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliği’nin kapatılabilmesi koşullarının yerine getirilmesine hiçbir katkıda bulunmayacaktır...
*** İdeal olarak bu tür gerekli reform girişimlerinin Bosna’nın içinden gelmesi gerekir. Ancak nasıl ki İkinci Dünya Savaşı ardından Avrupa’da faşist sempatizanların demokrasinin güçlendirilmesine engel olacağı yönünde bir güvenlik kaygısı bulunmaktaydı ve bu nedenle ekstradan demokratik gereçler dizisinin uygulanmasını gerektirmişti, çağdaş Bosna’da da Radovan Karadziç ve Mate Boban gibilerinin hala militan olan mirasçılarıyla başetmek için daha büyük uluslararası yardım gerekmektedir. Çünkü felsefeci Karl Popper, şunları söylerken çok haklıydı: “Eğer toleransı olmayanlara dahi sınırsız tolerans gösterecek olursak, toleransı olmayanların saldırılarına karşı toleranslı bir toplumu savunmaya hazır değilsek, o zaman toleranslı olan insanlar yok edilecektir, onlarla birlikte tolerans da yok edilmiş olacaktır...”
https://balkaninsight.com/2021/08/03/why-bosnia-needs-an-anti-genocide-denial-law/
(BALKAN INSIGHT’ta 3.8.2021 tarihinde yer alan Yasmin Muyanoviç’in yazısını derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN)
DEVAM EDECEK