Kıbrıs’ta “geçmişle yüzleşme” konusunda neler yapıldı? (2)
“Geçmişle yüzleşme”, barışa giden yolda “olmazsa olmaz”lar arasında olmalıdır diye düşünüyorum. Bu konuda ne kadar çok çalışma yapılırsa, adamızda bir barış kültürünün oluşturulmasına o kadar yakın olacağız kanısındayım...
“Geçmişle yüzleşme”den kastettiğim nedir? Kıbrıs’ta 1950’li yıllardan başlayarak 1963-64’te ve bundan sonraki on yıl içinde 1974’e kadar olan süreçte yaşananların açığa çıkarılarak Kıbrıs’taki tüm toplumların dikkatine getirilmesidir. Çünkü her bir “taraf”, yaşananları kendince yorumlayarak, kendini olayların “tek kurbanı” olarak görerek ve kendi “tarafını” hiç suç işlememiş, elini hiç kana bulamamış, “sütten çıkmış ak kaşık” gibi göstererek yaşanmış olayları bastırmakta, bunları görmezden gelmekte, içinden yalnızca kendi işine geleni cımbızla çekip çıkarmaktadır...
Kıbrıs’ta gerek “iki toplumlu”, gerekse “çok kültürlü” anlamda “yüzleşme” çabaları farklı grupların çabalarıyla yıllardır sürdürülüyor…
Bu konuda “Geçmişle yüzleşmeye” dair yapılmış olan çalışmaların kısa bir tarihçesini 2016 yılında bu sayfalarda özetlemeye çalışmıştık. Bunu biraz daha genişleterek tekrar yayımlamak ve yapılanları hatırlatmak istiyoruz unutanlar ya da bilmeyenler için... Eksiklerimizi eminim okurlarımız tamamlayacaktır – mutlaka eksiklikler olabilir, bunun için de okurlarımızın katkılarını bekliyoruz... Dünkü yazımızın devamı şöyle:
IKME VE BİLBAN’IN ÇALIŞMALARI...
2000’li yıllarda Kıbrıslırum araştırma enstitüsü İKME ile Kıbrıslıtürk araştırma enstitüsü BİLBAN, ilk iki toplumlu “sözlü tarih” çalışmasıyla ada çapında Kıbrıslıtürkler’in ve Kıbrıslırumlar’ın yaşadıkları iyi ve kötü anıları belgesel filmler şeklinde toparladı ve bunları bir “database” oluşturarak isteyen, ilgi duyan araştırmacılara sundu. İKME ve BİLBAN’ın yüzleşmeye dair çalışmaları nihayetinde “Cypriots’ Voice” yani “Kıbrıslılar’ın Sesi” grubuna dönüştü. Bu grup uzun yıllardan beridir çalışmalarını, buluşmalarını, bilgilendirme toplantılarını sürdürüyor... Alekos Tringidis ve Rasıh Keskiner’le Alpay Durduran’ın başlattığı bu çabalar halen devam ediyor...
Leyla Kıralp ve Hristina Pavlu Solomi Patça, tüm kayıplar anısına Leyla'nın yaptırdığı anıt mezarda...
YKP GENÇLİK VE YÜZLEŞME...
Yine 2000’li yıllarda YKP Gençlik çeşitli dizi toplantılar ve iki toplumlu seminerler ve atölye çalışmalarıyla “yüzleşme” denemelerini ele aldı… Bunlar gerek iki toplumlu, gerekse Kıbrıslıtürk toplumu içinde yaşanmış “faili meçhul” cinayetler konusunda düzenlenen etkinlikler ve atölye çalışmalarıyla sürdürüldü… Derviş Ali Kavazoğlu ve Kosta Mişaulis’in yanısıra 1958’de öldürülen Fazıl Önder gibi aydınların anıldığı toplantıları Kıbrıs’ın kuzeyinde ilk kez YKP Gençlik gerçekleştirdi... Bu konudaki “tabular” yıkılınca, başka sol gruplar da bundan cesaret alarak bu aydınları çeşitli şekillerde anmayı sürdürdüler... Demokrasi Şehitlerini Yaşatma Derneği de bu konuda çeşitli faaliyetlerde bulunuyor. İngiltere’de Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği’nin AKEL’in Londra örgütü ve bazı sol Kıbrıslırum gruplarla birlikte düzenlediği ortak anma toplantılarında da özellikle kendi “taraflarınca” öldürülmüş Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar anılıyor...
POST’UN ÇALIŞMALARI...
Project Oriented Searching Team yani POST adlı grup da (hatırladığımız kadarıyla Hakan Karahasan, Mehveş Beidoğlu gibi isimler vardı bu grupta), iki tarafın tarih kitaplarını ve eğitimdeki “ötekileştirmeyi” inceleyen ilk gruplardan biri olmuştu... POST da bir dönem oldukça faaldi ve “yüzleşme” konusunda önemli katkılarda bulunmuşlardı...
Leyla Kıralp ve Hristina Pavlu Solomi Patça'yla, Leyla'nın Mari'de yaptırdığı tüm kayıplar için anıt mezarın açılışında...
SINIRI AŞAN ELLER...
1990’lı yılların sonu ile 2000’li yılların başlarında ilk iki toplumlu kadın örgütü “Sınırı Aşan Eller” (“Hands Across the Divide”) oluşturulurken çeşitli atölye çalışmalarında toplumların geçmişte yaşadığı travmalar, acılar, sıkıntılar ele alındı… Kadınların oluşturduğu iki toplumlu “Barış Otobüsü” Kıbrıs’ın çeşitli bölgelerine birlikte ziyaretler düzenleyerek o bölgelerde yaşanmış acıları birlikte öğrendiler, köylülerle sohbet ettiler, her gittikleri yere birer zeytin ağacı diktiler. “Sınırı Aşan Eller”, bir toplu mezara bir zeytin ağacı dikerek her yıl Oroklini’de “kayıplar” için anma etkinliklerini Oroklini’den ilerici gençlik örgütü NEA YENYA ile birlikte düzenlediler… “Kayıp otobüs”te bulunan 11 “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün ailelerini de köye götürerek, burada Oroklini’den ilerici Kıbrıslırumlar’la bir araya gelerek acılarını paylaşmalarını, sevdiklerini birlikte anmalarını sağladılar. Ünlü araştırmacı yazar Cynthia Cockburn de bu iki toplumlu örgütle ilgili “The Line”, “Hat” adlı belgesel nitelikli bir kitap yayımladı... “Sınırı Aşan Eller”, çektiği çeşitli küçük filmlerle barışseverlerin öykülerini anlatmayı sürdürdü...
YENİDÜZEN VE POLİTİS’TE ANLATILMAMIŞ ÖYKÜLER...
“Yüzleşme” sürecinde YENİDÜZEN gazetesinde yer alan yazılarımız da önemli bir rol oynadı… 2001 yılından başlayarak “kayıplar, “toplu mezarlar”, savaş sırasında tecavüzler, Kıbrıs’ta yaşanmış korkunç acılar, savaş sırasında birbirini kurtaranlar, Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’dan başka Kıbrıslıermeniler’in, Kıbrıslımaronitler’in, Kıbrıslılatinler’in gerek 1963, gerekse 1974’te yaşadıkları, tanıklıklarla, röportajlarla, okurlarımız için oluşturduğumuz “ihbar hattı”yla son 23 yıldır devam eden bambaşka bir sürece yol açtı… YENİDÜZEN’le birlikte ALITHIA, kısa süre FİLELEFTHEROS ve yıllardır POLİTİS’te yayımlanan yazılarımız, toplumlarımızın yaşadıklarının açığa çıkarılmasına, insanların bu gerçek hayat öykülerinden etkilenmesine ve onların da bu sürece kendi bildikleriyle katkıda bulunmalarına yol açtı...
İNCİSİNİ KAYBEDEN İSTİRİDYELER...
2005 yılında “İncisini Kaybeden İstiridyeler” başlıklı “kayıplar”ın ve “toplu mezarlar”ın ve Kıbrıs’ın anlatılmamış öykülerinin anlatıldığı kitabımız yayımlandığında, bu kitabı köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaştırarak, yanımızda her zaman Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıp” yakınlarının insanları konuşmaya, anlatmaya, geçmişle “yüzleşme”ye davet etmeleriyle başka bir boyuta girildi… Bu süreçte insanlar o güne dek hiç anlatmadıkları iyi ve kötü anılarını, olası gömü yerlerini, cinayetleri, esirlik dönemlerinde yaşananları, savaşlardaki tecavüzlere nasıl tanık olduklarını anlatmaya başladılar… Bu süreçte gerek okurlarımız için “ihbar” hattı, gerekse tüm bu süre boyunca ilk kez bir araya getirmiş olduğumuz “kayıp” yakınlarının ortak bir örgütlenmeye gitmesi, “yüzleşme” bakımından önemli adımlardı. Kitabımızı Rumca ve İngilizce olarak da yayımlayarak Kıbrıs’ın güneyinde de çeşitli etkinliklerde insanlarla bir araya geldik ve geçmişle yüzleşmelerine yardım etmeye çalıştık...
BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ...
İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları örgütü “Birlikte Başarabiliriz” 2006 yılında faaliyete geçti. Her iki toplumdan “kayıp” yakınlarının yanı sıra, yakınlarını Muratağa-Atlılar-Sandallar ve Palekitre ile Galatya katliamlarında kaybetmiş Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar, okulları birlikte ziyaret ederek, çeşitli köylerde ve kentlerde halka açık etkinlikler düzenleyerek geçmişle iki toplumlu biçimde yüzleşmede aktif rol oynamaya başladılar. Gençlerin iki toplumlu yaz kamplarına, atölye çalışmalarına katılarak, geçmişte neler yaşandığını ve barışın neden gerekli olduğunu anlatmayı sürdürdüler. Bu çabalarından ötürü “Birlikte Başarabiliriz” örgütünden Muratağa katliamında tüm ailesini kaybetmiş Hüseyin Rüstem Akansoy ile Palekitre katliamında tüm ailesini kaybetmiş Petros Suppuris Avrupa Parlamentosu tarafından “Avrupa Yurttaşlık Ödülü”ne layık görüldüler. Biz de onlardan birkaç yıl sonra bu alandaki çabalarımız nedeniyle aynı ödüle layık görüldük.
SAVAŞA HAYIR KOALİSYONU...
Tüm bu süreçte önemli rol oynayan bir diğer örgütlenme ise, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum ilerici örgüt ve sendikaların katkılarıyla oluşturulan “Savaşa Hayır Koalisyonu”nun faaliyetleri oldu. Barikatların açıldığı 2003 yılından itibaren önemli etkinliklere imza atıldı. Toplu mezarlara ziyaretler, geçmişle “yüzleşme” konusunda konferanslar, film gösterimleri, “kayıp” yakınlarının ve katliam kurbanlarının tanıklıklarıyla iki toplumlu “yüzleşme” için adımlar atılmaya devam edildi.
Aslında “Savaşa Hayır Koalisyonu”nun itici gücü İşçi Demokrasisi grubu idi. Bir Kıbrıslırum sol grup olan İşçi Demokrasisi, kendi gazetesinde henüz 1980’li yıllardan başlayarak Muratağa-Atlılar-Sandallar ve Dohni katliamları gibi katliamlardan söz ederek, Köfünye olaylarını gündeme getirerek dikkat çeken önemli bir sol gruptur. Grubun liderleri Dinos Ayiomammidis, Fedon Vasiliadis gibi arkadaşlarımızdı ve onlar bu çabalarını hala sürdürüyorlar.
“Savaşa Hayır Koalisyonu”yla birlikte İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz”, Lefkoşa’da Uzunyol’daki Barış Holü’nde “Savaşta birbirini kurtaranlar” için bir ödül gecesi düzenleyerek, savaş esnasında tecavüzleri durduran, birbirini koruyan, bazıları hayatta, bazıları hala “kayıp” olan bazı Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar’ı birer plaketle ödüllendirdi. Gece “Açık mikrofon” şeklinde insanların bildiklerini paylaştıkları en dokunaklı gecelerden birine dönüştü…
“Savaşa Hayır Koalisyonu”yla birlikte İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz”, Kondea’da (Türkmenköy) Barış Parkı’nda düzenlediği bir gecede de “kayıplar”ın bulunmasına aktif katkıda bulunan ve isimlerinin açıklanmasında sakınca görmeyen bazı Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ı ödüllendirdi. Kondea Barış Parkı’ndaki gecede, onlardan geride kalanların bulunmuş olduğu “kayıplar”ın ve “toplu mezarlar”ın öyküleri anlatıldı.
ÇAMUR VE PARALEL YOLCULUKLAR...
Bu süreçte Kıbrıslıtürk film yönetmeni Derviş Zaim de “Çamur” ve Panikos Hrisantu’yla birlikte yaptığı “Paralel Yolculuklar”, ayrıca “Gölgeler ve Suretler”le “yüzleşme” sürecine filmleriyle katkıda bulunmayı sürdürdü. Kıbrıslırum gazeteci Sulla Hacıkiriaku da bu süreçte RIK için çektiği çeşitli belgesellerle “yüzleşme” sürecine katkı yapmaktaydı…
PAYLAŞTIĞIMIZ ISLAK VE BEYAZ MENDİL...
“Kayıp” yakını Leyla Kıralp da “yüzleşme” sürecine kendi yaşam öyküsünü anlattığı “Paylaştığımız Islak ve Beyaz Mendil” başlıklı kitabıyla katkıda bulundu. Dohni katliamında yitirdiği eşi için köyü Tatlısu’da (Mari) tüm “kayıplar” anısına bir anıt-mezar inşa eden Leyla Kıralp, POGO’nun organizasyonuyla pek çok etkinliğe katılarak yaşadıklarını anlattı ve “yüzleşme” sürecine önemli katkılarda bulundu ve bulunmaya devam ediyor…
ONA SELAM SÖYLE...
Yüzleşme sürecine çok önemli bir katkı da Dr. Derviş Özer’den geldi… “Ona Selam Söyle” başlıklı öykü kitabında ağırlıkla “kayıplar”, savaşta yaşanmış olanlar, tecavüzler üstünde durarak bu konuların görünür olmasını sağlamaya çalıştı. Dr. Derviş Özer ayrıca savaş ve çatışmalar esnasında diğer toplumdan insanların hayatlarını kurtaranların heykellerini de yaptı. Bu heykeller hala konulacakları bir yeri bekliyor çünkü her iki taraf da bu heykellerin dikilmesinden ürküyor, korkuyor...
Dr. Derviş Özer'in Ona Selam Söyle başlıklı kitabı, geçmişle yüzleşmeye dair önemli bir yapıt...
(Devam edecek)