1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Kıbrıs’ta “hakikat ve uzlaşma” tartışılmaya başlandı…1
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Kıbrıs’ta “hakikat ve uzlaşma” tartışılmaya başlandı…1

A+A-

İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz” üyeleri, Kıbrıs Diyalog Forumu’nun organizasyonuyla Güney Afrikalı “Hakikat ve Uzlaşma” uzmanı Hannes Seibert’le bir araya geldi…

 

İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz” üyeleri dün (31 Ocak 2017 – Salı) Kıbrıs Diyalog Forumu’nun organizasyonuyla Güney Afrikalı “Hakikat ve Uzlaşma” konularında uzman olan Hannes Seibert’le bir araya geldi ve Kıbrıs’ta “hakikat ve uzlaşma” konularını tartışmaya başladılar.

“Birlikte Başarabiliriz”den Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum üyeler, Hannes Seibert’e kendi öykülerini ve düşüncelerini aktarırken, Hannes Seibert de gerek Güney Afrika, gerek Nepal ve Balkanlar gibi “Hakikat ve Uzlaşma” konularının ele alınıp bir sonuca ulaştırılmaya çalışıldığı bölgelerden kendi deneyimlerini aktardı. Lefkoşa’da ara bölgede eski Fulbright binasında yapılan toplantıda Türkçe, Rumca ve İngilizce simultane çeviri yapıldı.

Üçüncü kez Hannes Seibert’le bir araya gelen grup üyeleri, Kıbrıs’ta kendi yaşadıkları, kendi “kayıplar”ı, kendi deneyimleri hakkında konuştular, geleceğe yönelik neler yapılması gerektiği üzerinde sistematik toplantılar yapılması, kapsamlı bir vizyon oluşturularak bir yol haritası çizme konusu üzerinde durdular.

sevg-002.jpg

Toplantının açılışını yapan Kıbrıs Diyalog Forumu yetkilisi Erbay Akansoy, kimi zaman adada tek bir hafıza varmış gibi kolektif hafızanın empoze edilebildiğini, bu tür bir belleğin direnç yaratabildiğini aktardı. “Burada bulunan sizler diğer tarafa empati gösterebilmiş, karşı tarafı insan olarak  görmüş olmanız, önemli bir değerdir” diyen Akansoy, “Bu değerler çok önemlidir. Ada çapında bu değerlerin aktarılabilmesi çok önemlidir…” diye konuştu.

Hannes Seibert, “Sizlerle üçüncü kez bir araya geliyorum. Bu, benim için büyük bir onurdur. Bölünmüş toplumların belleği üzerinde çalışmak çok hassas bir konudur ve benim için önemlidir bu. Ben Güney Afrikalı’yım, bir gazeteci idim. Güney Afrika’nın Hakikat ve Ulaşma Komisyonu sürecinde kolektif bellek sürecinde çalıştım. Acıyı ve belleği, hatıraları nasıl paylaşırız? Bu konuda çalıştım. Nepal’de yedi yıldır bir Hakikat Komisyonu kurulması için yasa hazırlıyorlar, bu konuda Nepalliler’le çalışıyorum. Balkanlar’da, Bosna’daydım… Şu anda Lübnan’da çalışmaktayım… Burma’da “Belleği nasıl paylaşırsınız? Nasıl adalet yaratırsınız” üzerinde çalışıyoruz” dedi.

Seibert, “Hakikat” konusunun çok büyük özenle ele alınması gerektiğini, genellikle “Hakikat ve Uzlaşma”yla yola çıkılan süreçlerde, bölünmüş gerçeklerle karşı karşıya kalındığını aktararak  “Her birimiz için adalet ne demektir? Bunu anlayıp hissetmek, paylaşmak, bunu kucaklamaktır iyileşme” dedi.

“Sizler bölünmüşlüğü aşarak bir araya geldiniz ve acınızı paylaştınız…” diyen Seibert’ten sonra “Birlikte Başarabiliriz” üyeleri de düşüncelerini ve yaşadıklarıyla deneyimlerini aktardılar.

Babası ve erkek kardeşi Komikebir’den “kayıp” olan Hristina Pavlu Solomi Patça, “İnsanlar konuşmak istiyor ancak başkaları haklarında ne diyecek, ne düşünecek diye çekiniyorlar… İnsanlarımızın duygularını ifade edebilmeleri için onlara yardımcı olacak yöntemler bulmalıyız” dedi.

“Birlikte Başarabiliriz” örgütü lideri Hristos Efthimiu, politikacıların gündelik demeçlerinin gerçeği çarpıttığına dikkati çekerek “Böylesi toplantılar bizler için iyileştirici süreçlerdir” dedi.

“Birlikte Başarabiliriz” örgütü üyelerinden Mehmet Ali Göçer de, kardeşi Naim’in Kıbrıs Cumhuriyeti’nden üç polis tarafından evinden alınarak “kayıp” edildiğine dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Onu bir kuyuya attılar. Ortada bir suç vardır. Kıbrıs Cumhuriyeti polislerinin işlediği bir suçtur bu. Ben intikam peşinde değilim ancak bu suçu işleyenlerin cezasını görmesi lazım. En büyük derdim budur. Sevgül Uludağ arkadaşımızın abimin gömü yerinin bulunmasında çok büyük emeği geçti… Ona ne kadar teşekkür etsek azdır… Anneciğim bu acıları çok yaşadı. Bu üç polisin isimleri da vardı annemde, bu isimleri bize verdi.

Biz çok memnun olduk kayıbımızın bulunmasına. Bu kadar insan kayıptır, onların da bulunması lazımdır. Bu acıları dinledikçe birbirimizi daha iyi anlayacağız. Bu işleri yapanların ceza görmesi gerekir” dedi.

Toplantıya katılan Mustafa Kıralp, “Tüm kayıplar bir an önce bulunsun, bu işleri yapanlar yargılansın, temsili da olsa bir özür dilensin” dedi.

Birlikte Başarabiliriz’in aktif üyelerinden Leyla Kırap da şöyle dedi:

“Ben bir kayıp yakınıyım. 1974’te korkunç bir katliamda öldürülen eşim 42 sene sonra bulundu ve defnedildi. Kayıplarımızın ziyaret edebileceği bir mezarı var artık.

40 sene önce genç bir dul kadın olarak yaşamak, suçlu olmak demekti. Tıpkı tecavüze uğramış kadınlar gibi, hiç kimse ilgilenmedi. Yaşadıklarını anlatmalarına fırsat verilmedi. Dul bir kadın, babasız bir çocuk gibidir toplumda, baskı görür toplumdan. Hiçbir psikolojik destek sağlanmadı. Bugüne kadar herhangi bir siyasi makam “Neler yaşadın? Neyin var? Nasıl yaşan?” diye gelip kapımı çalıp sormadı. Ben kendi çabamla geldim, bulunduğum noktaya. Kendi olanaklarımla psikolojik destek aldım. Ancak o travmaları eşime ve oğluma da yaşattım. Oğlum da kendi oğluna aktaracak, o da kendi çocuklarına. Yani o kadar basit bir şey değildir, “İşte kaybınız bulundu, gömdünüz” demek. Bu iş çok önemli bir iştir. Siyasiler, koltuklarında rahat oturmak için kullandılar.

Bizim küçük, mütevazi grubumuzun, “Birlikte Başarabiliriz” grubumuzun yaptıkları, iki toplumdan siyasilerin yaptığından çok daha önemlidir.

Bizler, birbirimizi tanımadan, başkalarının bize empoze ettiği şekilde tanıdık birbirimizi. Kapılar açıldıktan sonra birbirimizi tanıma fırsatı bulduk. Birbirimizin acısını paylaştık…

Hayvanlar beslenmek için öldürür ama insan niçin öldürür? Bu sorunun cevabını bulamadım…

Tüm kayıplar bulunmalı, kayıp yakınlarına manevi, psikolojik destek sağlanmalıdır. Birbirimizin sorunlarını paylaşmak için iki toplumdan kayıp yakınları olarak daha yaygın biçimde bir araya gelmeliyiz…

Birbirimizi affetmemiz gerekir, elimizden geldiği kadar da birbirimizi anlamaya çalışmalıyız. Birbirimize aynı toplumun insanları gibi yaklaşmalıyız…”

11 Mayıs 1964’te annesi ve babası Mağusa’dan Trikomo-Bahçalar’a giderken “kayıp” edilen Sevilay Berk o günlerde henüz 17 yaşında genç bir kız olduğunu, beş kardeşin anasız-babasız ortada kaldığını, onlara hem analık, hem babalık yapmak zorunda kaldığını ve çok zor günler geçirdiklerini anlattı. Ailesinin bahçecilik yaparak ve inek besleyerek geçindiğini ancak annesi ve babası “kayıp” edildikten sonra bu gelirlerinden mahrum kaldıklarını aktaran Sevilay Berk toplantıda şöyle konuştu:

“Herkes çocuğuna harçlık verir okula giderken. Ben kardeşlerime hiçbirşey veremiyordum. Okulda, sınıf arkadaşlarım bir sandviçin yarısını kesip bana verirlerdi, bir kola şişesine iki çöp koyarlardı, ben da içeyim diye… Ancak annem ve babamdan bana kalan en büyük sermaye, aldığımız terbiye idi. Bu terbiyeyi sermaye yapıp kardeşlerimi yetiştirdim, bizimle ilgilenen hiç kimse olmadı. Hayatta kalmayı başardık, güzel evlatlar yetiştirdik.

40 yıl boyunca hiç kimse annemle babamın akibeti hakkında bize bir şey söylemedi. Çok büyük travmalar yaşadık. Kim nasılsın dese ağlardım… 40 yıl aradan sonra Sevgül Uludağ’ın bizi bulup derdimizi dinlemesi, onunla birlikte araştırmalara girişmemiz, bizi bu depresyondan kurtardı. O bizim için kurtarıcı bir melek oldu… Annemle babamın nerede gömüldüğünü bulmakta da önemli rol oynadı… Onları aldık, defnettik. Onlara olan evlatlık görevimi yerine getirdim.

Bize çok kötü davrandı yetkililer. Onlardan yardım istemeye gittiğimde “Sen şehit eşi değilsin, şehit ebeyevni da değilsin. Bizi rahatsız ediyorsun” deyip beni yollattılar.

Daha çok bir araya gelmeliyiz. Sofralara inanırım ben. Sofralar kurup birbirimizi ağırlamalı, konuşmalı, kaynaşmalıyız. Sevgül’ün bizi tanıştırdığı Değirmenlikli Maria Yeorgiadu’yla çok yakın dost olduk, onun da annesi, babası, kızkardeşi ve erkek kardeşi yani ailesinden dört kişi “kayıp”tır. Ailelerimiz birbirini kucakladı. Bayramları, yılbaşılarını, Hristo Yennaları beraber kutlarız.

İnsanlarımızı öldürenler, kendi adiliklerini gösterdiler. Biz barışla bunlara dur diyeceğiz…”

 

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 1880 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar