1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kıbrıs’ta ilk yazı
Kıbrıs’ta ilk yazı

Kıbrıs’ta ilk yazı

Kıbrıs’ta ilk yazı

A+A-

 

Tuncer Bağışkan

Bugünkü yazımda, “Grek alfabesinin kabulünden” önce Kıbrıs’ta ilk kullanılan “Kıbrıs-Minos el yazısı” ile ondan sonra kullanılan “Kıbrıs hece yazısı” üzerinde duracağım. Bu yazıyı kaleme alabilmem için Lefkoşa Kıbrıs Arkeoloji Müzesi kütüphanesindeki çeşitli araştırma yazılarından yararlanırken, Olivier Masson’un İngilizce olarak yayınlanan  “Alfabenin kullanımından önce Kıbrıs’ın yazı sistemi” makalesinden de büyük oranda yararlandığımı belirtmek isterim.

GİRİT’TE BULUNAN YAZITLAR

Dünyadaki bilim insanları, M.S XVIII’inci yüzyılın sonuna kadar Fenike alfabesinden çok önce Ege bölgesinde yazılmaya başlanan yazıtlardan bihaberdi. Homerik şairlerin ortaya koydukları bilgilere dayandıklarından, Girit – Miken kültür çevrelerinin yazıyı bilmedikleri bir sırada ilk yazının doğudaki Mısırlılar ile Sumerler (Akadlar) tarafından bilindiğini peşinen kabul etmişlerdi. Ancak Girit’teki ilk arkeolojik yüzey araştırmalarının öncülüğünü yapan Sir Arthur Evans’ın ortaya koyduğu veriler, eski bilgileri ters yüz etmişti. 1894 yılında Girit’te bulunan figüratif semboller içeren ziynet eşyalarının üzerlerindeki yazıtlar Mısır yazıtlarına benzediğinden, bu yazının Fenike yazısından önce var olduğuna ilişkin ilk varsayım Evans tarafından ortaya atılır. Birkaç yıl sonra Girit’teki Knossos sarayında bulunan yazılı levhalar ile üzerlerinde yazılar bulunan bazı eşyalara dayanılarak Girit’te, Hiyoroglif, Linear A ve Linear B yazıtlarının varlığı ortaya konmuş olur. En eskiden en yeniye kadar sıralanan bu yazı sistemi M.Ö 2000 – 1200 yılları arasına ait olduğu belirlemesinde bulunulur. 

KIBRIS-MİNOS EL YAZISI

Kıbrıs’ta bulunan ilk el yazması belgeler üzerinde de çalışan Sir Arthur Evans, bunların Girit’teki Linear A ile Linear B yazılarından etkilendiğini vurgulamak için bunlara “Kıbrıs – Minos yazısı” adını verir. Kıbrıs ilkin Geç Tunç devrinin erken döneminde (M.Ö 1550 – 1400 ) kullanılmaya başlanan bu el yazmaları üzerinde yıllarca çalışılmış olmasına karşın bir türlü deşifre edilebilmiş değildir. Konuşma dilinde bir heceye tekabül ettiğine inanılan 63 sembolden oluşan bu yazı sistemi çok karmaşık ve çeşitli olduğundan, bilim dünyasını halen meşgul etmektedir. Bu dönemdeki semboller Kıbrıs’a özgü olduğundan, içlerinde Grek alfabesinin harfleri bulunmamaktadır. Üzerinde çalışma yapılan metinlerin yayınlanmamış olması itibarıyla haklarında pek bilgi sahibi olunamamıştır. Ancak ilerleyen yıllarda daha çok yazıtın bulunması halinde bu sorunun aşılması büyük bir olasılıkla mümkün olabilecektir.

İlk yazılı tabletler 1953 yılında Enkomi kazıları sırasında Porphyrios Dikaios ile Schaeffer tarafından ele geçirilmiştir. Bunların bir kısmı Lefkoşa Kıbrıs Müzesinde, bir kısmı ise Paris Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.  Dikdörtgen bir yazıtın kırık üst parçası olan bir levha 1955 yılında Dikaios tarafından Enkomi kazılarında bulunmuştur. Yazıt sadece levhanın arka kısmında bulunmaktadır. Üç satırlık yazının araları ise yatay hatlarla birbirlerinden ayrılmış durumdadır. Bu yazıdaki semboller oldukça büyük ve karmaşık olması nedeniyle Girit Linear A yazısıyla oldukça benzerlikler gösterdiği belirlemesinde bulunulmuş ve Geç Tunç I (M.Ö 1550 – 1400) devrine tarihlendirilmiştir. Ayrıca bu döneme ait vazolar üzerine işaretlerin kazılı olduğu örneklere adanın kuzeybatısındaki Katydata’da da rastlanır. Geç Tunç II döneminde (M.Ö 1400 – 1230) vazoların üzerlerinde kazınarak, ya da boyayla yazılmış semboller de görülür. Nihayet Geç Tunç III dönemine ait (M.Ö 1230 – 1150) kırılmış durumda yazılı levhalara da rastlanır.

1953 yılında Dikaios’un yıpranmış durumda bulduğu ve halen Lefkoşa’daki Kıbrıs Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen levhanın ön ile arka yüzlerinde 8 paragraflık Kıbrıs-Minos el yazısı bulunmaktadır. Yine 1953 yılında Enkomi kazılarında bulunan iyi durumdaki levhanın her iki tarafında kazınarak yazılmış Kıbrıs-Minos el yazıları yer almaktadır. Yazılar çok küçük, sıkışık, çok düzenli ve yaklaşık 50 değişik karakterde semboller içermektedir. Bu yazıtların benzerleri 1953 – 1956 yılları arasında Suriye’deki Ugarit’te (Ras Shamra’da) kazı yapan Schaeffer tarafından da bulunmuş ve Enkomi ile Ugarit’in Geç Tunç Devrinde ilişkilerinin üst düzeyde olduğu belirlenmiştir.  Ele geçen Kıbrıs-Minos el yazılarının antik Yunan ve Hitit karakterleriyle deşifre edilmeleri denenmiş olmasına karşın, başlatılan girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Pişmiş toprak levhalar üzerindeki karakterlerin yazılabilmesi için fırınlanmadan önce kemikten sivri uçlu bir kaleme ihtiyaç duyulduğu görüşüne varılmıştır. Nitekim kazılarda bulunan sivri uçlu kemik aletler şimdilerde Lefkoşa Kıbrıs Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

1967 yılının sonbaharında sürdürülen Enkomi kazılarında, üzerinde Kıbrıs-Minos yazıları bulunan balçıktan yapılmış 5 X 4 cm ebadında bir silindir mühür de bulunmuştur. M.Ö XII’inci yüzyıla tarihlenen mührün yüzeyine kazınarak yazılmış harfleri ayırmak amacıyla mühre 27 sıra hat çizilmiş durumdadır. Bir benzeri olmayan bu mührün ne amaçla yapıldığı bilinmiyor olmasının yanı sıra, bugüne kadar Enkomi’de bulunan yazıtlarda tanımlanabilecek herhangi bir şifre, ideogram ve sembolle de benzerlik göstermemektedir. Ayrıca üzerlerindeki yazılar da Girit ile antik Yunanistan’da bulunan Linear A ile Linear B yazılarındaki karakterleri içermemektedir. Ancak yazıt şekli itibarıyla Enkomi’de bulunan bilye şeklindeki kilden yapılmış cisimler üzerindeki el yazılarının bir benzeridir. 

Üzerinde kazınarak yazılmış Kıbrıs-Minos yazıları bulunan bilye şeklindeki cisimler ilkin 1896 yılındaki Enkomi yerleşim yeri kazıları sırasında İngiliz kazı ekibi tarafından bulunmuş ve deşifre edilmeleri için Schaeffer tarafından Girit kazmanı Sır Arthur Evans’a verilmiştir. Benzer buluntular o günden sonra da ele geçmiş olup sayıları 70’in üzerindedir. Bunların bir tanesi Geç Tunç Devrine tarihlenen Hala Sultan Tekke’si yerleşim yerinde, diğerlerinin tamamı ise ayni döneme tarihlenen Enkomi yerleşim yerinde bulunmuştur. Böylece bunların tamamının mezarlarda değil, yerleşim yerlerinde bulundukları belirlenmiştir. Kilden yapılmış olan bu cisimler 20 mm’den daha küçük olup üzerlerindeki yazıtlar fırınlanmadan önce kazınarak yazılmıştır. Üzerlerinde 3 ile 7 arasında harf karakteri vardır. Bunların benzerlerinin başka yerlerde bulunup bulunmadıklar ve işlevlerinin ne olduğu halen bilinmediğinden bir muamma olarak kalmıştır. Yine de bunların ağırlık taşları, oyun taşları, ya da oyun zarı olabileceği varsayımında bulunulmuştur.

KIBRIS-MİNOS EL YAZISININ GEÇ TUNÇ DEVRİ SONUNDA YAYILMASI

Üzerlerinde “Kıbrıs-Minos” el yazısı bulunan kaseler, ziraat aletleri, küçük adak ingotları ve vazolar devir sonu olarak kabul edilen M.Ö 1150-1050 yılları arasında bir yayılma eğilimi göstermiştir. Bu buluntular arasında gövdeleri ile kulplarında kazınarak, ya da boyayla yazılar bulunan vozolar, doğu özelliği gösteren silindirik mühürler, üzerleri kazınmış değişik mücevheratlar ve dokuma amacıyla kullanılan ağırlık taşları da yer almaktadır. Bunlar genellikle Lefkoşa, Enkomi ve Arpera’da, ayrıca Kukla, Kourion, Maroni, Myrtou-Pighades, Kition, İdalion, Sinda, Verghi ve daha bazı yerlerde de ele geçmiştir.

Bu devirde ada genelinde sadece bir dil değil, birden çok dil konuşulmaktaydı. O sırada adada var olan değişik kültürlerin büyük bir olasılıkla kendilerine özgü değişik dilleri ve yazıları vardı. Bu dilleri, daha sonra gelen Arkaik (M.Ö 750 – 475) ve Klasik (M.Ö 475 – 325) dönem yazıtlarıyla karşılaştırırsak, Kıbrıs’ta Grekler, Fenikeliler ve Kıbrıs’ın yerli halkı olarak bilinen Eteocypriots’lar yan yana yaşamaktaydı.  Ve dahası, Yunan oldukları kabul edilen Kıbrıs’taki Akaların yanı sıra adada diğer dilleri konuşan insan gruplarının varlığı da söz konusu olduğu unutulmamalıdır.

KIBRIS HECE YAZISI

Kıbrıs-Minos el yazısını inceledikten sonra, şimdi de M.Ö XII. yüzyıldan itibaren Miken, Minos ve Girit’te yaşayan Greklerin Kıbrıs’ta koloniler kurmalarıyla ortaya çıkan ve M.Ö XI – IV. Yüzyıllar arasında kullanıldıktan sonra Salamis Kralı Evagoras’ın dönemine (Helenistik döneme) rastlayan M.Ö IV’üncü yüzyılda Grek (Yunan) alfabesinin kabulünden sonra ortadan kalkan ‘Kıbrıs Hece Yazısı’ sürecini inceleyelim.

Genel olarak Kıbrıs hece yazısı, Girit Linear A ile Linear B yazılarından türeyen Kıbrıs-Minos yazısındaki sembollere Grek alfabesinin bazı harflerinin eklenmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu yazıda ise 56 sembol bulunmaktadır. Grek alfabesinden önce Kıbrıs’ta kullanılan bu dil bilim adamları tarafından “Gerçek Kıbrıslılar” anlamına gelen “Eteocypriot dili” (Kıbrıs Hece Yazısı) adıyla söylenir olmuştur. Eteocypriot’lar yazılarını Kıbrıs hece yazısı şeklinde yazmışlar ve Peloponez yarımadasındaki Arkadia, Kıbrıs ve hatta Anadolu’daki Pamphylia’da yaşayan insanların kullandıkları “Arcadocypriot Greek” (Arkadya-Kıbrıslı-Grek) denilen dilin baskısı altında kalarak yıllarca varlıklarını sürdürmüşlerdir. Kıbrıslılar bu hece yazısını kullanırlarken Linear A yazısında sıklıkla kullanılan ideogramları, yani fikri ifade eden işaretleri el yazısından kaldırmışlardır.  Bu yazıya ticarete bağlı olarak gelen Semetik (Sami) etki görülmesine karşın, bunun yavaş yavaş gelişen kullanım alışkanlığı olarak görüldüğü varsayımı da öne sürülmüştür.

Aslında Kıbrıs adası, temelde bir bakımdan, antik Yunan kültüründen daha değişik bir karaktere sahipti. Bugüne kadar gerek Yunanistan’da, gerekse Ege Adalarında Miken döneminin sonundan başlayıp Arkaik dönemin başına (M.Ö 750) kadar tarihlenen geçiş döneminde yazının kullanıldığına ilişkin kanıtlayıcı verilere sahip değiliz. Ancak şu gerçektir ki, M.Ö IX’uncu, ya da M.Ö VIII’inci yüzyıl geçiş döneminde antik Yunan dünyasına Fenike alfabesinin etkileri olmuştur. Ancak antik yazarların bu konuda bizlere bilgi vermemesi nedeniyle etkinin doğudan değil, batı ile Ege dünyasından kaynaklandığı genel olarak kabul edilmektedir.  

XIX’uncu yüzyılın ikinci yarısında seyyahların araştırmaları ile arkeolojik kazılarda bulunan yazılı belgelere dayanılarak Kıbrıs hece yazılarının çoğunluğu M.Ö VIII’inci yüzyılın sonundan başlayarak M.Ö IV’üncü yüzyıla kadar tarihlendirilmişlerdir. Ancak şu da var ki, Kıbrıslıların tutuculuğu nedeniyle bu sistemin Kıbrıs’ta tam olarak uygulanmadığı tespitinde bulunulmuştur. Örneğin Salamislileri ifade etmek için “Salaminioi” denmesi gerekirken, Kıbrıslılar 6 karakterli olan ‘Sa-la-mi-ni-o-i’ sözcüğünü kullanmışlardır. Yine kral için Basileus sözcüğünün kullanılması yerine, beş heceli ‘pa-si-le-u-se’ söz dizesi kullanılmıştır.

Değişik bölgelerde üzerlerinde Kıbrıs hece yazısı bulunan ve çoğunluğu M.Ö VI’ıncı yüzyıla tarihlenen yaklaşık 1000 adet buluntu ele geçmiştir. Ancak M.Ö VIII’inci yüzyıldan önceye ait yazıtlara şimdilik rastlanabilmiş değildir. Buluntuların çoğunluğu mezarlıklarda ele geçmiş olup sadece ölen kişilerin adlarının bulunduğu kısa yazıtlardır. Birkaç adak yazıtı bulunmuş olmasına karşın deşifre çalışmalarına pek katkı sağlayamamışlardır. Çok uzun metinler ise M.Ö V’inci yüzyılda ortaya çıkmıştır ki, bunların içinde Grekçe harfler de vardır. Kıbrıs hece yazısının deşifre edilmesine katkı sağlayan en önemli tabletler Baf, İdalion, Akatu ve Amatus’ta bulunanlar olmuştur.  Akatu’dan geldiği sanılan pişmiş topraktan yapılmış olan tabletteki yazı, içinde Grekçe harfler bulunan Kıbrıs hece yazısıdır. M.Ö 600 – 500 yıllarına tarihlendirilen tabletin ticari bir belge olabileceği tahmininde bulunulmuştur. 1913 yılında ise Amatus Akropolünde bulunmuş olan tablet siyah mermerdendir. Üzerindeki yazı antik Yunan’daki Attika dialeği ile Eteocypriot diyaleğiyle yazılmıştır. Kıbrıs hece yazısına giren ve iki dilli olan bu tablet M.Ö 600 yılına tarihlendirilmiştir. Semboller içeren Eteocypriot metinler Kıbrıs karakterinde olup yazılar sağdan sola yazılırken, metindeki Grekçe yazılar ise soldan sağa yazılmışlardır.

İdalion’da bulunan Fenike-Kıbrıs el yazıları 1871 yılında George Smith tarafından deşifre edilirken, bu çalışmalara 1872 yılında asistanı Mısırolog Samuel Birth, 1873 yılında nümizmat Johannes Brandis, Filolog Moritz Schmidt, Wilhelm Deecke, Justus Siegismund ve son olarak 1876 yılında dialektologist H.L. Ahrens katkı sağlamışlardır. İki tarafında çok uzun Kıbrıs hece yazısı bulunan İdalion tunç tableti M.Ö 480 – 470 yılları arasına tarihlendirilmiştir. Şu anda Lefkoşa’daki Kıbrıs Arkeoloji Müzesinde sergilenen bu tablet, bazı morfolojik hususlar ile sözcükler dışta tutulacak olursa, eksiksiz olması itibarıyla iyi anlaşılabilir bir belge olarak görülmektedir. Bir sözleşme (kontrat) olan bu metin, Kral Stasicyprus ile İdalium şehri’nin, Onasikupon’un oğlu olan hekim Onasilus ile kardeşleri arasında yapılmıştır. Kentin Pers kuşatması sırasında yaralı askerleri ücretsiz tedavi eden bu hekimlere para yerine bazı arazilerin verilmesi vaadini içermektedir. Bu anlaşma metni ise tanrıça Athena’nın koruması altına verilmiştir.

SON SÖZ

Ve yukarıda da söylediğimiz gibi, Salamis Kralı Evagoras dönemine rastlayan M.S IV’üncü yüzyılda Büyük İskender’in doğuya yayılması sırasında Grek alfabesi Kıbrıs’ta kabul edilmiş ve böylece M.Ö XI’inci yüzyıldan itibaren kullanılan Kıbrıs Hece Yazısı da tarihe karışmıştır.

Bu haber toplam 13447 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 192. Sayısı

Adres Kıbrıs 192. Sayısı