Rum tarafının bize göre çok ileride olduğu alanlardan biri istatistikleridir…
Mesela Rum tarafı, 2020 yılı içerisinde kaçak göçmen sayısında yüzde 38 artış olduğu gibi size kesin rakam veya oran verebilir.

-*-*-

Türk tarafı ise ülkeye kaç kişi girdiğini veya çıktığını bilir ama bunlar içerisinde tüm kaçak göçmenleri de “turist” diye kabul eden bir garip sisteme sahiptir.

-*-*-

Ve ne yazık ki Rum tarafının da Türk tarafının da tüm göçmenlere bakışı, mesela Türkiye’deki ulusalcılar ya da tüm yabancı düşmanları gibidir… 
Ayrımcı dışlayıcı ve de faşist…

-*-*-

2021 yılının ilk on ayında Güney Kıbrıs’a 10 bin 868 kaçak göçmenin geldiğini açıklayan Hükümet Sözcüsü Marios Pelekanos’a göre, bu kaçak göçmenlerin yüzde 90’ı Kuzey’den “Cumhuriyet” topraklarına giriş yapmıştır… 

-*-*-

Rum tarafı bu olaya nasıl bakıyor?
Cyprus Mail’de konuyla alakalı bir köşe yazısında ifade edildiği gibi bakıyor…
Nasıl mı?
“Türkler bizi becermek için yeni ve etkili bir yol buldular ve onları durdurmak için hiçbir şey yapamıyoruz. Tampon bölgenin bir bölümüne hükümetin diktiği dikenli tellerin şaka olduğu da ortaya çıktı.”
Aynen bu şekilde bakıyorlar… 

-*-*-

Peki bizi olaya nasıl bakıyoruz?
Yani, Kuzey üzerinden Güneye kaçak göçmen geçişine bakışımız nedir?
Evet, bizim de bakışımız tıpkı Cyprus Mail’de belirtildiği gibidir; en basit ve bana göre en açıklayıcı ifadeyle, “Rumları kazıklıyoruz!”
Çok övündüğümüz sınırlarımızı koruyan ordumuz, geçenleri göremiyor mu?
Gerçekten göremiyorsa, komutanın istifa etmesi gerekir… (Son yazdığım cümle KKTC için değil, Norveç için geçerli bir ifadedir, arz ederim)

-*-*-

Rumlar kazıklandıklarını hatta becerildiklerini; Türkler ise kazıklayıp belki de becerdiklerini fantezi dünyalarının faşist duygularına karıştırırken, iki taraf da bu insanların “gerçekten de insan” olduklarını göz ardı ediyor…

-*-*-

Hem Güneyde, hem Kuzeyde, eski buzdolaplarını, yatak şiltelerini, eski çamaşır makinesi veya gaz ocaklarını ormanlara çöp olarak bırakmayı seven, alışkanlık haline getirmiş; vergi vermekten de hiç hoşlanmayan hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler, ne yazık ki, kaçak göçmen veya tüm göçmenleri, “suç makinesi” olarak görmekten de geri durmuyor… 

-*-*-

Mesela Güneyde ciddi suçların yüzde 43'ünün düzensiz veya yasadışı göçmenleri içerdiği açıklanıyor… 
Bunun endişe verici olduğu da kaydediliyor…
Bizde mi?
Bizde ciddi suçların yüzde 90’ının “ithal” olduğu gayet net bir şekilde görülüyor ama kimse, bunu önlemek ve göçmenlere nasıl davranacağı konusunda adım atma gereği duymuyor… 
Mesela şimdilerde bazılarımız, Afrikalı gençleri hedefine aldı. Ten rengi siyah olan her kişiyi potansiyel uyuşturucu makinesi olarak gören ve gösterenlerimiz bir hayli fazla… 

-*-*-

Kuzey ile Güney arasında kaçak göçü durdurmak için iki tarafın iş birliği yapması şart…
Yapmıyorlar…
Çünkü biri bundan huylanıyor, öteki kıs kıs gülüyor… 
Tıpkı genelde Kıbrıs meselesi gibi…
İki tarafta da hayatından memnun olanların keyfi yerinde, çözüm istemiyor, bir birini suçluyor, düşmanlık yapıyor, askerden kaçmak için bin bir dereden su getiriyor ama milliyetçi – şöven nutuklarda birinciliğe oynuyorlar… 

-*-*-

Çözüm mü demiştiniz?
Bu kafayla, bu kafalarla mı?
Konuşmak boşa zaman kaybıdır!

Faiz bey Türkiye’ye girebilir mi?

Bu konuyu dün de yazdım… 
Evet bazı eklemelerle birlikte tekrar ediyorum ama bence çok önemli…

-*-*-

Sevgili Rasıh Reşat Başbakan Faiz Sucuoğlu ile söyleşi yaptı…
Başbakan, Rasıh kardeşimin sorularını yanıtlarken, özetle şunları da söyledi:
 “… Saner’in videosu ile ilgili tutuklanan insanları dinleyince bundan daha da eminim ki bana komplo yapmaya kalktılar… Gerekirse karşı dava açma yoluna gideceğim…”
Sucuoğlu dedi ki; “… Olayla ilgili tutuklanan kişiler çok baskıcı ve yönlendirici bir tutumla karşı karşıya kaldı…”

-*-*-

Şimdi bu sözlerden ve önceki gelişmelerden benim anladığım ve anlamadığım bazı şeyler var!
Onları bir bir sıralamak istiyorum:
Saner diyor ki, “Bana komplo yapıldı, bu komployu da Sucuoğlu yaptı.”
Net bir suçlama…

-*-*-

Peki Sucuoğlu ne diyor?
“… Bana komplo yapıldı… Video olayıyla ilgili tutuklananlara çok baskı yapıldı”…
Peki kim yaptı bu baskıyı?
Kim kurdu komployu?
Ve bu komplo belli ki yüzde yüz başarısız oldu?
Eğer başarısız olmadıysa ve mahkeme devam edecekse; “Evet Faiz bey Saner’e komplo kurdu” sonucu da çıkabilir değil mi?

-*-*-

Anlayacağınız işler çok karışık…
Çünkü Faiz beye yapıldığını iddia edilen komplonun arkasında, acaba Fuat Oktay beyin buradaki temsilcileri de mi vardı?
Faiz bey genel başkan seçilir seçilmez, ilk önce bu temsilcilerin UBP’deki en yakın adamını kovmamış mıydı?
Vallahi başım dönüyor!

-*-*-

Anavatan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve KKTC’den sorumlu kişisi, Faiz beyi tebrik etmedi…
Ortalık çok karışır mı yoksa yarın hepsi kucaklaşır barışır mı?

-*-*-

Her konuştuğunda, Türkiye ile ilişkisinin mükemmel olduğunu anlatma ihtiyacı hisseden, kabinesini Büyükelçi’ye onaylatan Sayın Başbakan’a şu sorular sormak istiyorum:
1 - Size komplo kuranlar kimlerdir? (Bir yıl önce kazandığınız yarıştan çekilmenizi isteyenler mi?)
2 - Fuat Oktay sizinle konuşmuyor mu?
3 – Türkiye’deki yönetenler, KKTC’deki başbakanı en kısa sürede değiştirecek mi?
4 – Size göre de “KKTC” adını verdiğiniz “psefto cratos”, Türkiye’nin bir alt yönetimi midir, sömürgesi midir? Yoksa ülkemizin yarısı, Türkiye’nin işgali altında mıdır? 

-*-*-

Aklıma son bir soru geldi…
Herkese soruyorum:
“Acaba, tüm çabalarına, dibine kadar yağcılığına rağmen, Faiz bey de mi Türkiye’ye giremeyenler listesinde?”
Ve bu soruya bir de yorum eklemek istiyorum: İster misiniz, Faiz bey uçağa binsin, Türkiye’ye gitsin ve Ankara’da havaalanında kendisine Ali Bizden muamelesi yapılsın! Olmaz mı diyorsunuz? 
Biat ve itaatta Dünya rekorlarının tümünü kırsa bile kesinlikle “olabilir” diye düşünüyorum… 
Ne acı!

-*-*-

Nasıl nasıl?
Bugün 15 Kasım mı?
O ne?
Preh preh preh!
Ya da “puhahaha”

İnadına barış…