1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kıbrıs’ta Lunaparkın Geçmişi
Kıbrıs’ta Lunaparkın Geçmişi

Kıbrıs’ta Lunaparkın Geçmişi

Kıbrıs’ta Lunaparkın Geçmişi

A+A-


Nurperi Özgener

Unutmak istediklerimiz ve unutmak istemediklerimizle doludur yaşam. Zaman öyle bir akıp gider ki nasıl olduğunu, nasıl geçtiğini sorgulamadan hızına yetişemeyiz. Yaşadıklarımızın her biri bir tarih olur, bir hatıra kalır insana… 
Hiç unutamadıklarımız mutlu çocukluk hatıralarımız… İlk kez gördüğümüz.. Ve bizi heyecanlandıran olaylar hep aklımızdadır. Benim gibi merkezlerden uzak yerlerde büyüyenler birçok şeyden mahrum ve habersiz yaşarlar. Ta ki büyüyüp yaşamadıklarınızın yaşanmış olduğunu öğreninceye kadar…
1974’den sonra Erenköy’den Yalussa’ya göç ettiğimiz zaman 1980’li yıllarda bu köyde Karpuz Festivali yapıldığını fakat, ömrünün uzun sürmediğini hatırlarım. Kısa ömürlü bu festivalin en güzeli Lunaparkın heyecan veren anlarıydı. Hemen hemen köyün tüm çocukları ve gençleri hayatlarında ilk kez görmüşlerdi bu tür eğlenceli oyunları… Ben dahil!…
Eskiden Bayram yerlerine ve panayırlara Lunaparkların ataları olan gobcalar (sandallar), cıncıraklar (atçıklar),  topçuk gibi sınırlı oyunlar kurulurdu. Elle çalışan bu oyunlar zaman içinde adına Lunapark denilen daha gösterişli daha eğlenceli yağla, mazotla, elektrikle çalışan oyunlar ortaya çıktı. Bu oyunlar içinde, çarpışan arabalar, dönme dolap, trencik, atlı karınca ve uçakların ışıkla birlikte dönen müziğin cazibesi özellikle çocukları ve gençleri mıknatıs gibi çekmeye başlamış en gözde eğlence yerleri olmuştu.
Lunaparkla nasıl tanıştık?
Peki nasıl girmişti Lunapark Kıbrıslının hayatına birçoğumuzdan habersiz... Bir gün Bayram yerlerini araştırırken onunla tanışmam belki bir tesadüf belki de Kıbrıs’taki Lunapark tarihinin bilinmeyen yüzünü araştırıp yazmak benim kaderimdi. 
Gönendereli 1928 doğumlu bir genç ekmek parası kazanmak için şehre iş aramaya gider. Önceden zorunlu olarak yaptığı iş çiftçilik, hayvancılıktı. Bu işin yanında, otobüsleri olan dayısına yardım etmek için yolcu taşıyordu köyden şehre… Çok da kazançlı değildi kendisi için… Kendini tatmin etmeyen işlerdi bunlar... Fakat otobüs şoförlüğü ona birçok arkadaş edinmesini sağladı... Sürdüğü otobüsün bataryasını değiştirmek için gittiği Bataryacı Cemalle yolları kesişir bir gün... Otobüs sürmekten öte daha fazla kazancı olan farklı bir iş yapmak istiyordu artık Kemal Ali...
Şehre gidip arkadaşlarından öneri alayım derken, Bataryacı Cemal Hasan Kemal Ali’ye; ‘Gel birlikte ortak bir iş yapalım. İtalya’dan ikinci el makina getirelim. Ondan gazandık sonra başga şeyler getireceyik’ der. İtalya’dan ikinci el iki tane makine getirirler.
Kemal Ali, bu makinelerin getirilme zamanını hatırlamıyor ama ip ucu olarak bize o zaman yaşanan önemli olayların ışığında hangi yıllar olduğu konusunda tahmin yapabilmemize yardımcı oluyor. Kemal Ali bize;  ‘Teşkilat kurulduğu zaman çalıştırırdım’ diyor...
Kıbrıs’ta ilk Lunaparkın temellerini atan bu iki genç, İtalya’dan getirdikleri iki makine, şans oyunlarının bir türüydü. Makinelere bozuk para atıp kolu çekilen mekanik aletlerdi. Bir yıl kadar kahvehanelerde gezdirerek tahmin edemedikleri kadar iyi kazanç elde ettiler. Zamanla işi büyütmüşler, en az 30 tane makineye sahip olmuşlar. Önceleri yasak olmayan bu makineler daha sonra yasaklanır, alınan bütün makineler de ellerinde kalır. Bu makinelerden birkaçı bugün Kemal Ali’nin ambarında atıl olarak hala durmaktadır. Kemal Ali ve Bataryacı Cemal yaptıkları işin yasaklanmasından sonra başka bir işe yönelmek için bugün Rum tarafında kalan bölgeye giderek iş olanaklarını araştırmaya başlarlar.
Gördüler, sahip oldular
Yeni ve kazançlı bir iş bulmak için araştırma yaparlarken, o yıl, Lefkoşa’da Hisarın altına kurulan panayıra bir İtalyan, bugüne kadar görmedikleri bir oyun alanı kurmuştu. Bir anda sesinden, renginden adeta büyülenmişti iki genç. Gözlerinde tutku kıvılcımları belirmişti… Onları çağırıyordu büyük bir arzuyla… Bu arzu öyle bir sevdaydı ki, içlerine dolan coşkuyu soludular kokladılar heyecanla… Yanan bir istekle yanına yaklaştılar... Bir volkan gibiydi içlerindeki arzu… Bu volkan bir yıldan daha kısa sürede patlamış ertesi seneye Ada’nın ilk Kıbrıslı Lunapark işletmecileri olma onuruna erişirler.  Kemal Ali’nin anlattığına göre o zamanlar Kıbrıs’ın hiçbir yerinde Lunapark yoktu. Hisarın altında kurulan panayırın içindeki Lunapark da bir İtalyan’dan kiralanmıştı. O zamanlar Lunapark İtalya’da çok yaygın ve gelişmişti.
Lunapark serüvenine İtalya’dan getirdikleri 18 adet araba ve pistiyle, ‘çarpışan arabalarla’ başlarlar.  Hisarın altında kurulan panayıra artık İtalyanlar değil, iki Kıbrıslı Türk yerleşmişti. Lunaparkın Efendileri onlardı artık… Burada 1 sene kadar çalışmışlar...  Kemal Ali’nin anlattığına göre Lunapark işine başladıkları ilk zamanlar çarpışan arabalarla birlikte iki kişilik 8 adetten oluşan  ‘Lamarina (Çinko)’dan kendi uçaklarını yapmışlar. Çalışma düzeneğini de yağla çalışmasını sağlamışlar... Sadece bir sorunu vardı bu uçakların, yağ bitikten sonra uçakların hareketi kesintiye uğruyor sürekli yağ eklemek mecburiyetiyle devam edebiliyormuş Lunapark hayranlarını eğlendirmeye. Kısa bir süre sonra Lunaparkı genişleterek çarpışan arabaların yanına Kemal Ali’nin dediği gibi Garutsa (At Arabası) yapmışlar. Yani Atçık, Araba ve Motordan oluşan bir oyun grubunu yine kendi becerilerini kullanarak kendileri yapıp Lunaparkın büyümesine ve çeşitlenmesine olanak sağlamışlar...  Öyle de sağlam olmuşlar ki gittikleri her yere, yurtdışına bile götürmüşler.
Lunaparka siyaset karıştı
Kendi yaptıkları bu uçakları bir- bir buçuk sene çalıştırmışlar, sonra gördüler ki İtalyan malı daha yeni daha güzel, İtalya’dan daha yeni modelleri getirmek için kolları sıvamışlar.  Nasıl olsa çalıştığı zaman iyi para ediyordu. Maddi yönden endişe etmelerine gerek yoktu.
Artık Lunapark işi tutmuş panayırlarda boy göstermeye başlamışlardı. O zamanlar Güzelyurt (Omorfo) Panayırı çok görkemli çok kalabalık oluyordu. Kemal Ali’nin dediği gibi insan deryasıydı. Kıbrıs olduğu gibi oradaydı.  İşte böyle bir gecede her şey muntazam kazançlı keyifli giderken dört Rum, çarpışan arabaların pistini zapt ederek  ‘bunu yarın sabaha kaldıracaksınız’ derler. Kemal Ali’nin yanında çalışan iki tane Rum genci vardı. Gençler, bu kişililerin EOKA’cı olduğunu, eğer Lunaparkı kaldırmazlarsa tümünü yakacaklarını söylerler. Çaresiz Lunaparkı bozarak Lefkoşa’ya oradan da başka yerlere Lunaparklarını kurarlar.
Ada’da son Lunaparkları…
İlerleyen günlerde EOKA baskısı daha fazla artarak faaliyetlerini sürdürüyordu. Ama Lunaparkın Efendileri adım adım dolaşıyorlardı yine de Ada’nın dört bir yanını… Baskılara, tehditlere ne kadar dayanacaklarını onlar da bilmiyorlardı. Büyük bir aşkla sarılmışlardı bu işe. Nasıl bırakabilirlerdi ki.. Yüreklerini koymuşlardı. Emek vermişlerdi… Ve adım adım gezerken adayı, iki ortağın son Panayırları da yaklaşmak üzereydi. Bu işe başladıkları zaman sonunun böyle olacağını kim bilebilirdi ki!.. 
Adanın en görkemli panayırı İskele’deydi...  İskele’nin havası bir başkaydı… Kurarlar denizin kenarına Lunaparkı... Güzelyurt Panayırından çok daha kalabalık ve halk çok ilgilidir. Akın akın Lunaparktaki oyuncaklara binmek için çok uzun kuyruklar oluşturuyorlardı. Kum gibiydi kalabalık… İğne atsan yere düşmeyecek tabirinden... Lunaparkın kaderi midir nedir EOKA’nın adamları burada da rahat bırakmaz iki ortağı. Lunaparkın burada da çalışmasına izin vermezler. Güzelyurt Panayırında olduğu gibi bu kez daha fazla adamla basarlar çarpışan arabalarının pistini... bu sefer ellerinde lamba suyu (gaz yağı) bidonlarıyla... ‘Ya bozar gidersiniz, ya da hepsini yakarız!’ derler… Çaresizce yüreklerine sinmeyen bir isyanla Lunaparkı kamyonlara yükletirler, boğazlarına düğümlenen kelimeleri de yanlarına alarak  Lefkoşa’ya geri dönerler.
Bu dönüş Bayrama yakın günlere denk gelmekteydi. Kemal Ali ve Bataryacı Cemal artık Rumların Panayırlarına ve onların olduğu bölgeye giremez. Hatta Ada’da bile  barınamaz… 1963 yılında Kemal Ali’nin Lunaparkı Çağlayan’da son bayramını yapar. Her şeyin altüst olduğu bir döneme girmişti Ada...  Bu sürecin içinde bir Yahudi (İsrailli) Kemal Ali’yi İsral’e götürmeyi teklif eder. İyi bir fırsattı Kemal Ali için… Bu teklifi değerlendirip üç  çocuğuyla eşini savaşın ortasında kaderlerine bırakarak, o da başka memleketlere ekmek savaşına doğru yola çıkar.
Lunapark’a yol göründü!
İsrailli, Kemal Ali ile Bataryacı Cemal’in Lunaparkını Tel-Aviv’e taşımak için girişimlerde bulunur. Tüm masrafları, taşımacılık işlemleri ve yol ücretini İsrailli üstüne alarak yola çıkarlar. Tel-Aviv Fuarıyla başlayan deniz aşırı macera, başlangıç noktası olur Ortadoğulunun Lunaparkla tanışması.
Tel-Aviv’de her yıl uluslararası boyutta çok büyük bir Fuar düzenlenmekteydi. Burada üç  ay çalışmışlar. Çok da iyi kazanmışlar. Tabii fuarlar sürekli değildi... Lunaparklar da sezonluk çalışıyordu. Ama kazancı çok iyiydi diyor bugün 83 yaşındaki Kemal Ali Aldağ.
Yüzyılın en eğlenceli icadı olan Lunaparkla tanışan yabancılar cazibesine dayanamıyor başka şehirler memleketler onu götürmek için sıraya girmişlerdi. Ufukta ışığı görenler akıl almaz bir tutkuyla çağırıyorlardı Kıbrıs’ın ilk Lunaparkını... Lunaparkın sahiplerine verdiği kazanç onların yolunu Samsun ve Giresun’a düşürür. Yolu uzun uzadıya eklenerek gidiyordu artık... Sadece Ankara’da şansını denemesine karşın buradaki Lunaparkçıların baskısına daha fazla dayanamaz, ayrılır Ankara’dan… Anadolu sınırları içinde son olarak Adana’da kurarlar Lunaparkı… İyi işlemesine rağmen burada bulunan yine birkaç Lunaparkçının şikayeti üzerine Lunaparkını kaldırarak yeniden yola koyulmak zorunda kalır.
Lunapark işletmeciliği bir ortaklıktı. Bu ortakların da geçici yabancı ortaklıkları oluyordu. Her ne kadar Lunapark Kemal Ali ve Bataryacı Cemal’a ait olsa da Lunaparkın işletme izinleri ve yer bulma işi gittikleri yerlerdeki arabulucularla olmaktaydı. Bu arabulucuları ortak almak zorundaydılar. Kemal Ali ve Bataryacı Cemal yabancıydı bu topraklara... Yerli rehberler gerekmekteydi onlara…  Adana’da bulunduğu süre içinde bir Arap, Kemal Ali’yi Suriye’ye götürmeyi teklif eder. Bu teklifin şartları Arap topraklarındaki Lunapark izni, yer bulma ve organizasyonlar onlara, Lunapark Kemal Aliye ait olacak, kazanç bölüşülecekti. Artık yeni ortakları vardı Kemal Ali ve Bataryacı Cemal’in...
Gezici Lunapark
Lunapark Kıbrıs’tan İsrail’e, İsrail’den Anadolu topraklarına buradan da Suriye’nin başkenti  Şam Fuarına gelen ziyaretçilere hizmet eder… Şamlılardan sonra, Bağdatlılar Lunaparkla tanışır. Bağdatlıları, Kuveytliler takip eder. Kuveyt zengin memleketti diyor Kemal Ali… Ne yazık ki o da kalıcı değildi... Yükler Lunaparkını kamyonlara başka memleketlere başka şehirlere doğru…
Lunapark macerasını anlatırken Kemal Ali bir de ayrıntı veriyor; Araplar parayı o kadar çok seviyorlarmış ki, ortakları kendilerine bazen beş kuruş bile vermeden parayı alıp gidiyorlardı… Ve Dubai!... Bu güzel şehirde en huzurlu üç ay çalışmışlar. Ve aynı kader… Yine ayrılma zamanı gelir bu şehirden de... Basra limanına varırlar. Buradan Irak’a, masallar şehrine Bağdat’a giderler. Ama umdukları gibi değildi Bağdat... Masalların şehriydi ama ruhu ölmüş gibiydi… Burada bir ayı işsiz geçirirler. İşsiz güçsüz gezinirlerken  Süleymaniye şehrine gelirler. Süleymaniye’de kurulan fuar boş geçen zamanın açığını da kapatarak  büyük kazanç elde ettiler... Ama her kazancın bir derdi bir sıkıntısı var derler ya!!!... Daha fuar bitmeden bir gece Araplar arasında büyük bir tartışma çıkmış silahlar konuşmaya başlamış. Amaç sadece korkutmakmış, üç ölü ve büyük bir yağmayla noktalanmış . Silah seslerinden Lunaparka eğlenmeye gelen herkesin saklandığı o an, Lunapark içerisindeki oyunlar sahipsiz kalınca dönme dolap iradesini kaybetmiş halde oradan oraya savruluyormuş. Kemal Ali dönme dolabın bu dönüşüne o kadar çok korkmuş ki üzerinde olanların hepsinin öleceğini düşünmüş. Nitekim silahtan çıkan kurşunlar dönme dolaptaki üç kişiye isabet ederek dönme dolabın üstünden tek tek yere düşmüşler. Zorbalar Lunaparkı da yağmalayıp kaçmaya çalışmışlar.  Olaya polisin el koymasıyla Irak Hükümeti’nden yetkililer gelerek 100.000 dinar zarar biçmişler. Kemal Ali’nin anlattığına göre bu olaydan sonra apar topar terk ettikleri Fuarda Lunaparkın bir bölümünü Süleymaniye’de bırakmak zorunda kalmışlar. Derin bir ah çekerek anlatmaya devam eden Kemal Ali, ‘belki de hala orada dururlar’ diye sesli düşünüyor.
Haftaya; Yeni yerler, yeni ortaklar

Bu haber toplam 4633 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 107. Sayısı

Adres Kıbrıs 107. Sayısı