1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. 'Kıbrıs’ta milliyetçiliğin doğuşu ve gelişimi'
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

'Kıbrıs’ta milliyetçiliğin doğuşu ve gelişimi'

A+A-

Ulus IRKAD

Kuzey ve Güney Kıbrıs’ın başkenti olarak bilinen Lefkoşa’daki Yeşil Hat Bölgesi’nde kendimin de kurucuları arasında olduğum ve ilk başlarda birçok seminerine sunum yaparak da katıldığım Tarihsel Diyalog Derneği’nin merkezinde haftalardır süren etkinliklerden bir yenisi daha tekrarlandı. Geçen gün, yani Cumartesi (27 Nisan 2013) sabahın saat 9:00’undan akşamın saat 19:00’una kadar paneller dizisiyle bütünleşen ve ortak noktada buluşan konuların ana teması “Kıbrıs’ta milliyetçiliğin doğuşu ve gelişimi” olan sunumları izledim ve genelde söz alarak fikirlerimi de açıkladım. Tartışma bölümlerinde de katılımcılarla tartışma olanağı buldum. Konu zaten Kıbrıs’ın bugünlere gelmesinde oldukça etkin olan bir sorundu ve konferans odası da genelde her iki taraftan akademisyen ve öğrencilerin de katılımıyla bayağı kalabalık oldu, dinleyiciler salonu hınca hınç doldurmuştu. Tarihsel Diyalog Derneği yetkililerinden Marios Epimanondas’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan birinci panelde, Petros Nikolaou “Megalo İdea İdeolojisi ve Kıbrıs’ta Rum milliyetçiliğinin ortaya çıkışı” adlı konuşmasını yaptı.

MEGALO İDEA İDEOLOJİSİ
Nikolaou konuşmasına şöyle devam etti:
“Kıbrıslırumlar’ın Yunanistan’la birleşme arzusu bir anda ortaya çıkmadı. Bu 19.yy ve 20. yy. ‘da başladı. Dini etkilerle başlayarak milliyetçiliğe dönüştü. 1830’da Yunan devleti oluşunca ortaya Enosis ideali çıktı. Osmanlılar Rumlar’a karşı çok toleranslıydı. 19.yy.’da ekonomik nedenlerden dolayı ortaya ortak Hristiyan ve Müslüman ayaklanmaları çıkmıştı. Kıbrıs kilisesi Osmanlılar’ın kendisine verdiği haklardan dolayı bir elit olarak oluşmuştu. 1814’te Kıbrıs’ta bir ayaklanma oldu. Vergiler arttığından dolayı Hristiyan ve Müslümanlar’ın birlikte yaptıkları bir isyandı bu. İsyan bastırılınca İstanbul’dan gelen 3000 asker geriye döndü. 1833 yılında da yine Hristiyan ve Müslümanları’n birlikte başkaldırdıkları Gavur İmam İsyanı oldu. Aynı dönemde Larnaka’da da fakir işçiler, vergilere karşı başkaldırarak oradaki zengin kişileri öldürdüler. Bu dönemlerde Yunanistan’da kurulan Yunan Devleti’nde daha etnik kimlik bulunmamaktaydı. Yunanlılar’ın aydınlanma dönemi de hemen ortaya çıkmadı. Balkan Savaşları’na kadar bu durum devam etti. Bu arada Peleponez’de çiftçilerin egemen kesime karşı ayaklandığını görmekteyiz. Ulus’un tanımlanması daha sonraları etnik temel üstünden olunca devlete çevrilme bu şekilde oldu...”
Yannos Katsourides ise konuşmasını şu başlık altında yaptı:

KIBRIS’TAKİ YUNAN MİLLİYETÇİLİĞİNİN YAYILMASI
“1830’lardaki döneme eğileceğim. Görüşlerin tarihsel evrimini anlamak lazım. 100 yılı aşan bir gelişmeyi gözlemliyoruz. Bu yayılma mekanizması politikayı nasıl etkiledi. Aristokratlar ve orta sınıflar sosyal pozisyonlarını sağlamlaştırdılar. Kıbrıs’taki orta sınıf ve ticaret sınıfının Yunanistan’la ilişkisi geliştikçe, bu parametreler Yunan ulusunun bir kimlik elde etmesinde etken oldu. Özgürlük onlar için çok önemliydi. Politik güce yakın değillerdi. Kıbrıs’ta milliyetçilik, literatürde, kapitalist gelişmelerin de üzerindedir. Kendine özgü karakteri de vardır.Orta sınıf, kültür ve bilinç olarak Yunanistan’la doğru bir çizgide ilerledi. Kolonist karakter ise zıt bir yorumdu. Kolonicilerin Kıbrıslılar’a söz hakkı vermemeleri, kolonyalistlere karşı bir mücadeleyi gerektiriyordu...”
Michalis Michaelis konuşmasını “Kıbrıs’taki Halk, Kilise ve Politik güç: Yeni ideolojiye uyum” başlığıyla yaparak Kıbrıs Kilisesi’nin 2000 yıl önce kurulmasına rağmen bir ideolojisinin olduğunu, Osmanlı zamanında da kendi fikirlerini uyguladıklarını ve bu kurumun Kıbrıs’ta en büyük birim haline geldiğini söyledi. Dini açıdan bakıldığında dinin önemini de Kıbrıs’ta gösterdiğini,Osmanlı İmparatorluğu döneminde, imparatorluğun bölgesel bir karakterinin olduğunun da görüldüğünü vurguladı.”Osmanlı Dönemine ait dini arşivlere bakıldığında kilisenin taşınmaz mallarında artış olduğu da görülmektedir” diyen Michaelis,”O dönemlerede kilisenin bankalarla da ilişkisi vardı, Osmanlı Döneminin başlaması ile Kıbrıs’ta Osmanlılar’ın politik güç kullanma şekli de ortaya çıkmıştı...” diye konuşmasını sürdürdü.

KIBRIS’TA YUNAN MİLLİYETÇİ HAREKETİ
Tarihsel Diyalog Derneği’nin başkanı Kyriakos Pachoulides ise konuşmasında Kıbrıs’taki milliyetçilğin Ulus-Milliyetçilik konusunda konuşulduğunda bir politik harekete döndüğünü, ulusal kimliğin aslında bağımsız bir düşünce şekli olmadığını belirtti. Ulus kimlik bir sembolle ortaya çıkabilir. Bu farklı politik bir paradigma ortaya çıkarabilir. Sol kesimin bile milliyetçilikten etklilenerek örneğin Ziartedes gibi bir solcunun da “Kıbrıs’ta çoğunluk Rum’dur, Kıbrıs’ın geleceğini onlar belirlemelidir” dediğini ve sömürge halkının Yunanistan’la daha yakın ilişkiye girerek bu şekilde milliyetçiliğin de kuvvetlendiğini konuşmasına ekledi. 1947 yazında bu çatışma açıkça ortaya konarak, Kıbrıs halkının Enosis’e gitmesi gerektiği ortaya konulduğunu belirten Pachulides, Kıbrıs’ta ılımlı kesimlerle aşırı kesimlerin de oluştuğunu konuşmasında vurguladı.
Kıbrıstürk öğretim görevlilerinden ve araştırmacı Meltem Onurkan Samani ise Kıbrıstürk Müslüman elitlerin Kıbrıslırumlar’ın Enosisci ve milliyetçi eğilimlerine nasıl tepki gösterdiklerini konuşmasında belirtirken, 1882 anayasası ve 1883 seçimlerinde Kıbrıslı Müslümanlar’ın Enosis talebiyle karşılaşmalarıyla, 1903 yılında Kavanin Meclisi’nde siyasal tartışmaların başladığını ve bunun renkli bir hal aldığını, ekonomik konular olduğunda işbirliği yapıldığını ama Enosis talepleri başladığında Müslüman üyelerin İngiliz üyelerle birlikte hareket ettiklerini söyledi. Böyle konuşmalar olduğunda Hristiyanların (Ortodoksların) Enosis talebinin geri çekilmesi gerektiğini, eğer İngiliz adadan çekilirse adanın eski yasal sahibine verilmesinin uygun olacağını belirtmekteydiler. Bu arada Müslümanlar Enosis olursa adanın iç huzurunun ortadan kalkacağını, toplumların bölüneceğini ve adada barışın ortadan kalkacağını da açıklamalarında vurguladıklarını da Meltem Onurkan Samani konuşmasında belirtti.

KIBRISTÜRK TOPLUMUNDA MİLLİYETÇİLİK
Güney Kıbrıs’taki Kıbrıs Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Niyazi Kızılyürek ise Ulus devletin tarihini Gellner’in ifadesiyle yaparak, Kıbrıs’taki sorunun “Ulusal özne biziz, siyasetin meşruiyeti kimdir, egemen olan biziz, azınlıkların self determinasyonu yoktur”, şeklinde tartışmalarla başladığını belirtti. Aslında Kıbrıslıtürkler’in Osmanlı’dan sonra Kıbrıslırumlar’dan hem korktuklarını hem de hayranlık duyduklarını söyleyen Kızılyürek, 1821 ve 1922 arasında Osmanlı Yunan savaşlarıyla Osmanlı dağılıp giderken, adadaki Müslümanlar’ın başlarına gelenin Girit sendromu ile de ilgili olduğunu belirtti. Daha sonraları Kıbrıstürk milliyetçiliğinin kontra milliyetçilikten ayrılıkçı milliyetçiliğe doğru gittiğini de konuşmasında belirtirken, Kıbrıslırumlar arasındaki genel kanının Kıbrıslıtürkler’in egemenlik hakkı olmadığını söyleyerek bu arada taksim tezinin de daha fazla İngiliz yöneticilerin politikalarıyla aşılandığını da belirtti. Yine “Türk derin devleti ve TMT toplumu baskı altında tutarken, Kıbrıslırumlar’daki yaklaşımın da Kıbrıslıtürkler’i küçümsemek üzerine kurulduğu da göze çarpmaktaydı” diye de vurgulamalar yaptı.

MİLLİYETÇİLİK VE SOL
Konuşmacılardan Rolandos Katsionis aslında Kıbrıslıtürkler’in 1940’lardan başlayarak korkularının Enosis değil ama terör olduğunu söyledi. Ona göre AKEL’in Enosis’i benimsemekten başka bir çaresi olamayacağını, Dimitrof’a göre ulusal duyguları da marksistlerin ihmal edemeyeceklerini belirtti. Katsionis’in bu konuşması ben dahil Kıbrıslırum dinleyicilerden bazılarının da tepkisiyle karşılaştı ve konuşmasının sonunda bu konuda büyük tartışmalar oldu. Bu arada Sayın Kızılyürek de ona bu anlayışta bile Kıbrıslıtürkleri küçümsemenin varolduğunu belirtti. Daha sonra konuşma yapan Dimitris Kalantzopoulos, 1931-1950 yılları arasında Kıbrıs’ta Kilisenin siyasi ve ulusal otoritesi üzerinde açıklama yaptıktan sonra Alexios Alekou da “Kıbrıs’ta aşırı sağ görüşün radikalleşmesi: “X” Örgütü’nden EOKA’ya” adlı sunumunu yaptı. Daha sonraki konuşmacı Nikos Christofis, Kıbrıs’taki sol görüş yanlısı Yunan ve Türklerin söylemleri üzerinde durarak, Yunanistan’daki ve Kıbrıs’taki ve de Türkiye’deki sol mücadelelerin Kıbrıs’a etkilerini anlatttı.

KIBRIS’TA TARİH EĞİTİMİ VE SOSYAL DUYARLILIK
Kuzey Kıbrıs’ta üniversite öğretim görevlisi olan Dilek Latif ise Kıbrısrum ve Kıbrıstürk tarih kitaplarıyla genel olarak eğitimdeki gelişmeleri belirten konuşmasında, milliyetçiliklerin ve olayların kitaplara nasıl etki ettiğini örneklerle belirtti. Gene genç akademisyenlerden ve öğretim görevlilerinden Şevki Kıralp ise “Milliyetçilik: “Sosyal duyarlılık” ve “siyasi sistem”, Başpiskopos Makarios ve Mehmet Ali Talat ve Kıbrıs Halkı” başlığı altındaki konuşmasını yaptı. Kıralp, konuşmasında ideolojik olarak farklı ama Kıbrıs tarihinde büyük etki yapan iki politik ve tarihsel karakteri alarak işlediğini ve bunlar arasında benzerliklerle farklılıkları ortaya çıkardığını konuşmasında belirtti.
Kıbrıs tarihi üzerinde geçen hafta Yeşil Hat Bölgesi’nde düzenlenen bu paneller ve konferanslarla Kıbrıs tarihine yeni ve faydalı açıklamalar getirilmesini izledik. Bu tip etkinliklerin devamını dileyerek katılımcılara da başarılar diliyorum.
(SESONLINE.NET – Ulus IRKAD – 28.4.2013)

Bu yazı toplam 5645 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar