1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kıbrıs’ta ortak ibadet yerleri
Kıbrıs’ta ortak ibadet yerleri

Kıbrıs’ta ortak ibadet yerleri

Kıbrıs’ta ortak ibadet yerleri

A+A-


Tuncer Bağışkan

Bugünkü köşemde bir Tanrı Bilimci ve Bizantinolog olan dostum Dr. Andreas Foulias’ın uzun soluklu araştırmalarından özetlediği “Hıristiyanlık ve İslam; Kıbrıs’ta ortak ibadet yerleri” konu başlıklı İngilizce yazısının Türkçe çevirisine yer vereceğim. Tüm dinlere karşı saygılı olunması gerektiğini savunan Foulias, 2006 – 2007 ders yılında bir öğretmen olarak görev yaptığı Limasol Lanidis B Lisesinde seçmeli ders olan İlahiyat Kolu öğrencilerine “Kıbrıs’ın dini çehresi, anıtları ve dini toplumları” konulu bir ödev vermiş ve 7.2.2007 tarihinde ise Kıbrıs’taki beş ayrı dinin temsilcisi olan din görevlilerinin konuşmacı olarak katıldıkları bir de sempozyum düzenlemişti. Bundan ayrı olarak 16-20 Ekim, 2009 tarihlerleri arasında Bursa’da düzenlenen ‘XI. Uluslar Arası Antik Mozaik Sempozyumu’na konuşmacı olarak katılan Foulias, Ekim 2007 tarihinde Kırklar Tekkesi’nde tesadüfen bulunan Erken Hıristiyanlık devri taban mozaiklerini konu alan “Kıbrıs’ta Kırklar Tekkesi ve Mozaikleri” bildirisini de sunmuştu. Şimdi ise araştırmalarından özetlediği yazısının Türkçe çevirisini aktarayım;

Hristiyanlık ve İslam; Kıbrıs’ta ortak ibadet yerleri

BAŞLARKEN

Hıristiyanlık ile İslam dinleri, İslamiyeti yaymak amacıyla M.S VII. Yüzyılın ortasında Halife Osman’ın döneminde başlayan Arap akınlarında Kıbrıs’ta buluşmuşlardır. O sırada bir yanda yeni oluşan bir din, diğer yanda ise Bizans İmparatorluğunun siyasi zayıflığı vardı. İslam ile Hıristiyanlık bölgesel ve dini görüş itibarıyla bir çatışma içinde olmalarına karşın, aslında tek tanrılı dine inanıyor olmaları itibarıyla ayni tarihi çizgi ve ayni dini okulun mensubuydular. Dikkate değer olan Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinleri, İbrahim’i saygın bir kişi ve bir peygamber olarak saymaktadır.
İzninizle bir hususu ilk başta açıklamak istiyorum. Bu yazımın hedefi, tarihi olaylar ile inançları gizleyen ve değiştiren bir manzara ortaya koymak değildir. Burada basit ve objektif bir şekilde Hıristiyanlar ile Müslümanların bazı dini uygulamalarını ve iki dinin barış ve saygı temelinde bazı kutsal mekânlarda buluştuklarını göstermeye çalışacağım. O zaman genç nesil, geçmişte adamızın şimdiki deneyimlerinden çok daha farklı olduğunu göreceklerdir. Nerede saygı, orada barış; nerede fanatizm (bağnazlık), orada yıkım…

Kıbrıs adasının (asırlar boyunca) kültürler ile dinlere köprü görevi gördüğü, tarihi kaynaklar ile adadaki arkeolojik dönemlere ait dini yapılarla kanıtlanmıştır. Osmanlıların Kıbrıs’ı işgal ettikleri 1571 yılı tarihi bir dönüm noktasıdır.  3500 askerin muhafız olarak adaya yerleştirilmesi demokrafik yapıyı değiştirmiştir. Zaman süresince bu askerler Kıbrıs Türk toplumunun ilk çekirdeği olmuşlar ve her alanda Rum toplumuyla birlikte birbirlerinden etkilenmişlerdir. Yaygın yoksulluğa karşın sıradan Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasındaki dostluk genel olarak sakin ve yaratıcıydı. Bu husus deneysel olarak sadece yazılı kaynaklar tarafından değil, yaşlı insanlar ile 1974’ten önce Kıbrıs’ta yaşayan bizim gibi insanlar tarafından da belirlenmiştir.  Ayrıca bu durum iki toplumun halen ayakta duran dini yapıları tarafından da kanıtlamaktadır ki, onlar bizlere bu adanın tarihini anımsatmaktadır. Bunlar ise ister Ortodoks, Hıristiyan, İslam, Ermeni, Maronit veya Latin olsunlar, koruma ve bakıma ihtiyaçları vardır.

APOSTOLOS ANDREAS MANASTIRI

Bu yazımda sizlere Müslümanlar ile Hıristiyanların kutsal yerlerde gerçekleştirdikleri ortak ibadet şekillerini veya Hıristiyan ile Müslüman azizlerin birbirleriyle karışıp kaynaştıkları olayları anlatacağım. Bu olaylar ise sadece yabancı bilim adamlarını değil,  günümüzde Kıbrıslıları bile büyük hayrete düşürmektedir.

Bu durumun en tipik örneği, adanın her tarafındaki değişik dinlere mensup inanan Kıbrıslıların, sağlık ve mutluluk dilenmek amacıyla adak ve hediyelerle birlikte ziyaret ettikleri Karpaz yarımadasındaki Apostolos Andreas ile manastırıdır. 20’inci yüzyılın başlarında Türkiye’nin Alanya kentinde adı Pantelis olan bir çocuk kaybolur. Annesi Maria onu 20 yıl boyunca arar.  Pantelis bir Müslüman ve bir derviş olmuştur. Apostolos Andreas’ın mucizevi aracılığıyla Pantelis ile annesi Maria birbirleriyle karşılaşırlar ve bu haberin adaya yayılmasıyla manastıra daha çok ziyaretçi gelmeye başlar.

Bu olaydan sonra Kıbrıslı Rumlar ile Türkler arasında birtakım mucizeler de tespit edilmiştir ki, bunlardan biri Limasol kazasındaki Aşağı Amiantoslu Akile’nin tutulduğu hastalıktan kurtulup sağlığına kavuşmasının öyküsüdür.  Ünlü bir halk şairi olan Leonidas Karafotias bunu bir şiirinde anlatmıştır.

1913 tarihli Enosis Gazetesinin haberine göre Apostolos Andreas ile ilgili olarak saptanan başka bir mucize Kıbrıslı bir Türk ile ilgilidir. Gazetenin haberine göre: “Çocuğu felç olan bir Müslüman Apostolos Andreas’a bir inek adağında bulunur. Eve döneceği sırada manastırın yanında bir yaşlı adam görür. Bu adam kendisine, manastıra tekrar dönmesi halinde çocuğunun iyileşeceğini söyler. Manastıra döner ve çocuğu da yürümeye başlar.”

23.9.1913 tarihli Peoples gazetesinin yazdığına göre, Galini köyünde kör olan bir Türk kadın manastıra gidip Apostolos Andreas’a dua edince sağlığına kavuşur.

KIRKLAR TEKKESİ

Lefkoşa yanındaki Timbu (Kırklar) köyünde Kırklar Tekkesi adıyla bilinen küçük bir cami vardır. Dini sembol sayılan bu konu 20’inci yüzyılın başlarında Sir Harry Luke ile Friedrick Hassluck tarafından ilim dünyasına duyurulmuştur. 2007 yılında tekkede meydana çıkan yeni buluntular bu yerin tarihine ışık tutmuştur.

‘Agioi Saranda’ adıyla bilinen kutsal Kırklar’ın betimleri Kıbrıs’taki Agios Nikolaos tis Stegis ile Panagia Asinougibi bazı kiliselerde resmedilmiştir. Kırk sayısının iki dinde de sembolik anlamı vardır. Geliniz yortunun 40 gününü hatırlayalım. Ölen birinin 40’ıncı gününde onun adına düzenlenen tören de vardır. Medine’deki 40 Müslüman Şehidi de bir başka örnek. vs vs

2007 yılında Kırklar Tekkesi’nin temizlenmesi ve yeniden inşaatı sırasında bazı taban mozaiklerinin yanı sıra M.S  5-6’ıncı yüzyıla tarihlenen bir Hıristiyanlık Bazilikası da bulunmuştur. Bu mozaikleri arkeolojide otorite olan Kıbrıslı bir Türk bilim insanı ve samimi arkadaşım olan Tuncer Bağışkan’ın önemli yardımlarıyla bilimsel bir dergide yayınlama şerefine nail olduğumu belirmek isterim. Yeraltında kayaya oyulmuş tonozlu mezar odaları, yan odalarla birlikte, eski bir Hıristiyanlık bazilikasının planını andırmaktadır. Kırk dervişin burada gömülü olduklarına inanılmaktadır. Kutsal Kırkların yortu günü olan Mart 9’unda komşu köylerin Türk ve Rumları burayı ziyaret ederler ve kendilerine sağlık (güç) vereceğine inandıkları duvara çakılı demiri tutmak için sıraya girip beklerlerdi. Belirlendiği üzere ayni gün Vuda, Klavya, Civisil, Aytottoro ve Köfünye köyünün Kıbrıslı Türkleri ile Kıbrıslı Rumları bu günü birlikte kutlamaları halinde Mart ile Nisan aylarında çiftçiler için gerekli olan yağmurun yağacağına inanılırdı.

1922 yılından önce de sembolik unsurlar Anadolu’da bilinmekteydi. Örneğin Pontus  (Karadeniz) bölgesindeki Sivas’ta kutsal sayılan kırk şehitlerin makamı Türk ve Rum halkları tarafından ortaklaşa ibadet edilen bir yerdi.

TÜRABİ TEKKESİ

Türabi Tekkesi Larnaka kentinde çok iyi bilinen kutsal bir yerdir. Türkler Umm-Haram’ın Arap olan lalasının burada gömülü olduğuna inanırlardı. Tekkeyi ziyaret eden Rumlar da burada Ayios Therapon’un gömülü olduğuna inanırlar. Yeraltındaki mezar odası ile lahit son zamanlarda Eski Eserler Dairesi tarafından temizlenip sağlamlaştırılmıştır.

AGİA SOLOMONİ ADAK YERİ

Kıbrıslı Türk ve Rumlar Aşağı Baf’taki Agia Solomoni’ye ait olan yer altı mezarını ziyaret etmeleri ve dışarıdaki büyük ağaca mendil ve benzeri adaklar bağlamaları adettendi. Prehistorik döneme ait yerlerde saptanan benzeri eski adetler Kıbrıs’ın birçok yerlerinde uygulandığı gibi, Yunanistan’daki İpeirus (Epir) ve Türkiye’deki Kuş Adası’nda da uygulanmaktadır.

Kıbrıs’ta olmamakla birlikte Aziz George Yortusunda (23 Nisan) İstanbul yanındaki Büyük Ada’da (Principos Island) düzenlenen çok ilginç bir olayı anlatacağım. Oradaki azizin mucizeler yaratan ikonuna dua etmek için yüzlerce Hıristiyan ve Müslüman,  Hıristiyan aziz St. George Koudounas manastırında toplanırlardı.

CİVİSİL PANAGİA KİLİSESİ

1974 yılı öncesinde Larnaka kazasına bağlı Civisil karma bir köydü. Köydeki Panagia (Meryem Ana) kilisesinin içinde jinekolojik rahatsızlığı olan kadınlar tarafından kuşanılan bir kuşak bulunması itibarıyla ünlüydü. Kilise hala daha böyle bir hastalığı olan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum kadınlar tarafından ziyaret edilmektedir.

LARNAKA FANEROMENİ MAĞARASI VE EMİLE DESHAMPS’IN GÖZLEMLERİ

XIX. yüzyılın sonunda Fransız gezgin Emile Deschamps, Larnaka’daki Bakire Meryem’e adanan bir şapele dönüştürülen Faneromeni Mağrası’nın Türkler ve Rumlar tarafından ziyaret edilip orada dua edildiğini yazmıştır. Ayrıca Sir Harry Luke da Kıbrıslı Türklerin Baf’taki Saint Neofytos ile Chrysorogiatissa Manastırlarını ziyaret ettiklerini yazmıştır. Bu gibi benzeri durumlarla ilgili pek çok bilgi saptamış olmamıza karşın burada söz edilmeyecektir.

Ancak Fransız gezgin Emile Deshamps’ın XIX. Yüzyılın sonlarında Lefkoşa mahallelerindeki gözlemlerine burada yer vermek dikkate değerdir: “Romalı Katolikler Rum azize gelip adaklarını bırakırlar ve ikonları kutsal sayarlar. Ayrıca Katolik çocuklarının çabuk büyümeleri için küçük ayakkabılarını Ermeni kilisesinin penceresinden içeriye atarlar. Türkler, Rumların bazı kutsal yerlerine saygı duyarlar ve duydukları saygıyı ifade etmek için oraya gitmekten çekinmedikleri gibi, müezzin ezan okuyunca Rumlar da Müslüman inanç öğretisini izleyebilmek için camiye giderler; inanç ve dinlerin garip karışımı.”

Bu tür adetler ile uygulamalar özellikle köyler ile kasabalardaki uzun süreli ortak yaşama bağlanarak açıklanmaktadır. Dikkate alınması gereken diğer bir husus ise Cryptohristiyan veya Linobambaki olgusudur. Bu da, Hıristiyanların İslam dinini kabul etmiş olmalarına karşın, gizliden gizliye Hıristiyanlık dininin uygulamalarını sürdürmeleridir. Bu olgu birçok seyyah ile bilim insanı tarafından anlatılmıştır ki, bunlardan bir de XIX. Yüzyılın sonunda Lorenzo Warriner Pease’dir. Kaydedilen bu tür durumlar genellikle Limasol kazasına bağlı Agios Tychonas, Monagri, Limnatis, Polemidia, Kivides, Fasoula, Silikou, Mathikoloni ve diğer yerlerde bilinmektedir.

POLEMİTYA TÜRK MEZARLIĞINDAKİ İKİ MEZAR

Polemikya Türk mezarlığında saptadığımız iki ayrı mezardaki mezar taşlarının birinde, Türk olan İsmail’in adıyla soyadı İsmail Elias Lamaris olarak kayıtlıdır. Diğer mezar ise daha da ilginç olup, ölen kişinin iki ayrı ismi mezar taşında Ali Mehmet ve Christos Antoniou şeklinde kayıtlıdır. Bu da bize, yakın tarihimizde bir dinden diğer dine geçenlerin var olduğuna işaret etmektedir.

SON SÖZ

Konumuzu sonlandırırken, aslında Kıbrıs insanının huzur ve uyum içinde yaşadıklarını söyleyebiliriz. Herkes kendi tarihiyle ve ulusal kaynağıyla gurur duyabilir ve ayni zamanda diğerlerinin dinleri ile inançlarına saygılı olabilir. Fanatizm, bilgisizlik ile emniyetsizliğin bir ürünüdür; yıkım ve felakete neden olur. Atalarımız bir arada var olmayı ve birbirlerine saygı duymayı çok iyi bilirlerdi. Açıkça söylemek gerekirse, bunun için Avrupa Birliği’nin seminerlerine ihtiyaç duymamışlardı.

Dini liderler, insanlar arasında barış ve sevgiyi korumak için olumlu (pozitif) bir rol üstlenmelidir. Diğer yandan, bizim gibi sıradan insanlar ise kalplerimizi sevgi ve saygıyla doldurmalıyız.

Bu haber toplam 5724 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 148. Sayısı

Adres Kıbrıs 148. Sayısı