Kıbrıs'ta saatler eşitlendi: Saat federasyon saati!...
Ekin Çalışır
Yaz saati uygulaması dünyanın başka bir yerinde bu kadar özlemle beklenmemiş olabilir.
Elektronik saatler kendini otomatik ayarlarken, pek çok kişi için konu bir saat az ya da fazla uyumaktan ibarettir. Ama Kıbrıs'ta, bölünmüş adanın iki tarafında da işleri, tanıdıkları olan, Yeşil Hat boyunca uzanan yedi geçiş kapısını kullananlar için durum farklıydı.
25 Mart'ı 26 Mart'a bağlayan gece, onların bir dertleri 'eksildi'. Saatlerin eşitlenmesini kutlamak isteyenler Lefkoşa'da Senkronizasyon Partisi düzenledi.
Aynı adada iki farklı saat dilimi
Geçtiğimiz Ekim ayında Türkiye alışıldık yaz/kış uygulamasının dışına çıkarak saatleri geri almamış, GMT+3'te kalmıştı.
Adanın kuzeyi Türkiye'yle birlikte hareket ederken güneyde saatler Avrupa'nın geri kalanıyla birlikte geri alındı.
Böylece Kıbrıs'ın kuzeyinde ve güneyinde insanlar iki farklı saat diliminde yaşar oldular. O günden beri adada herkesin cevabını tartıştığı bir soru vardı: Saat kaç?
Derya bu soruyu doğru cevaplayabilmek için en çok çaba sarf edenlerden biri. Lefkoşa'nın kuzeyinde yaşayıp her iki taraftan lise öğrencileriyle ara bölgede medya çalışmaları yapıyor.
Son beş aydır bu çalışmalar için hem kuzeye hem de güneye uyan zaman bulabilmek, ironik bir biçimde Derya'nın saatlerini alıyor.
Öğrencilerin okul saatleri ve eve dönüş saatleri arasında zaman bulmaya çalışırken, yanlış anlaşılmalarla işleri sürekli aksayan Derya'yı, Lefkoşa'da saatlerin yeniden eşitlenmesini kutlarken buluyoruz. Herkese tek bir saat verebilmenin garip sevinci içinde.
Üniversitede antropoloji okuyan Panagiotis güneyde yaşıyor ve her gün Lokmacı kapısından geçerek kuzeyde bir kitapçıda çalışmaya gidiyor.
Derslere ve işlerine yetişebilmek için saat dilimleri arasında dans eder gibi hareket eden Panagiotis de Cumartesi gecesi bir dertten kurtuldu.
Ancak asıl istediği sürekli check-pointlerden geçmeden, yani polise haber vermeden işe gidip dönebilmek, bölünmenin tamamen sona ermesi ve adada bir federasyon kurulması.
Görüşmeler yeniden tıkandı
Aslında federasyon kısa zaman öncesine kadar diplomatların da en çok konuşup uzlaştığı konuydu.
Kıbrıs'ta ateşkesi sona erdirip kalıcı barışı sağlamak ve Birleşmiş Milletler (BM) görevine son vermek için 50 yıldır kesintilerle devam eden müzakereler tam federasyon yoluna girmişken, geçtiğimiz Şubat ayında tekrar tıkandı.
Görüşmelerde güvenlik ve garantiler konularında tıkanma işaretleri görüldüğü sırada Güney Kıbrıs Meclisi 1950'de yapılan Enosis (Yunanistan'la birleşme) referandumu için okullarda anma yapılmasına karar verdi.
Türk toplumunda çatışma döneminin korkularını tetikleyen bu karara kuzeyden gelen cevapsa, müzakerelerden çekilmek oldu. Böylece Kıbrıs'ta çözüm indiği rafa yeniden kaldırıldı.
Saatlerin eşitlenmesini birlikte kutladılar
Federasyon yolunun bir kez daha kapanmasına ve adanın bir türlü birleşememesine duyulan tepki, saatlerin eşitlenmesini kutlamak için yapılan sokak partisini de politik bir buluşmaya çevirdi.
Kuzeyde buluşan bir grup Türk, Rum ve göçmen Kıbrıslı, dans ve müziği BM kontrolündeki ara bölgeye taşıdı.
Kalmaları yasak olan tampon bölgeyi baştan aşağı sprey boyalarla yazıladıktan sonra kapılardan bir kuzeye bir güneye geçerek saatler eşitleninceye kadar bir arada eğlendiler.
Pazar gününden sonra, artık o basit "Saat kaç?" sorusuna verilecek tek ve net bir yanıtları var.
Talepleriyse bir daha böyle bir ayrılığın yaşanmaması, aynı saat dilimde buluşmalarının bir sembol olması ve atılacak son bir adımla politik bir birleşmenin kalıcı olarak yaşanması.
(BBC – Ekin ÇALIŞIR – 27.3.2017)
HAFIZA VE ADALET MERKEZİ
“Kafkaslar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Zorla Kaybetmeler ve Kayıpları haritalamak…” projesine Kıbrıs da dahil…
Kayıplar haritalandırılıyor…
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi (Hafıza Merkezi) 27-28 Ocak 2017 tarihlerinde “Kafkaslar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Zorla Kaybetmeler ve Kayıpları Haritalamak” başlığıyla iki günlük bir atölye düzenledi.
Atölyeye Ermenistan, Rusya, Gürcistan, Suriye, Irak Kürdistan Yönetimi, İran, Lübnan, Mısır, Cezayir, Kıbrıs ve Türkiye‘de zorla kaybetmetler ve kayıplar üzerine çalışan toplam 17 STK temsilcisi katıldı. Katılımcılar sunumlarında ülkelerinde zorla kaybetmeler ve kayıplar ile ilgili geçmiş ve güncel durumu anlattılar. Bu kapsamda her sunum zorla kaybetme ve kayıplar pratiğinin gerçekleştiği siyasi arka plan, zaman aralığı, bu politikanın hedef aldığı gruplar, failler, suçun temel nitelikleri ve suçla yüzleşmek adına bugüne kadar atılmış adımlar üzerinde durdular.
Bir çalışma toplantısı olarak kurguladığımız atölyenin amacı, zorla kaybetme ve kayıplar meselelerinin bölge ülkelerindeki güncel görünümlerine dair bölgesel bir farkındalık ve ortaklık oluşturmaktı. Bu amaç doğrultusunda, atölye kapsamında yapılan ülke sunumlarından hareketle zorla kaybetmeler ve kayıplar pratiğinin her ülkedeki görünümlerini karşılaştırmalı, bölgesel bir perspektifle aktaran bir yayın/harita çalışması yürütülmesine karar verildi.
Medyascope TV’den Zeynep Ekmekçi, atölye katılımcıları ile kısa söyleşiler yaptı.
Yukarıda değindiğimiz gibi, atölyenin ön ayak olduğu sürecin somut bir çıktısı olarak zorla kaybetmeler ve kayıplar üzerine bölgesel bir harita oluşturmayı planlıyoruz. Böyle bir haritanın, hem sorunun öneminin altını çizmek, hem de farklı ülke bağlamlarında kayıplar mücadelesi veren aktörler arasında gerçekçi işbirliği imkânlarını değerlendirmek için faydalı bir araç olacağını düşünüyoruz.
Zorla kaybetmeler ve kayıplar bir dönem ağırlıkla askeri diktatörlüklerle ilişkilendirilirken, bugün artık özellikle 11 Eylül sonrası dönemde birçok iç çatışmada kullanılan küresel bir olgu haline geldi. Uluslararası insan hakları camiasının konu ile ilgili aciliyet duygusunda ise tüm bu eğilimlere rağmen bir azalma gözlemliyoruz. Hakikat ve adalet için 40 yılı aşkın süredir yürütülen mücadelenin ulusal ve uluslararası mekanizmalar alanında getirdiği meyveler yadsınamaz. Ancak zorla kaybetmeler ve kayıplar, geçmiş mirasları ve değişen güncel dinamikleri ile yakıcı sorunlar olmaya devam ediyor.
Zorla Kaybetmeler Çalışma Grubu (WGEID) senelik 2016 raporunda zorla kaybetmeler sayısının dünya çapında kaygı verici bir artış gösterdiğini söyledi. WGEID bu dönemde 37 devletten gelen 766 yeni kayıp vakasının kendisine raporlandığını, kurumun bu vakaların 483’ünde acil eylem prosedürünü kullandığını ve bu sayının bir önceki seneye göre üç kat fazla olduğunu söyledi. WGEID raporunda, “kısa-dönem” zorla kaybetme yönteminin, Mısır’ın da kaygı verici bir örnek olarak dâhil olduğu bir dizi ülkede artan bir eğilim olarak göze çarptığını belirtti. Suçun gözlenen bu yeni eğilimleri ve geçmişten gelen çözümsüz bakiyesi düşünüldüğünde, atölyenin hedeflediği haritalama çalışmasının bir değerlendirme olmanın ötesinde, eski ve yeni biçimleriyle konuyu tekrar gündeme getirmek için de bir imkân sunacağını düşünüyoruz.
Haritalama düşüncesinin arkasındaki bir başka gerekçe, hakikat ve adalet mücadelesini yürütenlerin içinde bulundukları farklı ülke bağlamlarının, onların sınır aşırı işbirliği imkânlarını görmelerini zorlaştırıyor olması. Lübnan’daki 1975-90 iç savaşından Kafkasya’da Dağlık-Karabağ çatışmasına, Kıbrıs’ın 1960-70’lerdeki şiddet ortamından Türkiye’nin karanlık 90’larına, Cezayir’in 1992-1998 iç savaşından Mısır’ın bugünkü baskı ortamına ve Suriye’deki uluslararası savaşa, sayılan tüm bu örnekler sınır ötesi ortaklıklar geliştirmeyi zorlaştıran özgün bağlamlara işaret ediyor. Hâlbuki birçok hak ihlalinde olduğu gibi zorla kaybetmeler de devletlerin birbirinden öğrenerek geliştirdikleri baskı yöntemleridir. Dolayısıyla, devletlerin birbirinden öğrendiği gibi bu politikalara karşı mücadele edenlerin mücadelesi de olabildiğince uluslararası olmalı.
Tüm bu sebeplerle, zorla kaybetmeler ve kayıplar üzerine bölgesel bir haritalama çalışmasının, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan Tarihsel Diyalog ve Geçmişle Yüzleşmek için Bölgesel Ağı (RNHDP) için değerli bir faaliyet olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışma, deneyimlerin birbirinden öğrenmesinden işbirliği yapması noktasına ilerlemede mütevazı ama önemli bir başlangıç olacağını düşünüyoruz.
“KAYIPLAR” İÇİN BÖLGESEL HARİTA REHBER SORULARI
Haritanın her ülke için aşağıdaki soruları cevaplamasını öngörüyoruz.
Zorla kaybetmeler ve kayıplara dair genel durum
Zorla kaybetmeler/kayıplar hangi siyasi arka planda cereyan etti (etnik çatışma, askeri darbe, iç savaş)?
Zorla kaybetmelerin gerçekleştiği dönem nedir?
Hedef alınanlar kimlerdi (etnik gruplar, sosyo-ekonomik sınıflar veya azınlık grupları)?
Failler kimlerdi?
Zorla kaybetme daha geniş bir siyasi konseptin parçası olarak, sistematik biçimde mi uygulandı? Öyleyse, nasıl?
Zorla kaybetme ve kayıplar olgusu bugün hala devam ediyor mu, yoksa geçmişte yaşanmış ve bugün devam etmeyen bir olgu mu?
Zorla kaybetmelere yönelik alttaki başlıklara dair atılmış adımlar var mı?
Hakikat arayışı (bilgi edinme mevzuatı, arşivlerin gizlilik derecesini kaldırma, kayıpların akıbetine yönelik soruşturmalar, hakikat komisyonu veya ona benzer adli olmayan komisyonların kurulması),
Faillere yönelik soruşturma ve kovuşturma (veya herhangi bir yasal müdahale),
İhlallerin sebep olduğu zararın telafisine yönelik oranım politikaları,
Kayıpların hafızasını muhafaza etmek ve onurlandırmaya yönelik mimari anıtlar, müzeler, anma etkinlikleri,
Bu adımların taşıyı aktörleri kimler? Resmi aktörler mi yoksa sivil toplum kuruluşları mı? Devletin dahli varsa bu ne ölçüde söz konusu?
Kurumunuzun faaliyetleri
Zorla kaybetmelerle ilişkili olarak kurumunuzun misyonunu, proje ve faaliyetlerini tarif eder misiniz?
Ülkenizdeki mevcut siyasi iklim bağlamında kurum olarak karşı karşıya kaldığınız temel zorluklar nelerdir?
Karşılaştığınız teknik, yöntemsel veya lojistik gibi diğer zorluklar nelerdir?
Öncelik alanınızı nasıl tarif ediyorsunuz (yasal savunuculuk, belgeleme, bedenlerin bulunması ve tespit edilmesi, hafızalaştırma çalışmaları, vb.)?
Yürüttüğümüz bu çalışma, 2012 yılından beri yürütmekte olduğumuz Tarihsel Diyalog ve Geçmişle Yüzleşme Ağı (RNHDP) bağlamında gerçekleşmektedir. Hafıza Merkezi olarak RNHDP kapsamındaki faaliyetlerimizi, tarihsel diyalog ve geçmişle yüzleşme alanında bölgesel bir işbirliği ağı oluşturmak amacıyla Columbia Üniversitesi’nin İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü ile 2012 yılından bugüne verimli bir işbirliği içinde yürütmektedir. Bu kapsamda her yıl düzenli olarak, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Kafkaslar bölgelerini hedef alan bir tematik atölye ve bir yaz okulu düzenlemeyi hedefliyoruz. Bölgesel ağı şekillendiren Columbia Üniversitesi İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü’nde yer alan Tarihsel Diyalog ve Hesap Verebilirlik için İşbirliği’ni (Alliance for Historical Dialogue and Accountability – AHDA) bu süreçte model aldığımız bir örnek oldu. Bu kapsamda bugüne kadar düzenlediğimiz diğer faaliyetler şunlardı:
2013 Tematik Atölye | 24-26 Ekim 2013
2015 Tematik Atölye | 15-16 Ocak 2015
2015 Yaz Okulu | 08-16 Haziran 2015
2016 Yaz Okulu | 13-18 Haziran 2016”
(HAFIZA MERKEZİ – 21.3.2017)