Kıbrıs’ta Toplumsal Güven(sizlik)
Kıbrıs’ta Toplumsal Güven(sizlik)
Tufan Ekici
[email protected]
Sosyoloji literatüründe sosyal ilişkilerin ekonomik ve ekonomi dışı mal üretiminde etken rol oynayabileceğinden bahsedilmektedir. Bu tür ilişkilere genel olarak ‘sosyal sermaye’ (social capital) adı verilmektedir ve sosyal sermayenin bir toplumun gelişimi için önemli olduğundan bahsedilmektedir (Paxton, 1999). Sosyal sermayenin önemli bir alt başlığı ise ‘toplumsal güvendir’ (trust). Toplumsal güvenin daha yüksek olduğu ülkelerde, daha fazla ekonomik varlık (Zak and Knack, 2001), daha iyi bir demokrasi (Putnam, 1992) ve daha kolay uyuşmazlık çözümlenmesi (Kelman, 2007; Uslaner, 2008) olma olasılığı araştırmacılar tarafından gösterilmiştir. Bu yazıda Kıbrıs’ın Kuzey ve Güney’indeki toplumsal güvenden bahsederken, Kıbrıs görüşmeleri üzerindeki önemine de değinmek istiyorum.
Güven çok geniş bir kavram olarak görülebilir. Bu konudaki akademik çalışmalarda sosyal sermayeyi oluşturan güven iki ana başlıkta incelenmektedir: genel (generalized trust) ve özel (particularized trust) güven. Genel güven kişilerin genel olarak diğer insanlara karşı olan bakış açıları ile ilgilidir. Diğer taraftan özel güven denildiğinde toplumdaki bazı spesifik gruplara dahil kişilere karşı olan güvenme duygusundan bahsedilir. Göçmenler, homoseksüeller, toplumdaki farklı din veya ırka ait insanlar bahsi geçen diğer grupları oluşturabilir. Diğer gruplara karşı duyulan güven veya daha doğrusu güvensizlik, herhangi bir toplumun ne kadar ahenk ve sosyal bütünlük içinde olabileceğini etkileyebilir. Dolayısı ile iki toplumu bir araya getirmek için yapılan Kıbrıs görüşmelerinde, sosyal sermaye ve güven konseptlerinin önemi çok büyüktür.
Peki mevcut durumda Kıbrıs’taki güven seviyeleri ne durumda? Bu soruya bazı sayılarla cevap vermek istiyorum. Genel güveni ölçmek için araştırmacılar şu soruya verilen cevaba bakarlar: “Sizce genelde insanların çoğunluğu güvenilir mi? Yoksa başkalarıyla herhangi bir ilişki kurarken veya iş yaparken hiçbir zaman dikkati elden bırakmamak mı gerekir? Dünya Değerler Anketi (World Values Survey Wave 6) bu ve buna benzer birçok sorunun olduğu bir anket olup dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılmaktadır. En son 2011 yılında Kıbrıs’ın her iki tarafında da yapılan bu anketin sonuçlarına göre Kuzey’deki katılımcıların yüzde 14ü, Güneydekilerin ise yüzde 13ü bu soruya “Genelde insanların çoğunluğu güvenilirdir” cevabını vermişlerdir. Bu sayılar Avrupa genelinde anket yapılan ülkeler arasında en düşük sayılardır.
Peki Kıbrıs’taki özel güven ne durumda? Aynı ankette özel güveni ölçen sorular da bulunmaktadır. Kıbrıs bağlamında bunların en önemli olanları “Farklı dinden olan insanlar ile komşu olmak istermiydiniz?” ve “Farklı dili konuşan insanlar ile komşu olmak istermiydiniz?” sorularıdır. Bu sorulara olumlu verilecek cevaplar kişilerin bu farklı gruplardaki insanlara karşı olan güvenlerini simgeleyecek ve farklı din ve dilden olan insanların bir arada yaşamak isteyip istemediklerinin bir nevi ölçütü olacaktır. Kuzey’de bu iki soruya sırası ile EVET diyenlerin oranı %35 ve %30, Güney’de ise %15 ve %9’dur. Bu sayılar kanaatimce sosyal bütünlüğün sağlanması için yeterli değildir.
Kıbrıs’taki toplumlararası görüşmeler 40 yıldan fazladır devam etmektedir. Son zamanlarda Mustafa Akıncı ve Nicos Anastasiadis arasında gerçekleşen görüşmeler uluslararası ve ulusal basında “çözüme en yakın olduğumuz” görüşmeler olarak lanse edilmektedir. Geçtiğimiz Haziran ayında Cyprus Academic Diaologue’un (CAD) hazırladığı ve her iki toplum liderinin de “Federal Kıbrıs’taki Hayat” (Life in Federal Cyprus) üzerine kısa konuşma yaptığı bir etkinliğe katılmıştım. Her iki liderde yaptıkları konuşmalarda hem Federal Kıbrıs’ın ekonomik ve politik artıları üzerinde durmuşlar hem de çözüm sonrası Kıbrıs’ın her iki tarafının da kalkınacağı ve çağdaş ve zengin toplumlar arasında yerini alacağı üzerine vurgular yapmışlardı. Ancak pisikolojik ve sosyolojik etkiler üzerinde hiçbir yorum yapılmamamıştır. Daha doğrusu, her iki taraftaki mevcut toplumsal yapı düşünüldüğünde, acaba Kıbrıslılar bir arada yaşamaya hazırmıdırlar?
Bu soruya benim cevabım maalesef hayır olacaktır. Yukarda bahsettiğim rakamlarla da göstermeye çalıştığım gibi Kıbrıs’taki mevcut toplumsal genel ve özel güvenme seviyeleri çok aşağlardadır. Kıbrıslılar genelde diğer insanlara güvenmedikleri gibi, farklı din ve dilden olan insanlarla da komşu olarak yaşamayı tercih etmiyorlar. Tabi ki bu sayılar tek başına Kıbrısta iki toplumun bir arada kesinlikle yaşayamaycaklarını kanıtlamaz. Ancak günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylar bu güven(sizlik) duygusunun daha da sarsılmasına sebep olabilir. Örneğin son bir sene içerisinde Güney’de Kıbrıslı Türklerin araçlarına yapılan bazı saldırılar, Kuzey’deki taraflı medyanın da etkisi ile, “İşte bakın Rumlar bizi aralarında istemiyorlar, onlarla iç içe yaşamak çok tehlikelidir” düşüncesinin popülaritesini artırmıştır. Yine aynı sekilde son zamanlarda dünyada olan terrorist olayları ve bunları yapanların Müslümanlıkla bağdaştırılması Güney’deki Kıbrıslılar arasında “Müslüman Türkler ile beraber yaşamak tehlikeli olabilir” düşüncesini tetiklemiştir. Zaten yüksek olmayan güven duyguları, herhangi bir olayda kolayca manipüle edilebilir ve iki toplumu daha fazla birbirine düşman edebilir.
Olası bir çözüm sonrası iki toplumun bireyleri iç içe yaşamak zorunda kalacaktır ve öyle de olmalıdır. Federal Kıbrıs iki toplumlu iki bölgeli de olsa, iki toplumun bireyleri gerek federal hükümete bağlı kamusal alanlarda, gerekse ticaret alanında günlük hayatlarında karşı karşıya gelecektir. Fiziksel sınırların olmaycağı bir Kıbrıs’ta, farklı din ve dilden insanların birbirleri ile günlük hayatlarında karşılaşmamaları imkansızdır. İşte tam bu noktada sosyal sermaye ve özellikle güven duygusu önemini artırmaktadır. Her iki toplumun liderleri sadece ekonomik kazançlara odaklanmakta ancak bu tip sosyal ve pisikilojik olası etkilerden bahsetmemektedirler. “Güven artırıcı önlemler”den bile bahsederken, daha fazla geçiş kapısı açılması veya haberleşme ağının birleştirilmesi gibi yine ekonomik temele dayalı önlemlerden bahsedilmektedir. Daha da kötüsü, birleşik Kıbrıs’ın toplumlararası güveni artıracağının vurgulanmasıdır. Halbuki toplumlararası güven olmadan birleşik bir Kıbrıs mümkün değildir.
Kanımca her iki taraftaki birleşme arzulayan siyasetçilerin ve sivil toplum örgütlerinin önceliği toplumlararası güveni artırmak olmalıdır. Olası bir referandumda her iki taraftan EVET çıkması halinde, hali hazırda düşük olan güven seviyeleri ileride Federal Kıbrıs’taki sosyal yapının sallanmasına sebep olacaktır ve sürekli üzerinde durulan ekonomik kazançları gölgede bırakabilecektir. Toplumlararası güvensizlikden doğabilecek olan sorunları gidermek için Federal Kıbrıs’ın gerekli önlemleri alması gerekir. Sadece finansal sermayeyi değil, sosyal sermayeyi de artıracak kurum ve kuruluşların alt yapı hazırlıkları birleşme olmadan yapılmalı ve birleşme sonrası hemen çalışmalarına başlamalıdır. Bu konudaki plansızlık ileride çok ciddi sorunlara sebep olacaktır.
Savaş görmüş, uzun seneler boyunca ayrı yaşamış ve geçen süre zarfında yanlı (ve bazen yalan) hikayeler ile beyinleri yıkanmaya çalışılmış toplumları tekrar bir araya getirmek çok zor bir iştir. Kesinlikle bunun imkansız olduğunu iddia etmiyorum. Ancak yukarda bahsettiğim ve bunlara benzer diğer toplumsal konular üzerinde politika üretilmediği sürece tekrar birleşmek çok zor görünüyor. Mustafa Akıncı ve Nicos Anastasiadis’in ekipleri bunları düşünüyor mu bilmiyorum (medyaya yansıyan böyle birşey ben göremedim) ama olası bir referandumda EVET çıkarabilmek için ve daha da önemlisi birleşik bir Kıbrıs’ın sorunsuz devam edebilmesi için adadaki sosyolojik yapının dikkatle ele alınması gerektiğine inanıyorum. Sadece politik ve ekonomik etkenler üzerinden değil, kişileri direk ilgilendiren ve günlük hayatlarına etki edebilecek konulara da odaklanılmasını düşünüyorum. Federal Kıbrıs’ta kişi başına düşen milli gelirin artması ne kadar önemlidir tartışılabilir (çünkü bu artışdan herkes eşit faydalanmayacaktır), ancak günlük hayatında güven ve huzur ortamını tüm insanların arzulaycağını sanıyorum.
Kaynaklar:
Kelman, H. C. (2005). Building trust among enemies: the central challenge for international conflict resolution. International Journal of Intercultural Relations 29(6): 639–650.
Paxton, P. (1999). Is Social Capital declining in the United States? A Multiple İndicator Assessment American Journal of Sociology, 105:88-127.
Putnam, R. (1992). Making Democracy Work. Princeton, NJ: Princeton University Press.
Uslaner, E. M. (2008). Trust as a moral value. In: D. Castiglione, J. W. van Deth and G.
Wolleb (eds), Handbook of Social Capital (Oxford: Oxford University Press), pp. 101–
121.
Zak, P.J., & Knack, S. (2001). Trust and growth. The Economic Journal 111: 295–321.