Kıbrıs’ta Türkçe Ezan ve Nazım Hoca-5
M. Raci Hoca ismine özellikle 40’lı yıllar sonu 50’li yılların başında sıkça rastlıyoruz. Köy köy dolaşıp hem halkın dini bilgilerini zenginleştiriyor hem de adada gerçekleştirdiği gezileri, ziyaret ettiği yerler hakkında bilgiler ve görüşlerini gazete aracılığıyla okura ulaştıran bir kişilikti. “Gezi Yazıları” anlamında o yıllarda ilklerden biri olarak sayılabilmektedir Raci Hoca efendi.
Ezanın Türkçe okunması konusunda zaman zaman toplum içerisinde oluşan nahoş olaylar karşısında, ezanın Türkçe okunması caiz mi diye açıklama gereği duymuş. Sadece bu da değil, Atatürk Cumhuriyeti’nin irticai faaliyetlere ve yapılanmalara karşı aldığı önlemler ve kanunlara saygı duyan bir din adamının, yani Raci Hoca’nın bu konuda da söyleyecekleri vardı. Çünkü bu olaya tanık olanlardan biriydi.
“İrticaa Doğru mu? Asla...
12 Mayıs Cuma: Lefkoşa Ayasofya camii şerifinde bulunuyordum. Baktım ki bermutad Şeyh Nazım Efendi orada gürleyor. Vaktıyle bu mevkide meşhur müteassıplardan ve irticakâr vaizleriyle Sabri Hocayı ve İstanbul’daki Ayasofya camiinde de yine mürteci Derviş Vahdeti’yi görmüştük. Bunlar hatırıma geldi. Genç Mehmet Nazım Efendi camide yeni aile kanunumuz aleyhinde atıp tutuyordu. Benim birkaç hafta evvel muteber “Halkın Sesi”nde (Aile Faciaları) başlıklı makalemi Şeyh Efendi galiba okumamıştır. Ben kendisine şunu söyliyeceğim: Bir defacık olsun avukat yazıhanelerini dolduran dört çocuklu dul kalan zavallı kadınlarımızın perişanlığını görse, camide alyehinde söylediği aile kanunumuza kalıbını basacağına yüzde yüz eminim.
Şeyh bu kanun aleyhinde bulunacağına bari bigayri hak haremini boşayanlara şer’i terettüp eden cezayı anlatsa, her zina edene yüz kırbaç vurulacağını va’zetse daha iyi olurdu.
O gün biraz da hutbe ezanı okunurken bir de baktık ki Arapça da ikinci bir ezan okunuyor. Cemaat birbirine girmiş, müdhiş naralar, bir melcei sükûn olması icap eden camii şerifi çınlatıyordu. O gün birçok cemaat ferdleri namaz kılmadan dışarı fırladılar. Biraz sonra camii şerifimize polisler gelerek vaziyete hâkim oldu. Müessif bir vak’anın önüne geçildi. Biz bu genç ve Darülfünun görmüş efendiden neler beklerdik. İlk işi Müslümanları birbirinden ayırmak, halkı birbirine geçirmek oldu. Halbuki Kur’anı kerim’de (Fitne katillikten daha fenadır) buyrulmuştur. Bu günlerde gazetelerde okuduğumuza göre Ankara’da bir Ticanilik tarikatı çıktığı malûmdur. Mahkeme salonlarında Arapça ezan okumağa, tekbir getirmeğe başladıkları da hatırlardadır. Görülüyor ki ayni hal burada da cereyan ediyor. Acaba bu birbirine benzeyen va’alar bir elden ve bir teşkilâttan mı talimat alıyorlar? Görülüyor ki kaynak birdir.
Acaba Türkçe ezan caiz mi değil mi? Diye birçok kardeşlerimiz bana sordular. Ben de cevaben dedim ki madem ki ezan Kur’an değildir caizdir. (Niçin Kur’an Türkçe tercümesi caiz değildir? Bunu başka bir makalem ile anlatacağımı vadederim.) madem ki halkımız Türktür ve Türk halkına müezzin hitap ediyor, (Hayyealelfelâh) diye çağırdığı zaman bir adam bunun mânasını bilmezse üzerinde bir tesir bırakmıyor. Çünkü mânasını bilmiyor. Fakat, (Ey müminler haydi namaza, namaz kılınız da her iki dünyada felâh ve necat bulasınız) nidasını duyan bir müminin tüyleri ürpermez mi? Arapçasını bilmeyen bir Türk Türkçe ezandan daha ziyade istifade eder ve Tanrı yoluna daha ziyade koşarlar.
Biz Kıbrıs Türkleri yirmi milyon anavatan Türklerine bağlı değil miyiz? Bu gaziler diyarında hep Türkçe ezan okunuyor. Diyanet işleri reisimiz de “caizdir” demiş ve emir vermiş. O halde mesele kalmaz. Başka türlü hareket dini ayinlere bir tecavüz ve hele dinî vazife esnasında bir müezzinin vazifesine müdahale yersiz bir hareket olur.
M. Raci Hoca”
Ülkemizin tanınmış araştırmacı yazarlarından merhum Ahmet C. Gazioğlu da gençlik yıllarında Hür Söz gazetesinde yazı yazanlardan biriydi. Atatürkçülüğü yanında Kıbrıs Türklerinin hakları, mücadelesi, tarihi geçmişi konusunda da nice kaynak kitaplar yayınlamıştır. Gazioğlu, 1950 yılında meydana gelen bu olaylar karşısında onun da Atatürk İnkılâbları ve Türkçe ezan konusunda bir yazı kaleme alıyor.Bazı köşe yazılarında ismini açıkça yazmasıyla birlikte zaman zaman isim-soyisiminin baş harflerini kullanarak yazısına imza attığını da görmekteyiz. İşte böylesi bir imzayla günün anlamına ve önemine hitaben yazdığı bir yazı...
“Din Inkılâbı-Bir Hadise-Geçmiş Yıllara Nisbetle
A.C.G. (Ahmet Cemal Gazioğle ea)
Osmanlı İmparatorluğunun çökmesi ve tarihe karışmasında şeyh ve softalarla tekke gibi miskinlik yataklarının büyük bir rolü olmuştur.
Dünyaya ilk medeniyet hocalığı yapan Türk ırkının asırlarca yerinde sayarak ileriye gidememesinde ve gerilemesinde dini yanlış bir telâkki ve görüşle başka bir yola sürükliyen şeyhlerin ve dervişlerin büyük bir rolü olmuştur. Bütün devlet kurumları üzerinde hâkim bir şeriat nizamı yaratan cahil şeyh ve softalarla, bunların sebep oldukları koyu taassup çok şükür ki büyük dinî inkılâbımızla ortadan kalkmıştır.
Necip ve asil dinimizin, büyüklük ve doğruluğunu takdir edemeyen ve İslâm dinini aslına uymayan mülâhaza ve telkinlerle bambaşka bir mahiyette gösterenlerin TÜRK MİLLETİ’ne yapmış oldukları büyük fenalığın ve zararların mânevi sızısı henüz içimizdedir.
Şeriat kanunlarına bağlı olduğu için Osmanlı devletinin hemen hemen bütün kurumları; ülemanın, şeyhlerin ve dervişlerin dini ve din hukukunu, (Şeriat hukuku) kendi menfaatlarına uygun bir şekilde kullanmaları ve hakiki dinden uzaklaşmaları yüzünden geri kalmıştı.
İşte bütün bunları gören ATATÜRK dinin; devlet, siyaset ve cemiyet işlerinden ayrı olması icap ettiğini takdir buyurarak, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin lâik bir devlet olarak kurulmasına gayret etmişti. Ayni zamanda TANRI’ya anlıyacağımız bir lisanla dua etmek lâzım geldiğini; insanın yaptığı duanın mânasını bilmesi icap ettiğini belirten yüce ATA, 1931’de bir kanunla duanın Türkçe yapılmasını ve ezanın Türkçe okunmasını meclise kabul ettirmiştir.
Atatürk inkilâbını pek yakından takip eden biz KIBRISLI TÜRKLER de bu hususu kabul ederek, camilerimizde Türkçe ezan ve dua okumaya başladık.
Tük din inkilâbını kötülemeğe çalışanlar, Türklüğe hakaret etmiş sayılırlar. Böyleleri cezasını çekmelidir.
BİR HÂDİSE
Fakat nasıl oluyor da hep dinden bahdesiyorum bu gün? Herhalde bir sebebi var değil mi? Hepimiz işitmişinizdir her halde. Geçen Cuma Ayasofya camiinde çıkan hâdiseyi 3-5 yıldan beridir KIBRIS’ta, Mehmet Nazım Efendi isimli birisi tarafına topladığı müritlerinden cesaret alarak en büyük camiimizde Türkçe ezan okunurken müdahale ederek bizzat kendisi Arapça ezan okuyor.
Bu Efendinin, Atatürk İnkılâbını benimsemiş ve ona bütün kalbimizle bağlanmış olan bizler için çirkin olan hareketi her münevverin teessürünü mucip olmaktadır. Atatürk inkılâbına bağlı olan KIBRIS TÜRKLERİ bu bilgilerin yanlış propagandalarına asla kulak asmıyacak ve geriye doğru değil de daima yeniye ve doğruya dev adımları ile ilerleyecektir.
Camilerimizde bundan böyle bu gibi hadiselere meydan verilmemesi hususunda mes’ul makamların gereken tedbirleri almakta olduklarını görmekle büyük bir sevinç duyuyoruz.
GEÇMİŞ YILLARA NİSBETLE
.....”