1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Kıbrıs’taki Fransa ve Kıbrıs Türk Liderliği…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Kıbrıs’taki Fransa ve Kıbrıs Türk Liderliği…

A+A-

Doğu Akdeniz’in hidrokarbon zenginliği Fransa’nın iştahını kabarttı; Fransız Total şirketinin Kıbrıs’ın denizlerinde hidrokarbon arama-bulma-çıkarma faaliyetleri için Kıbrıslı Rumlardan lisans alması iştahının tatmini için güçlü bir vesile oldu…

Kıbrıs Rum tarafı da, Fransa’yı Kıbrıs sorunu bağlamında yanında tutmak için adada militer imtiyazlar veriyor. Stratejileri, Türkiye ile ilişkileri uzunca süreden beri gerilimli olan Fransa’nın Kıbrıs’ta askeri varlığını Türkiye’ye karşı normal ortamda caydırıcı unsur, sıcak ortamda da vurucu unsur olarak kullanmak… Fransa’nın stratejisi ise, Türkiye’nin, bölgenin enerji merkezi olma vizyonunu engellemek… Hatırlatmakta yarar var, bu Fransa BM’nin beş daimi üyesinden biridir, NATO üyesidir ve gene enerji konusunda kendine tehdit olarak gördüğü Libya’da Kaddafi’yi devirmek için önce NATO’yu askeri müdahaleye sürükledi, ardından da BM’yi uluslararası diplomaside tıkanıklığa soktu… Ve Türkiye’nin Libya’da BM’nin meşru olarak tanıdığı hükümetle imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge ve enerji anlaşması karşısında Fransa Türkiye’ye daha sert tavırlar göstermeye ve Kıbrıslı Rumlarla ilişkilerini de derinleştirmeye başladı.

Bundan çıkabilecek sonuç, Kıbrıslı Rumların beklediği, umduğu gibi Türkiye-Fransa çatışması olamaz; Türkiye Kaddafi’nin Libya’sı değil… Tüm tarafların stratejisi, gerilim ve gambot diplomasisi ile kazanımlar elde edebilmek… Özellikle Türkiye ve Fransa’nın elde edeceği kazanımlar da aslında Kıbrıs adasının denizdeki zenginliklerinin mülkiyetini almak ve coğrafi konumu çok startejik olan adanın karasında da militer varlık bulundurmak… Her ikisine de bu olanağı sunan da süregelen Kıbrıs sorunudur; bölünmüş adanın Kıbrıslı Rumları Fransızlara, Kıbrıslı Türkleri de Türkiye’ye, istedikleri imtiyazları ve mülkiyetleri devrettiler… Ve Kıbrıslı taraflar kendi kümeslerinde horoz güreşi seyreder gibi, Türkiye-Fransa dalaşmasını seyrediyor.  

Fransa’nın bu gerilimde yer alaması, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni var eden anlaşmalara dayanan bir hak veya ödev değil, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek başına yöneten Kıbrıslı Rumlarla ikili anlaşmalardır.

Türkiye kendi varlığını ise Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş anlaşmalarının bir parçası olan garantörlük ödevine dayandırıyor. Ve Türkiye, iki iddiada bulunuyor… Birincisi, “Kıbrıs adasının askeri savunmasını üstlenmiş üç garantörden biriyim, dolayısıyla Kıbrıslı Rumların garantörler dışında başka askeri ittifaklarla güvenlik aramaya ihtiyacı yoktur”… İkincisi ise, “Kıbrıslı Rumlar Kıbrıslı Türkleri dışlayarak Kıbrıs adasının hidrokarbonlarını tek taraflı yönetiyor, kararlar alıyor; Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını korumak, kollamak da garantörlüğümün icabıdır”… Türkiye’nin iddialarının güçlülüğü tartışılabilir ama zemini olduğu aşikar; Fransa’nın zemini noksan…

Kıbrıslı taraflar ne yapıyor?! Kıbrıs Rum tarafı, kendi karar ve uygulamalarını, Fransa ile kotardıklarını dünyaya hep uluslararası hukuğa uygun diye sunuyor, Türkiye’nin yaptıklarını ise hukuksuzluk olarak suçluyor… Kıbrıslı Rm lider bu siyasetle İslam ülkeleri dahil her ülkeye yönelik siyaset yapıyor, uluslarası toplumdan ve AB’den Türkiye’ye karşı yaptırımlar için her türlüsünden girişimi yapıyor; muhatapları bunaldı ama Kıbrıslı Rum liderde dur-durak yok… Kıbrıs Türk tarafı ise, tabir mazur görülsün, kümesinde güreş horozu kavgasını garip garip izliyor; hangi horoz kazansa, kendisine pay yok… Halbuki, Kıbrıslı Türk liderin yapabilecekleri ve hatta, uluslararası siyaset bağlamında Türkiye’nin bu konuda yaşadığı sıkıntıları da yumuşatabilecek, çözebilecek kapasitesi vardır. 

Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş anlaşmaları ve anayasası Kıbrıslı Türk lidere uluslarası siyasette meşruiyet, uluslararası kurumlar için de muhataplık kapasitesi veriyor. Dolayısıyla, KKTC Cumhurbaşkanı, uluslararası tanınmış Kıbrıs Türk lideri olarak Fransız Büyükelçisini makamına davet edip, Fransa’nın Rum tarafı ile olan anlaşmalarının geçersizliğini kendi hükümetine iletmesini ve bu siyaseti sürdürmekten vaz geçmesini talep edebiliridi, hükümetine iletilmek üzere yazı varebilirdi. BM’ye, Fransa’nın Kıbrıs’ta uluslararası hukuka aykırı davrandığını ve BM’nin beş daimi üyesinden biri olarak bunu yapmasının da BM için kırık puan olduğunu ve tarafsızlığını sorgulattığını anlatabilirdi. AB’ye dönüp, kurucu üyesi Fransa’nın AB’nin ikide-bir önümüze koyduğu uluslararası hukukun ilkelerini Kıbrıs’ta çiğnediğini anlatabiliridi. BM daimi üeyesi olan diğer dört ülke ile, AB üyesi ülkelerin büyükelçilerini makamına davet edip, bu konuları onlara da anlatabilir, hükümetlerine iletilmek üzere yazı verebilirdi… Avrupa Adalet Divanı’na dava açmanın yollarına düşebilirdi…

Yapsa idi sonuç alır mıydı?! Somut sonuçlar alamayabilirdi ama somut sonuç alamadan Türkiye üzerinde uluslararası hukuk bağlamında sorgulamalar yaratan Kıbrıslı Rumlar gibi, Kıbrıslı Türkler de Fransa üzerinde benzeri etkiyi yaratabilirdi… Muhatapları ikna edmeyebilirdi ama en azından kafalarını karıştırıp, Fransızlara tedirginlik verecek zemin yaratabilirdi… Kıbrıs’ta bulunan BM Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılması için her altı ayda bir durum değerlendirme raporu yazılıp BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkıyor; bu rapora “BM’nin 1964’den beri değişmeyen mandasının güncellenmesi gerektiği” itirazını yaparken, “Daimi üye Fransa’nın Kıbrıslı Rumlarla girdiği ittifakın Kıbrıs’ta BM’nin tarafsızlığına ve Barış Gücü’nün misyonuna ters olduğunu söyleyip, BM Barış Gücünün süresinin uzatılmasına ret verip, BM’nin mandası değiştirilene kadar karşı önlemler almayı gündeme taşıyabilirdi… Brüskel, New York, Washington, Londra, Moskova ve Berlin gibi merkezlerde lobi faaliyetleri organize edilebilirdi… Daha yapılabilecek çok işler, sergilenebilecek çok ve tutarlı tavırlar var…

Eksik nerede? Liderlikte… Lider, uygun koşullarda yolu yürüyen değil, yol alacağı uygun koşulları yaratmaya yürüyendir… 11 Ekim’de yapılacak olan KKTC’ye Cumhurbaşkanı seçmektir ama esbab-ı mucibesi Kıbrıslı Türklere lider seçmektir…

Bu yazı toplam 2800 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar