1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. “Kıbrıs’taki imkanların çok sınırlı olması ve her şeyin siyasi amaçlı olmasına tepki olarak Kıbrıs’tan ayrıldım"
“Kıbrıs’taki imkanların çok sınırlı olması ve her şeyin siyasi amaçlı olmasına tepki olarak Kıbrıs’tan ayrıldım"

“Kıbrıs’taki imkanların çok sınırlı olması ve her şeyin siyasi amaçlı olmasına tepki olarak Kıbrıs’tan ayrıldım"

Kıbrıslı Türk bilim insanı Prof. Hasan Havıtçıoğlu, 24 patentiyle adından tıp dünyasında söz ettiren bir isim…

A+A-

İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevinin ardından çalışmalarını özel hastane, muayenehane ve kurduğu Kas İskelet Doku Biyoteknoloji Vakfı’nda sürdüren Kıbrıslı Türk bilim insanı Prof. Hasan Havıtçıoğlu, 24 patentiyle adından tıp dünyasında söz ettiren bir isim…

On binlerce hastayı iyileştiren, binlerce tıp insanının yetişmesine katkıda bulunan Havıtçıoğlu, yüzlerce bilimsel makale ve bildiri yazdı, onlarca projede yer aldı. Havıtçıoğlu, mesleki birikimini yazdığı kitaplarla da kalıcılaştırdı.

Larnaka’da doğup büyüyen Havıtçıoğlu, bugünlere gelmesinde kendisini ve kardeşlerini okumaya teşvik eden annesinin ve “bana kılavuzluk yaptı” dediği ablası Şeniz’in etkisini minnetle anıyor.

Yaz tatillerinde para kazanmak için makinist yanında, inşaat işçisi ya da fırın işçisi olarak çalışan Hasan Havıtçıoğlu, o günlerden kalma bir yeteneğini “Güzel tahınlı bidda yaparım” diye ifade etti.

Kıbrıs’ta iş bulamayacağı gerekçesiyle üniversite sınavlarında kazandığı İTÜ Gemi Mühendisliği bölümü yerine ablası tarafından Ege Tıp Fakültesi’ne kaydı yaptırılan Havıtçıoğlu, Türkiye’de ve yurt dışında, temel ortopedi, ortopedik cerrahi, ortopedik onkoloji, rekonstrüktif cerrahi, deformite ve ekstremite uzatma cerrahisi başta olmak üzere pek çok alanda ve etkinlikte eğitime katkıda bulunmuş bir tıp insanı…

Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu, Kıbrıslı birçok hastayı da tedavi ediyor.

Havıtçıoğlu, Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) sorularını cevapladı, hayat hikayesini ve mesleğinde yaptıklarını paylaştı.

 

Çocukluk anıları… Dedeler Hasan, neneler Şifa…

Mücahit ve TMT üyesi bir babanın oğlu olarak Larnaka’da doğan Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu’nun her iki dedesinin adı Hasan, her iki nenesinin adı ise Şifa…

Semral, Şifa ve Şeniz adlı ablaları olan Havıtçıoğlu, Paşaköylü olan annesinden kendilerini “okumaya teşvik eden kişi” olarak bahsederken, “Bana kılavuzluk yapan da Şeniz ablamdı” dedi.

Daha Atatürk İlkokulu’ndayken bir sınavda kendisinden daha yüksek not alan sınıf arkadaşları olduğunu söylediği ablasının etkisiyle hırslanan Hasan Havıtçıoğlu, Larnaka’daki yaz tatillerini hep çalışarak geçirmiş.

Makinist yanında, inşaat, fırın ve limanda demir işçisi olarak çalışan Havıtçıoğlu, bu yıllardan kalma yeteneğini “Güzel tahınlı bidda yaparım” diye anlattı ve ekledi: “Okulun açılması için dua ederdim.”

Havıtçıoğlu, ilkokuldaki sınıf arkadaşlarını “hepsi çok değerli” diyerek “Meral Fevzi, Cihan, İlkay Salahi, Ali Faik, Şaziye, Taner Nidai, Kadi, diğer sınıftan Hasan Sadrettin” diye sıralarken sonrasını şöyle anlattı:

“Bekirpaşa Ortaokulu’nda sol yanımda Zorlu Töre sağ tarafımda Hasan Vudalı (Erçakıca) bulunuyordu. Buradan birincilikle mezun olmuştum. Liseyi Lefkoşa Türk Lisesi’nde okudum. Her gün İskele’den Lefkoşa’ya Zekai dayı, Turan dayı ile gidip gelirdik. Sabahları Arif dayının pide içinde ciğerini unutamam. Bir de Hallokonun Halil dayının humus çorbası ve kebabını… Halil dayının eşi Fatma nine kendisine Halil dayının gönderdiği köfteleri bana verirdi. ‘Sen özelsin’ derdi. Çocukluğumda horoz güreşlerini ve bizim evdeki horozların bakımını yapan babam ve dedemi hatırlıyorum.”

 

Develere havut yapan dede ve tokadı

Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu, soyadını taşıdığı dedesini “güçlü bir adamdı” diye tasvir etti ve “Ne de olsa deveci ve develerin üzerindeki havutları dere kenarındaki sazlardan yapışını hatırlıyorum” dedi.

Yolunu kesen üç kişiye cebindeki 2 şilini çaldırdığı için dedesinden tokat yiyen Havıtçıoğlu, o günden sonra hakkını aramayı öğrenmiş.

 

Esir kampında 66 gün…

Daha çocukken üniversiteye gidenlere imrenen ve onlar gibi Türkiye’de ODTÜ’de veya Beyrut’ta Amerikan Üniversitesi’nde okumak için çalışan Hasan Havıtçıoğlu, 1974’te lise son sınıfta, sahildeki kasabanın tek otelinde çalışırken savaş patlak verince esir kampında tam 66 gün kalmış.

“Esir kampında insanların zor zamanlardaki tavırlarını unutamam. Esir kampının benim için en zor olanı, kamptaki toplu tuvalete gitmekti. Kamptaki bahçede kazdırılan çukuru etrafında tahta konarak lavabo ihtiyacı için kullanılıyordu. Yine kampta Türk uçaklarının geçişini gözetlememizi unutamıyorum.”

 

Esir kampındayken üniversiteyi kazandığını BM askerinin getirdiği mektuptan öğrendi

Hasan Havıtçıoğlu, esir kampındayken üniversiteyi kazandığını Birleşmiş Milletler askerinin getirdiği mektuptan öğrenmiş ve “gidemeyeceğim” diye ağlamış.

İlk tercihi olan İTÜ Gemi Mühendisliği bölümünü kazanan Havıtçıoğlu’nun ablası, kardeşi bu dalda eğitim görürse Kıbrıs’ta iş bulamayacağını düşünerek, puanı da yeterli olduğu için onu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydettirmiş. Havıtçıoğlu da esir değişimi ile Kuzeye geçince birkaç gün içinde İzmir’e gitmiş.

Dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk himayesinde, Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile okuyan Havıtçıoğlu, vizelerde yüksek not alıp Kıbrıs’a erken gitmeye çalıştıklarını, çünkü olaylı yılların yaşandığı o dönemde hem okulda hem yurtlarda öğrencilerin birçok sıkıntıyla karşılaştığını söylüyor.

Hasan Havıtçıoğlu, stajı sırasında Prof. Veli Lök hoca ile tanışıp ondan etkilenince “ortopedi” alanında ihtisas yapmaya karar verdiğini belirtti.

1980 darbe sonrası 1402 ile Veli Lök hocanın üniversiteden ayrılması nedeniyle Ege yerine yeni kurulmakta olan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ihtisasa başlayan ve 5 yıllık ihtisasın ardından adaya dönen Havıtçıoğlu, yabancı uyruklu oldukları için Kıbrıslı Türklere o dönemde ihtisas yıllarında maaş verilmediğini anlattı.

 

“İmkanlar kısıtlı, her şey siyasi…”

Havıtçıoğlu’nun yolu, iki yıl askerlik görevinden ve 5-6 ay Mağusa Hastanesi’ndeki görevinden sonra yine İzmir’e düştü.  Bunun nedenini “Kıbrıs’taki imkanların çok sınırlı olması ve her şeyin siyasi amaçlı olmasına tepki olarak Kıbrıs’tan ayrılarak yeniden üniversiteye döndüm” diye açıkladı. Sonrasını da şöyle aktardı:

“Döndükten sonra klinikte kurucusu Prof. Dr. Mehmet Tiner ile ve Prof. Dr. Sadullah Kemal Erol, Prof. Dr. Osman Karaoğlan ve Prof. Dr. Emin Alıcı ile çalıştım. 1991’de Amerika Birleşik Devletleri’nde Mayo Kliniğinde Ortopedik Onkoloji ve Biyomekanik alanlarında çalışmalarda bulundum.

1993 yılında doçentlik, 1999 yılında profesör unvanını aldım. 1993’te ilk patentime başvurdum.1993 yılında, Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde, Prof. Dr. Mehmet Tiner’in yönlendirmesiyle ve Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Tülay Canda ve Prof. Dr. Şerafettin Canda’nın destekleriyle, Kas İskelet Sistemi Tümör Konseyi’ni kurdum. Bu konsey, 30 yıldır artan verimlilikte çalışmaya devam etmektedir.

2003 yılında Biyomekanik Anabilim Dalı’nı kurdum. Biyomekanik alanında yüksek lisans ve doktora programına ve biyomühendislik alanında doktora programına öğrenci alınması bir ilk olmuştur. Biyomekanik laboratuvarı, 2003 yılında, dönemin üniversite koşullarında, herhangi bir mali yardım olmadan, Devlet Planlama Teşkilatı, TÜBİTAK başvuruları ve şahsi imkanlarla, fiziksel anlamda henüz tamamlanmamış bir yapıyken kurdum.

2011 yılında Kas İskelet Doku Biyoteknoloji Ar-Ge merkezini kurdum. Bu merkezde açılan doktora programı ile doktora öğrencileri eğitim ve araştırma fırsatı bulmuşlardır.”

Kıbrıslı Türk Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu, “Türkiye’de alanında en değerli eğitim ve bilim kaynaklarından biri” diye nitelediği Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi Kliniği’ndeki görevi boyunca direkt veya dolaylı olarak 180’in üzerinde ortopedi uzmanının, 10 binin üzerinde tıp doktorunun yetişmesinde katkısı olduğunu söyledi.

İhtisasını tamamlayan uzmanların bir kısmının doçentlik ve profesörlük unvanı almalarında da katkı sağlamanın mutluluğunu yaşadığını belirten Havıtçıoğlu, bunların arasında Kıbrıslı Ahmet Karakaşlı ve Ramadan Özmanevra’yı da saydı; yine bu süreçte, on binlerce hastanın tedavisini yürüttüğünü ve yaklaşık 13 bin hastanın ameliyat yaptığını açıkladı.

Havıtçıoğlu, mesleki örgütlerde de aktif yer almış. Ekstremite Rekonstrüksiyonu ve İlizarov Yöntemleri Uygulama ve Geliştirme Derneği’nin kurucuları arasında yer alıp başkanlığını yapmış. Türk Ortopedik Araştırmalar Konseyi’nin kurulmasında ve başkanlığında Prof. Dr. Feza Korkusuz ile birlikte görev almış.

Mesleki çalışmalarını “Türkiye’de ve yurt dışında, temel ortopedi, ortopedik cerrahi, ortopedik onkoloji, rekonstrüktif cerrahi, deformite ve ekstremite uzatma cerrahisi başta olmak üzere pek çok alanda ve etkinlikte eğitime katkıda bulundum.1995 yılında SİOP Avusturya toplantısında ve Japonya’da yapılan Asami toplantısında ödül adım.” diye anlatan Havıtçoğlu, üniversitenin araştırma üniversitesi olması yolunda, araştırma merkezleri ve laboratuvarların ve sağlık teknoparkının kurulmasında görev aldığını belirtti.

hasan-havitcioglu-3.jpg

24 patent… 500 makale ve bildiri…

Birçok ulusal ve uluslararası kongrede, Dokuz Eylül Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’ni temsil ettiğini, çalışmalarının, çok sayıda ulusal ve uluslararası bilimsel dergide kabul gördüğünü, 24 patent ve 70’in üzerinde SCI kapsamlı makale olmak üzere, 500 civarında makale ve bildiride yer aldığını açıklayan Hasan Havıtçıoğlu, Girne Amerikan Üniversitesinde Sağlık Bilimlerinde Doku Mühendisliği kuruluşuna öncü olduğunu, son olarak da, Kas İskelet Doku Biyoteknoloji Eğitim Vakfı’nı kurduğunu ifade etti

Havıtçıoğlu’nun öncülük ettiği doktora programları da bulunuyor. Araştırmalarının buluşa dönüşmesindeki yöntemleri “Yaratıcı Düşünce Teknikleri, Araştırma ve Buluş” adını verdiği kitabında toplayan Prof. Dr. Havıtçıoğlu, bu kitabına ayrı bir önem veriyor.

Havıtçıoğlu’nun ikinci kitabı üniversitelerin araştırmalarının topluma dönüşmesinin önemini ve yapılması gerekenleri anlatan “Yaratıcı Üniversite ve Bilgi Toplumu” adını taşıyor.

“Kas İskelet Doku Biyoteknoloji Mükemmeliyet Merkezi” adlı kitabında ise araştırma merkezinin nasıl olması gerektiğini anlatmış. Ayrıca 24 patentini anlattığı bir de “Patentlerimiz” kitabı mevcut.

“Akademik yaşantımda multidisipliner çalışmaya önem verdim. Öncelikle makine, malzeme ve metalurji mühendisliği olmak üzere birçok bilim dalı ile çalıştım” diyen Hasan Havıtçıoğlu, bilginin tecrübe ile birleşince ilham gelebildiğini ifade etti.

hasan-havitcioglu-2.jpg

Boy uzatma çalışmaları

Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu’nun adını duyurduğu ve patent aldığı bir alan da boy uzatma ameliyatları… Bu konudaki çalışmalarını söyle anlattı:

“Kemik dokusu kendini yenileyebilen bir dokudur. Kırıldığında iyileşebiliyor. Bu konuda ve İlizarof diye bilinen ve vücut dışından uygulanan yöntemde iyi bir birikimim olmuştu.1993’te Amerika dönüşü üç boyutlu Unilateral fiksatör ile deformite düzeltme ve uzatma yapılabiliyordu. Ancak 14 yıl çalışıp kemiğin içinden uzatma yöntemini geliştirip Avrupa patent merkezinden patent aldım. 2 doktora öğrencisi ile 16 yıldır halen sürekli yeni teknolojilerle geliştirmeye çalışıyoruz. Son yıllarda magnetik ve gelişmiş motorlar ile yeni çalışmalar yapıyoruz. 20 cm bacak kısalığı nedeni ile uzatma yaptığımız olgumuzun yanında kozmetik olarak her iki bacağını uzattığımız olgularımızı da yurt dışında yayımladık.”

 

Doku mühendisliği

Havıtçıoğlu, doku mühendisliği alanındaki çalışmalarını anlatırken gelişmekte olan bu bilim dalının çeşitli nedenlerle hasarlanmış dokuların tamirinde yeni teknoloji yöntemleri ve bunlara kombine edilmiş kök hücre çalışmaları ile umut yarattığını söyledi.

Özellikle kemik ve kıkırdak doku çalışmalarının hızla ilerlediğini belirten Havıtçıoğlu, kalça avasküler nekrozu, ayak bileği talus nekrozunda öncü çalışmaların geliştiğini kaydetti.

 

Hastaların şikayetleri

Hastaların kendisine en çok hangi şikayetlerle geldiği sorusuna “Ortopedik tümör, boy uzatma, deformite düzeltme, kök hücre ve hücresel tedaviler, kalça ve diz protezi, polio tedavisi” yanıtını veren Havıtçıoğlu, Kıbrıslı hastaların da ortopedik birçok sorunla başvurduklarını, bunlar arasında eskiden Gönyeli yöresine özel rahatsızlıklarla gelenlerin sık olduğunu ve bu sorunlara yönelik yöntemler geliştirdiklerini belirtti.

Öncüsü olduğu tedavi yöntemleri ve diğer bilimsel çalışmalarını ülkemize de yansıtma konusunda bir girişimi veya yetkililerden talep olup olmadığı sorusuna “Hayır. Benim Kıbrıs’a yönelik özel bir çalışmam olmadı. Hiçbir yetkili de benden böyle bir istekte bulunmadı. Benim kendi adıma özel bir isteğim de olmadı” diye yanıt veren Havıtçıoğlu, bir başka soru üzerine de Kıbrıs'ın kuzeyindeki sağlık sistemine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ben sağlık sistemlerini detaylı incelemedim ancak birçok sorunun olduğunu da gözlemledim. Gerçekten sistemin analizi yapılmalı ve yeniden yapılanmalıdır. Kıbrıslı Türkler de buna katkıda bulunmalıdır. Bireysel sorunlar için yüklü ödemeler yapılırken, mesela kısmi katkı ile daha iyi bir hizmet alınabilir mi? Mesela üniversitede katkı payı var. MRI ve tomografi gibi incelemelerden kısmi katkı alınıp cihazlar yenilenmelidir. Sağlık ile ilgili projeler yazıp kaynak bulabiliriz. Kıbrıs’a özel sorunlar iyi incelenmelidir. Kıbrıs’ta bence her şey siyaset ile çok iç içe olduğundan sorunları çözmek zor. Liyakat önemli, çalışanın hakkı verilmeli ama çalışmayan da uyarılmalıdır.”

İşve Havıtçıoğlu ile evli olan ve iki oğlu bulunan Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu, oğlu Çağrı’nın Ankara’da ortopedi ihtisası yaptığını, diğer oğlu Çağıl Direnç’in Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon eğitimi gördüğünü belirterek “Türkiye’de Kas İskelet Doku Biyoteknoloji Vakfı adıyla kurduğumuz vakıfta bilimsel çalışmaları devam ettirmek istiyoruz. Kök hücre çalışmalarına ilgimiz vardır. Kıbrıs’ta da bir araştırma merkezi kurulmasına katkıda bulunabilirim.” dedi.

havitcioglu-kitap.jpg

Haber: Özgül Gürkut Mutluyakalı (TAK)

Bu haber toplam 3405 defa okunmuştur