1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Kim daha “keskin”?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Kim daha “keskin”?

A+A-

“Yaren leyleği halkı umut ve mutluluğa sevk etmeden gözaltına alabilirler.”
Türkiye’deki durum, gazeteci-yazar Yılmaz Özdil’in bu yorumundan daha güzel anlatılamazdı.

*** 
Siyasilerden beklentimiz kimi zaman şu ruh haliyle ölçülüyor:

"Kim daha keskin açıklama yaptı."

En "sert" konuşan, en iyisi olabiliyor.
Ya da en sivrisi, en ilerici...

O nedenle de ölçülü, duyarlı, uzlaşmacı insanlar kimi çevrelerce pek muteber kabul edilmiyor.

Belki de içimizdeki öfkeye ortak aradığımız, hayatı değiştirme inancımızı yitirdiğimiz ve kimseye güvenmediğimiz için böyle bir psikolojik ortam oluşuyor.

Sözcüklerin tonu üzerine kilitleniyor siyaset...

***

İnsanların duygularına ve kaygılarına ortaklık son derece önemli olsa da bizim asıl isteğimiz yeni bir düzen kurmak değil mi?
Çok daha umutlu yeni bir yaşam…

Talimatla yönetilmeyeceğimiz, gericilikle sınanmayacağımız, kamusal kaynakların adaletsizce tüketilmeyeceği, karanlık ilişkilerin hüküm sürmeyeceği, kimsenin kendini dışarıda hissetmeyeceği ve adaletli bir ülkede yaşamak istiyoruz.
En önemlisi de gelecek belirsizliğini sonlandırmayı hayal ediyoruz.

Öyle değil mi?

O zaman, öncelikle böylesi bir düzeni inşa edecek dürüst, haysiyetli, bilge ve cesur insanlara ihtiyacımız var.

Dildeki "sivrilik" değil, akıldaki “yaratıcılık” öne çıkabilmeli; çünkü yeni bir geleceği, irade ve kararlılığın eşlik edeceği diplomasi ve diyalogla kazanacağız.

***
Hem öfkeli hem de kaygılıyız.
Birlikte yorgunuz.
Kolay değil.

Çok fazla yenildik ve tam bir "arada kalmışlık" hissi yaşıyoruz.

1974 öncesi korkular, güneydendi.
Şimdiki korkular, kuzeyden...

Ne Kıbrıslı Rumlara güven duyabiliyoruz, ne de Türkiye'ye...

"Bizi yutacaklar" endişesi var, güneye de baksak, kuzeye de...

Her ikisinden de menfaat elde ediyor, her ikisine de mesafeli yanaşıyoruz.

Yetmezmiş gibi hem adanın bütününde, hem kuzeyinde bölük pörçüğüz...

Kıbrıslı Türk toplumu gerçekten de bir "yok oluşa" sürükleniyor bu nedenle...

Ama şu da var.
Türkiye’nin de Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yöneten egemenlerin de yeterince anlayamadığı…
Kıbrıslı Türkler olmadan, Kıbrıs hep eksiktir, hep yarım…

***
Türkiye yeni yüzyılın “diktatörlük” rejimiyle yüzleşiyor.
Dünya bir tuhaflaştı.
Üstelik bu tahakkümün en önemli aktörleri en keskin sözlere sahip…
Ağızlarından bal değil zehir akıyor, bir haykırdılar mı ortalık titriyor.

Kabadayılık karşısında yaşadığımız öfkeye, yine kabadayılıkla çözüm istiyoruz nedense…
Hani “çivi çiviyi söker” hali…
Sanmıyorum.

Çiviyi çiviyle sökebilmeyi, hiç denediniz mi?
Olmuyor.

Kıbrıs'tan başka gidecek bir ülkem yok...
Ama doğrusu kimsenin rehinesi olmak da istemiyorum buralarda...

“PKK önderi sayın Öcalan” diyenler…
“Terörist İmamoğlu” sunumunu yapıyorlar ya şimdi…
Kıbrıs’ın kuzeyini yönetenler, işte bunların kuklaları…

Bakınız ne kadar “keskin” yorumladım gerçekleri…
Bu sözler yine de hayatımızı değiştirmek için bir anlam ifade etmiyor.
Yetmiyor…

Bu düzen değişecekse, yaratıcı ve akıllı yurtseverlere güveniyorum en fazla...
Küfürle değişmeyecek bu düzen…
İyi bir strateji, güçlü bir diyalog, kararlı bir diplomasi sonuç verecek.
Bir de özlü, samimi, yürekli bir dayanışma…

Yaren leylekle göz göze gelmiş balıkçının umudunu, mutluluğunu ve masumiyetini istiyoruz.
Böylesi bir özlem bizimkisi…
 

foto-3-imamoglu.jpg

Türkiye’deki eylemler ve “devlet” gözü!


Ne ilginç değil mi?
Anadolu Ajansı'na göre (ve doğalında Türk Ajansı Kıbrıs) Türkiye'de eylem olmadı, insanlar sokaklara dökülmedi.
Hayat süt liman (!)

Basın özgürlüğü önündeki en önemli engellerden biri de özerk olmadığı sürece devlet ajanslarıdır.

Kamu yararına bilgilendirme yaptığı iddiasıyla var olur bu ajanslar, toplumsal kaynaklarla finanse edilir ama topluma gerçekleri sunmaz, hakikati gizler çoğunlukla, halkın parasıyla iktidarın emrinde olur, kamusal tartışmaları sınırlar, "devletin resmi görüşü" denilen bir muğlaklığın ardına gizlenir, nesnellikten uzak olur, demokratik değerlere ve çoğulculuğa hizmet etmez.

O nedenle zaten "devlet"e doğrudan bağlı uluslararası ajanslar İran'da IRNA, Çin'de Xinhua, Rusya'da TASS, Kuzey Kore'deki KCNA kalmıştır.

Agence France-Presse (AFP) ya da Associated Press (AP) gibi ajanslar hukuken bağımsız bir statüye kavuşmuştur; hükümetlerin, ajansın yayın içeriğine müdahale yetkisi yoktur.

Bu fotoğraflar “Kıbrıs Haber Ajansı”ndan alınmıştır.
Ya da bizim devlet ajansının söylemiyle, 'Rum Haber Ajansı'ndan...

foto-1-imamoglu.jpg

foto-4-imamoglu.jpg

foto-2-imamoglu.jpg

(Fotoğraflar: CNA / EPA / Necati Savaş / Tolga Bozoğlu / Erdem Şahin / ANKARA, Turkey )

Bu yazı toplam 1793 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar