Kim kimi?
Şimdilerde gazetelerde "popüler" bir haber var.
Bir adam, bir kadın hikayeleri...
Bir falcı, bir hancı, bir fırsatçı...
Sevişmiş, çekmiş, kaydetmiş...
Hiç ilgimi çekmiyor.
Mahkeme sonucunu bekliyor, suçlu her kimse cezasını çeksin istiyorum.
...
Berbere gittim.
Her daim tek bizim gazete vardı.
Baktım, birkaç başka gazete...
Göz göze geldik, anladı:
"Abi, siz isimleri yazmıyorsunuz..."
"Abi, vallahi müşteriler soruyor...”
...
Ortada bir sürü "iddia" var.
Belki tümü doğru.
Ve ama belki tümü yalan!
İnsanın en kutsal hakkı, özel yaşama tecavüz ve teşhir var.
“Masumiyet karinesi” var:
"Kişinin suçluluğu ispat edilene kadar suçsuzdur."
Her kim ki kendi başına geliyor, o zaman telefona sarılıyor:
"Aman sakın ola ismimizi, fotoğrafımızı yayınlamayınız."
...
Tabii balık baştan kokuyor.
Ülkenin gurur duyması gereken genç kadınlarından biri yaşadı....
Özel anlarına dair görüntüler telefonuna kayıtlıydı, bu görüntüler tehdide dönüştü.
Kız telefonu aldı, polise gitti...
Ve polis o görüntüleri dağıttı.
Daha iyi anlamanız için mübalağa yapayım.
Birisi size tecavüz ediyor, polisi arıyorsunuz, geliyor, o da tecavüze katılıyor.
...
Elbette bir tek kişinin ayıbını tüm polise genellemek istemem.
Sordum, görevden uzaklaştırılmış
Umarım hapse de girer.
Ve medyanın genelinde izlenen çizgi de "tecavüze katılmak" gibi!
Toplum dedikoduyu, başkalarının hayatlarını gözetlemeyi ve konuşmayı seviyor.
En güzel de şu, sorsan, “yok canım” diyor, “bize ne...”
Bir es!
İzninizle, pazartesine kadar yıllık iznimden kısa bir mola. Görüşmek umuduyla...