Kim, kimi, kimle?
Dedikodu bizim gibi küçük ölçekli toplumlarda en yaygın iletişim biçimidir. Kimi olumlu yönleri de vardır ‘fısıltı gazetesi’nin… Bir tür iletişim, haberleşme modelidir eninde sonunda... Bilgi, görüş ya da uyduruk bir kurgu aktarımıdır yapılan, dedikodu formatında...
Psikolojik rahatlatma özelliği ise en net faydasıdır dedikodunun!.. ‘Aktarılmayan dedikodu’, söylemeyeni çatlatır, kabını çatlatan buz misali...
Duyma, öğrenme ve aktarma uzmanıdır ‘ayaklı ajanslar’, bulundukları mekanlarda...
Bir tür ‘paylaşım’ olduğu için ‘aktarma’ süreci, içsel huzur verir kişiye...
“Duydun mu?” diye başlayan sohbetlerin içinde akıp giden duyumlar, sanki dev bir şebekenin marifetiyle dağılırmışçasına inanılmaz bir hızla yayılır, sokağın manşetini oluşturur hemen...
Bizim habercilikte kullandığımız 5N+1K kuralı ‘allah vergisi’dir dedikoducularda!..
Kimin...
Kimle...
Ne zaman...
Nerede...
Nasıl...
Neden...
Ne yaptığı…
Tüm bu sorulara yanıtı vardır, taşıdıkları ‘enformasyon’da...
Kimin kimle, nerede, neden, nasıl, ne zaman ve ne yaptığını bilirler ve 5N+1K kuralına uygun şekilde aktarırlar ‘alıcıları’na...
Bir tür ‘kamu görevi’dir dedikoducuların işi de yani(!)
**
Kadınların adı çıkmışsa da ‘dedikoducu’ diye, aslında eşitlik vardır bence bu konuda da bizim memlekette...
Yani kadın-erkek eşitliği!..
Kadınlar kadar, dedikoduyu seven erkekler de var, bolca...
Aslında dedikodu biraz ‘avaracı’ işi...
Yapacak işi olanın, dedikodu üretecek vakti olmaz çünkü...
Kafası sokulu, işine konsantre vaziyette bir kişi durup dururken “kim, kimi, kimle, ne zaman, nerede, nasıl, neden, ne yaptı?” diye kafa yormaya fırsat bulabilir mi?
Başka ‘kanallar’dan gelen sinyallere bakabilecek zaman bulması mümkün mü?
Değil...
Bu yüzden yapacak çok da işi olmayanların uğraşıdır dedikodu işleri...,
**
Türlerine göre de ayırmak mümkün dedikoduları ve dedikoducuları...
Her ne kadar da ‘dedikodu’ kavramı büyük ölçüde aşk-meşk işlerini anlatıyorsa da, aslında birçok türü var.
Politik dedikodu mu istersiniz...
“Düğünde kim ne kadar para taktı?” modeli mi arzularsınız?
“Kimin kaç paraya ne marka bir yeni otomobil aldığını” anlatanlardan mı dilersiniz?
Bu türler bir ölçüde ‘pasif dedikodu’dur aslında...
Olanı-biteni formata sokup aktarmaya dayanır.
Aktaranın ekstra katkısı olsa da zaman zaman, olayın kendisine etkisi az olur.
Haa...
Bir tür de vardır ki, birilerine zarar vermeyi hedefler.
Bunlara ‘terminatör dedikodu’ demek mümkün!..
Hedef belirleyip, karşı tarafı yıpratmak ve yok etmek amacıyla harekete geçilir bu modelde...
Kural yoktur.
Amaca ulaşmak için Makyavel oradadır...
**
Bizim toplumda ‘terminatör dedikodu’ modeli çok moda bu aralar...
Sanki herkes birbirini yemek, bitirmek, yok etmek istiyor!..
En yakın ilişkiler çatırdıyor.
En sıkı dostlukların içine ediyor ‘dedikodu’ formatlı konuşmalar...
Kimin elinin kimin neresinde olduğu anlaşılamıyor kolaylıkla...
Bu da insanları sonsuz bir paranoya içine sokuyor, haliyle...
İnsanlar birbirine güvenemiyor.
Kalktığı koltuğa bir başkası oturacak diye, civciv çıkarmaya aday olanlar bile var etrafta!..
Samimiyet, dürüstlük, kolektivizm, işbirliği, birbirini anlama gayreti yok olmuş sanki büyük ölçüde...
Sanki başka hiç dert kalmamış gibi!..
Sanki hayat denen o kısacık süre hiç dolmayacakmış gibi!..
Yazık...
Çok yazık hem de...
(Arşivimdeki bu yazıyı yeniden yayımlarken, herkese dedikodudan uzak, huzurlu günler dilerim.)