‘Kim, neyi devretti?’
Lefkoşa’ya yapılacak 500 yataklı yeni hastane arazisinin önce TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ne, ardından da ihaleyi alacak gruba devredildiğinin açıklanması, endişe yarattı.
Devrim DEMİR
Lefkoşa’ya yapılacak 500 yataklı yeni hastane arazisinin önce TC Lefkoşa Büyükelçiliği, ardından da ihaleyi alacak gruba devredildiğinin açıklanması, kafaları karıştırdı. Aralarında eski Sağlık ve İçişleri Bakanları ve müsteşarlarının da olduğu kesimler ‘devri’ sorguladı, devrin neyi kapsadığının açıklanması gerektiğini vurguladı.
Öte yandan Başbakan Ersan Saner arazi devrinin ‘bir buçuk ay önce’ yapıldığını açıkladı, devrim içeriğine ilişkin detay vermedi. Arazinin zemin çalışmalarının da yapıldığını belirten Saner, hedefin 15 Kasım’da temelin atılması olduğunu belirtti.
Konuyla ilgili bilgi almak için ulaşılan İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Emre Hacı ise açıklama yapmaktan kaçındı, bilgisi olmadığını söyledi.
‘Önce Elçiliğe, ardından ihaleyi kazanana devir’ dendi…
Sağlık Bakanlığı önceki gün, 500 yataklı hastane projesini yapılacağı Lefkoşa- Kızılbaş’ta, BRTK tesislerinin kuzey sınırındaki arazinin, bu amaçla 1 Nisan 2021 tarihinde yapılan bir teslim tutanağı ile KKTC Sağlık Bakanlığı’nca TC Sağlık Bakanlığı adına TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ne devredildiğini ve bunun ardından konu arazinin, T.C. Sağlık Bakanlığı, Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğünce ‘’Lefkoşa 500 Yataklı Hastane Uygulama Projeleri ve İhale Dokümanları Hazırlanması ‘’ için ihaleyi kazanan proje grubuna devredildiğini açıkladı.
Elde edilen bilgiye göre ‘devir’, ‘teslim tutanağı’ ile yapıldı.
Mülkiyet devri mi, yer teslimi mi?
Hastane arazisinin devri, birçok soru işaretini de beraberinde getirdi.
İlgili kesimler, Bakanlar Kurulu’nun tapu devretme yetkisi olmadığına dikkati çekerken, arazinin mülkiyetinin mi devredildiğinin, yoksa yer teslimi mi yapıldığının açıklanması gerektiğine vurgu yaptı.
Başbakan Saner: “Araziyi zaten bir buçuk ay önce devrettik”
Öte yandan Başbakan Ersan Saner, Lefkoşa’ya yapılacak 500 yataklı yeni hastanenin arazisini bir buçuk ay önce devrettiklerini açıkladı.
Başbakan Saner, arazinin zemin çalışmalarının da yapıldığını, hedefin 15 Kasım’da temelin atılması olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmelerinin ardından soru üzerine açıklamalarda bulunan Saner, ülkeye kazandırılacak eserlerin Kıbrıs Türk Halkı’nın hizmetine sunulması için çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
Eski İçişleri Bakanlığı Müsteşarları’ndan Hasan Fındık:
“Bakanlar Kurulu’nun devir yetkisi yoktur”
İçişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Hasan Fındık, devrin kâğıt üzerinde olabileceğini ifade ederek, Tapu Dairesi’nden araştırılması gerektiği görüşünü belirtti.
Fındık, bu şekilde bir devrin hiç olmadığını ifade ederken, Bakanlar Kurulu’nun da ‘devir’ yetkisi olmadığının da altını çizdi.
Eski Sağlık Bakanları’ndan Mustafa Arabacıoğlu:
“Böyle bir kararın dünyada emsali var mı?”
Eski Sağlık Bakanları’ndan Mustafa Arabacıoğlu, Hala Sultan yurtları da yapılırken nasıl yönetileceği konusunda protokol imzalandığını hatırlattı. “Bu kararın dünyada emsali var mı?” diye konuşan Arabacıoğlu, siteminin KKTC’yi yönetenlere olduğunu söyledi.
Arabacıoğlu, “Karar verenler kim? Zaten askerin denetiminde bir dünya yer var. Mülk konuları hala ülkede çözülmüş değil. Bu devir olayını nasıl gündeme getirirler?” dedi.
Eski Sağlık Bakanları’ndan Gülsen Bozkurt:
“Karşı kıyıdan yönetildiğimiz her haliyle ortada”
Eski Sağlık Bakanları’ndan Gülsen Bozkurt, 500 yataklı yeni bir hastane yapılacağını ancak, şuan faaliyette olan Lefkoşa Doktor Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin de bin yatağa yaklaşmasına rağmen yetmediğini söyledi.
Ayrı bir hastane daha yapmanın yanı sıra bunu yönetmek, bağlamak açısından da düşünülmesinin oldukça önemli olduğuna işaret eden Bozkurt, “Yapılacak olan yeni hastanenin Başhekimi de doktoru da Müteahhitti de demek ki Türkiye’den gelecek” dedi.
“Yeni hastane de, bu ülkede bizim değil, karşı kıyıdan yönetildiğimiz her açıdan açık” sözlerini kullanan Gülsen Bozkurt, ülkeyi yönetenleri “Etkisiz ve pasif” olarak nitelendirdi.
Ülkeyi yönetenlerin ne istediğini bilmediğini de ifade eden Bozkurt, “Karşı taraf ne talep ederse, buradaki yönetim hayır diyemiyor. Yapılacak birçok şeye bu ülkedeki yönetim karar vermiyor buna da saray da dâhildir” dedi.
Sağlıkta reform yapmak için kalıcı bir plan yapmanın şart olduğunu dile getiren Bozkurt, “Yıllar önce de yapılan tüm planlar çöpe atıldı” dedi.
Bu ülkede iki ayrı hastanenin, iki başlı bir yönetim olacağını da kaydeden Bozkurt, “Bu yapılacak olan hastane Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneteceği bir hastane olacak” ifadelerini kullandı.
CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli:
“Yapılacak olan hastanenin mülkiyeti kime ait olacak? Kullanıma girdikten sonra hastane yönetimi kime ait olacak?”
Yeni hastanenin yapılacağı arazisi neden TC Elçiliği’ne devredildiğini sorgulayan CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli, devrin nedeninin yanı sıra, hastanenin mülkiyeti ve yönetiminin kime ait olacağı sorularının da yanıtlanması gerektiğine vurgu yaptı.
Son 5 yıla yakın bir süredir hastane yapılmaya çalışıldığını, 500 yataklı bir hastane yapılırken rutin bir devir işi yapıldığını kaydeden İncirli, “Bu ülkenin gerçek ihtiyaçlarını bu ülke insanı bilir” dedi, yapılan arazi devri ile ilgili hiçbir açıklama yapılmadığına işaret etti.
Mülkiyetin kime ait olacağı, kimin işleteceğine dair soruların cevaplanmak zorunda olduğunun altını çizen İncirli, “Bu hükümet neyi niçin yaptığını bilmiyor” şeklinde konuştu.
İncirli, “Mart ayında 2021 Yılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti arasında İktisadi ve Mali İşbirliği Protokolü imzalandı. Protokolün sağlıkla ilgili bölümünde Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane yapımı da vardı. Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak hem komitede hem de Meclis kürsüsünde binanın yapımında Kıbrıslı Türk sağlıkçıların ve mimar mühendislerin söz sahibi olmaları gerektiğine, vurgu yapmış, pandemi sürecinde gelişen ekonomik krizin etkilediği alanlardan biri olan inşaat sektörünün canlanması için ihalelerin KKTC’de açılması gerektiğini savunmuştuk. Lefkoşa’ya yapılacak olan 500 yataklı hastanenin ihalesinin KKTC’de yapılmayacak olması bir yana hastanenin yapılacağı arazi de TC Elçiliği’ne devredilmiş. Üstelik ne imzalanan protokolde ne de meclis görüşmelerinde hiç böyle bir devirden söz edilmemişken. Bu devrin nedeni nedir? Söz konusu olan geçici bir devir mi? Kalıcı mı? Yapılacak olan hastanenin mülkiyeti kime ait olacak? Kullanıma girdikten sonra hastane yönetimi kime ait olacak? Nerden çıktı bu devir meselesi? Ne yapılmaya çalışılıyor? Bu sorulara cevap bekliyoruz. Sorumluluk almaya cesaret edemeyen, teslimiyetçi bir zihniyet yönetiyor bu ülkeyi. Yeter. Kara bir gölge gibi çökmeye çalışıyorsunuz bu ülkenin üzerine. Buna izin vermeyeceğiz. Sorumluluk alabilen, ülkenin insan kaynakları ile gerçek ihtiyaçları belirleyebilen bir yönetim gelene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu ülke sahipsiz değildir.”
Eski İçişleri Bakanları’ndan Ayşegül Baybars:
"Mülkiyet mi, yoksa yer teslimi mi?"
Eski İçişleri Bakanları’ndan Ayşegül Baybars, gerçekleşen arazi devri ile ilgili mülkiyet mi yoksa yer teslimi mi hakkında bir açıklamanın yapılmadığına işaret etti.
Baybars, 500 yataklı hastanenin hangi modelle yapılacağının, işletme şartlarının önemli olduğunu kaydederek, “Mülkiyetse devir olmamalı, Devlet Su İşleri Projesi’nde koçan devri var. Umuyoruz ki yap işlet modeli bir durumdur” dedi.
Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer:
“Arazi mülkiyetinin devri söz konusu değildir”
Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, söz konusu arazi mülkiyetinin devrinin olmadığını söyledi. Normal mevzuat gereği Türkiye’de yapılan bir anlaşma olduğu için mülkün kullanımının yetki devrinin Elçiliğe yapıldığını kaydeden Gürcafer, “Mülkiyet hakkı KKTC’nin” dedi.
Hastanenin yaklaşık 700 Milyon ile 1 Milyar TL arası bir proje olduğunu ifade eden Gürcafer, “Burada esas dikkat edilmesi gereken husus ekonomik fayda nasıl sağlanacak. Kamyon, dozerci yüzlerce işsizimiz var, burada kurallar uygulanacak mı?” ifadelerini kullandı.
İlgili bakanlıkların bununla ilgili hiçbir çalışması olmadığını, hareketliliğin söz konusu olmadığını kaydeden Gürcafer, “UNDP yerel ihale açacağı zaman bizim çocuklarımızı istihdam etmeye özen gösteriyor. Yeni bir hastaneye ihtiyaç olduğunu hepimiz biliyoruz. Yapım esnasında katma değer çok önemli. Ankara’da açılacak olan bir ihaledir ve yerel bir ihale değildir. Mülkiyet hakkı KKTC’nindir” dedi.
Eski İçişleri Bakanları’ndan, CTP Milletvekili Asım Akansoy:
“Pandemi hastanesinde olduğu gibi… Kıbrıslı Türkleri dışarıda bırakan bir yöntem”
Son zamanlarda imar hukuk ihlali ile ülkede değişik adımlar atıldığına vurgu yapan Eski İçişleri Bakanları’ndan, CTP Milletvekili Asım Akansoy, Pandemi Hastanesi’nin de bunun bir örneği olduğuna işaret etti.
Pandemi Hastanesi’nin ‘vizesiz’ bir şekilde yapıldığını ve oldu bittiye getirildiğini hatırlatan Akansoy, “Kamu veya özel inşaat yapımı için belli prosedür kullanılır” dedi.
Ankara kaynaklı projelerin ihale sürelerinin de Ankara’da açıldığına dikkati çeken Akansoy, “Hastane konusunda mülkiyet devri değil, sadece işlem yapıldığını düşünüyorum. Bu, Kıbrıslı Türk Hekimlerin, Kıbrıslı Türk Müteahhitlerin devre dışı bırakılacağı bir yöntemdir” şeklinde konuştu.
Kıbrıs Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) Seran Aysal:
“Gerçekten devredilmişse eğer, bunun adı usulsüzlüktür. Elçilik devralamaz, Elçilik kendi bulunduğu arazisini bile devralamaz”
Kıbrıs Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Başkanı Seran Aysal, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ‘arazi’ devri açıklamasının çok talihsiz bir açıklama olarak nitelendirdi.
Sağlık Bakanı’nın toplumu ve kurumları yok sayarak böyle bir açıklama yapmasını hayretler içinde okuduklarını ifade eden Aysal, “Hiçbir ülkede Elçiliklerin böyle bir görev tanımı yoktur. Gerçekten devredilmişse eğer, bunun adı usulsüzlüktür. Elçilik devralamaz, Elçilik kendi bulunduğu arazisini bile devralamaz” dedi.
Pandemi Hastanesi’nin elektriğinin halen kaçak olduğuna vurgu yapan Aysal, “Devleti yok sayıyorlar, kurumları görmezden geliyorlar. Yasaya aykırılıkla Pandemi Hastanesi’ni yaptılar. Sağlık Bakanlığı bu ülkede ne işe yarar? İçindekilerle birlikte onu da Elçiliğe verelim o zaman. Topluma büyük saygısızlık yapılıyor, devri yapılmışsa usulsüzlüktür, yasa dışıdır. Bu Türkiye Cumhuriyeti’ne de büyük hakarettir. Kıbrıs Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Başkanı olarak Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasını kınıyorum, tarihler bile hatalı verilmiştir” dedi.