Kim rüşvet aldı?
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı ve ilgili Daire Müdürü, hatta ilgili Bakan’ın bizzat rüşvet işine bulaştığı iddiaları günlerdir kamuoyunda.
Konu ilk olarak KANAL SİM’de, Arıklı Holding Direktörü Ayhan Arıklı tarafından dile getirildi.
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı ve ilgili Daire Müdürü, hatta ilgili Bakan’ın bizzat rüşvet işine bulaştığı iddiaları günlerdir kamuoyunda.
Konu ilk olarak KANAL SİM’de, Arıklı Holding Direktörü Ayhan Arıklı tarafından dile getirildi. Müsteşar İslamoğlu ve Bakan Çavuşoğlu iddiaları yalanladı. Şimdi taraflar konuyla ilgili hukuki süreci işleteceklerini açıkladılar.
Bunun yanında bir süredir, özellikle tapu işleri konusunda rüşvetsiz iş halledilemediğine ilişkin çeşitli açıklamaları olan Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer de yine KANAL SİM’e yaptığı açıklamada, kendisinin de çok rüşvet verdiğini söyledi.
Bunlar şüphesiz ki son derece önemli iddialar ve son derece önemli açıklamalar.
Demokrasinin işlediği ülkelerde rüşvet verdim demek de rüşvet aldığını iddia etmek de son derece ağır cezaları da beraberinde getiren suçlar. Kesinlikle araştırılması ve açığa çıkarılması gereken konular.
Ne yazık ki bizde hukuk zemininin de yeterince güçlü olmaması nedeniyle, yıllardır yaşanan bu olaylar, türlü şehir efsaneleriyle fazlasıyla normalleştirilmiş.
Yaşanan son olayın, özellikle UBP içindeki bir iç hesaplaşmasının sonucu olduğu görüşünü savunanlar da var. Çavuşoğlu’nun aslında böylesi rüşvet işlerine hiç bulaşmayacak temiz siyasetçilerden olduğunu söyleyenler de.
Şüphesiz ki bir iddia üzerinden bir ithamda bulunmak doğru değil.
Ancak bu iddiaların bu kadar kolay ortaya atılabilmesi de son derece rahatsız edicidir. Ve kamu vicdanında rüşvet gerçekliği karşısında da bu iddiaların temizlenmesi gereken önemli bir ağırlığı vardır.
Keşke hukuki zemin, bunu hızlı bir şekilde temize çıkarabilse ancak hukuk sistemimizde ne yazık ki böyle bir mekanizma da yok. Şimdi tarafların açacağını söylediği dava süresince bir karar verilecek ancak rüşvet iddialarının bu kararla ne kadar açığa çıkacağını da bilmiyoruz.
Bugüne kadar bir örneği de olmadığından polis soruşturmasının da ne kadar tatminkar olacağı bilinmiyor.
Ancak, öncelikle İçişleri Bakanı Nazım Çavuşoğlu’na önemli bir görev düşüyor. Karşısına gelen bu iddiaları değerlendirmek, ajanlığa soyunmadan, ört bas etmeden, açıkça konuşup ortaya çıkarmak için çalışmak.
“Bu bir iç hesaplaşmadır” deyip konuyu küçümsemek gerçek zemini kaçırmış olmak anlamına gelir.
Kimin ne yaptığından, kimin ne kadar rüşvet aldığından öte, ortada neredeyse kesinleşen ve oldukça geniş bir platformda doğrulanan bir gerçek var ki, o da rüşvetin yaygın şekilde kullanıldığıdır.
Ama bugüne kadar ne bu konuda ortaya atılan iddialardan ne de yaşanlardan kaynaklanan bir netice çıkmadı karşımıza. “Rüşvetin belgesi olmaz” ezberi üzerinden normalleştirilen rüşvetin aslında böylesi küçük ve çerçevesi kolay çizilebilen yerlerde, belgeye ihtiyaç duymadan, kolaylıkla takip de edilebileceği örnekler vardır.
Yeter ki toplumsal duyarlılık bunu talep etsin, yeter ki bu mekanizmayı besleyen siyaset ve siyasetçiler üzerlerine düşeni yapsın.
Şimdi ortada iddialar var.
Kısa bir süre önce benzer iddialar yine dile getirilmişti. Üzerinden aylar geçmesine rağmen bu iddialarla ilgili de kamuoyuyla paylaşılan bir sonuç ortaya çıkmadı. İlgili daire müdürü görevden alınsa da rüşvet aldığı gerekçesiyle değil, etik kural ihlali gerekçesiyle görevden alındığı açıklandı.
O yüzden şimdi polisin de ilgili bakanlığın da ne olursa olsun, bu konunun üzerine gidip kamuoyunu tatmin edecek bir sonuç ortaya çıkarması gerekiyor.