'Bölünmüş Başkentin Hayalet Havaalanı'nı izleyen ve Kıbrıs sorunuyla ilgili kısa bir brifing alan yabancı turist gruptan bir kişi şöyle sordu:

"Bu kadar küçük bir toplumu kim, neden dikkate alsın ki?"

Brifingi veren diğer arkadaş Kıbrıslı Rum'du. İki farklı topluma mensup, ama çözümün gerekliliğine inanan biz iki gazeteciyi dinledikten sonra böyle bir sonuç çıkarmıştı demek ki izleyici.

Haksız da değildi doğrusu...

Gerçekten de Kıbrıslı Türkleri hesabın önemli bir elementi gibi görmek için pek bir neden yoktu.

En azından tarihin bu döneminde...

***

BM süreci dondurdu. Zira seçim var. Seçimden sonra buzlar eriyecek mi, bilinmez.

İki lider arasında diyalog kopunca, çözümsüzlük yanlıları gemi azıya aldı. Ortamı iyice zehirlemek için işbirliği içinde çalışıyorlar.

Karşılıklı 'güven yıkıcı işler' yapıp fanatizmi körüklüyorlar.

Kendi akıl ve ideolojilerine uygun, toplumların arasını bozuyorlar.

Bunun faturasını en fazla Kıbrıslı Türkler ödeyecek yine.

Çünkü zaten kimin umrunda ki bu toplum?

***

Kıbrıs adasında bir zamanlar Türk ve Yunan milliyetçiliğinin ektiği tohumlar ayrılıkları, bölünmeleri getirdi.

Soğuk savaş koşulları bitti ama Kıbrıs en az 50 sene öncesini yaşamaktan kurtulamadı.

Belki kendimize bile itiraf edemiyoruz ama biz 'dava'yı 1964'te kaybettik.

'Tek yasal devlet' kararının BM'de alındığı gün, Kıbrıslı Türkler dünya sahnesindeki rolünü kaybetti.

Bugüne kadar yeniden rolüne dönmek için birkaç çaba oldu, en fazla da 2004'teki referandumda...

Ancak sonuç ortada.

***

Bir yabancının sorduğu o soru, kendi görmek istemediğimiz gerçeğin ta kendisi maalesef...

Ne Kıbrıs dünyanın merkezidir, ne de Kıbrıslı Türkler dünyanın umrundadır.

Hele çözüme sırtınızı dönerseniz...

Hele karşılıklı suçlama oyununun bumerang gibi size zarar vereceğini görmezseniz...

Hele ayrılıkçı söylemlerin batağına saplanırsanız...

Kim, neden taksın ki sizi?