1. YAZARLAR

  2. Tacan Reynar

  3. Kimliği: Bilinmiyor
Tacan Reynar

Tacan Reynar

Kimliği: Bilinmiyor

A+A-


“Herkese güzel bir dünya olmasını istiyorum” diyor Türkiye ile Yunanistan sınırında dikenli teller ve askerler arasında kalan 9 yaşındaki Suriyeli Viyem.
Ülkesi yabancı ülkeler, cihatçılar, dış güçlerin savaş uçakları ve hesapları arasında bombalanırken. Onun hesabı başka, hayalleri var, okula gitmek ve doktor olmak istiyor.
Belki doktor olup ülkesinin yaralarını saracak, kanayan hayaller ve umutları parçalanan ve bedenlerden ayrılan milyonlarca Suriyeli gibi.
Umut olacak.
Türkiye’nin çeşitli illerinde ise Suriyelilerin işlettiği mekânlara, evlere saldırılar yapılıyor. Canı yanan, can yakma ve yıkma peşinde. Linç, ırkçılık, histerik bilinç devrede.
Açılan sınırlar, yığılan insanlar, denizlerden, nehirlerden akın akın gelen savaştan kaçan kimsesizler.
Onları kimse istemiyor artık.
Viyem’i bile istemiyorlar.

*  *  *

Avrupa, içi hayallerle, sınırları ölümlerle dolu kıta.
Savaştan, zulümden, insanlık dışı muameleden, ayrımcılıktan ve yoksulluktan dolayı Avrupa’ya kaçıp sığınmak isteyen binlerce insan bu yolculuk esnasında yaşamlarını yitirdi. Büyük çoğunluğu boğularak öldü, bazıları tutuklandıkları için ve başvuruları reddedildiği için intihar ettiler, kimisi kendini yakarak, kimisi asarak. Bazılarının kimliği belli, bazıları kayıp, bazıları “bilinmiyor”.
Sadece Avrupa sınırlarında can veren bu insanların sayısı, 1993 yılından bugüne değin 36,570 !
Bu sayıya son bir yıl bile dahil değil henüz.
Savaşın nerede başlayacağı, nereyi saracağı ve o ateş içinde kalacak olan insanların nerelere gitmek için yola çıkacağı belli değil artık.
Ulus devletlerin sarayları, meclisleri adeta o ülkenin gençlerini savaş meydanlarına kurşun askerlik yapsınlar diye sürüyorlar, ölsünler diye, hem de birçok kez bir hiç uğruna.
Ama onlar için bir hiç uğruna değil elbette.
İktidarlarını korumak için milliyetçi bir bunamayla birlikte, kimlik siyaseti üzerinden toplumların hezeyanlarını, korkularını diri tutmaya ihtiyaçları var.  
Sınırlar ulus devlet için namustur. Üstelik de en fazla “namussuzlar” için namustur ve adeta bir tür iktidarı kullanma kılavuzudur.
Geçilemez, delinemez, bir iktidar alanıdır sınırlar.  

*  *  *

Bugün Kıbrıs’ta ise iki toplum, siyasetin çizdiği sınırları yıkmayı başarıyorsa artık, bu bir umuttur.
Bizim ve geleceğimiz için büyük bir adımdır.
Çünkü artık biliriz ki, her sınır yıkılabilir, “devletlerin” aldıkları kararları topluluklar, barikat bile olsalar devirebilir.
Yaşadığımız savaşın acılarını şimdi komşu ülkeler yaşarken, dönüp bir birimizin yüzüne bakıp sormalıyız artık.
Bu işin Türkü, Rumu, Ermenisi, Maroniti falan kalmadı.
Ya birleşeceğiz, ya da bu ateş çemberi içinde kafamızda savaş uçakları bombalar taşırken, bizler sınırlardaki dikenli tellerden ülkemizi kaybettiğimizi seyredeceğiz.
Artık, gündelik iç çekişleri, sıradan siyasetleri bırakıp daha cesaretle adım atacağımız yolları denemeliyiz.

*  *  *

Tekke Bahçesi Mezarlığı’nda bir mezar var. Adı “Çocuk, çocuk, çocuk, çocuk.”
Mezar taşında öyle yazıyor.
Kimliği: Bilinmiyor.
Umarız tüm bilinmeyen çocuklara, geçmişin, bugünün ve geleceğin çocuklarına bırakacak bir yurt kurarız.
Birlikte.
Çünkü Viyem’ın dediği gibi, herkes güzel bir dünyada yaşamayı hak ediyor.

Bu yazı toplam 2465 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar