1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Kimse sorumluluk almıyor
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Kimse sorumluluk almıyor

A+A-

 


Dünden devam...


Küresel ısınmanın esas sebebinin, sera gazları olduğu düşünülüyor.

Sera gazlarının bir kısmı doğal yollarla atmosfere karışırken, önemli bir kısmı ise insan etkisiyle salınıyor.

Ana kirliliği yaratanlar da, insan etkisiyle salınanlar.

Bunların başında da karbon dioksit geliyor.

En çok karbon dioksit salınımına sebep olan ülkeler ise sanayileşmiş ülkeler.

Küresel ısınmayla mücadele konusunda bugüne kadar yapılan tek uluslararası çerçeve anlaşması niteliğindeki Kyoto Protokolü, imza koyan ülkeleri gelişmiş (sanayileşmiş) ve gelişmekte olanlar şeklinde ikiye ayırıyor ve birinci gruba , belli yıl aralıklarında sera gazı salınımlarını belli oranlarda azaltma sorumluluğu veriyor.

Gelişmekte olan ülkeler ise salınımı azaltma konusunda şu anda herhangi bir yükümlülük altında değil.

Ancak tam da bu nedenle, en çok karbon dioksit salınımı yapan ülkelerden biri olan Amerika, (toplam sera gazı salınımının yaklaşık % 20’si Amerika kaynaklı) Kyoto’ya imza koymuş olmasına rağmen, daha sonra bu uygulamadan çekilme kararı aldı.

Çin ve Hindistan gibi hatırı sayılır düzeyde sera gazı salınımı bulunan ülkelerin, ‘gelişmekte olan ülkeler’ kapsamında değerlendirilerek herhangi bir yükümlülük altına sokulmamasını eleştiren Amerika, kendinden beklendiği şekilde salınım oranını % 7 azaltmasının,  ekonomisine vurulacak büyük bir darbe olacağını savunuyor ve Kyoto’yu uygulamıyor.

Tabii Amerika’nın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor olması, genel anlamda uluslararası çabaların başarı şansını aşağılara çekiyorsa da, özellikle Çin’in de bu konuda yeterince sorumluluk almadığı su götürmeyen bir gerçek.

Son dönemde Çin’in sera gazı salınım oranı giderek yükseliyor; öyle ki bazı kaynaklara göre en çok kirleten ilk üç ülke arasında.

Bir kesim, Amerika’nın yönelttiği eleştirilere benzer şekilde, hâlâ ‘gelişmekte olan’ ülke iddiasındaki Çin’in aslında çoktan ‘gelişmiş ülke’ statüsüne ulaştığı ve bu şekilde, sebep olduğu salınımı azaltma konusunda sorumluluktan kaçtığını savunuyor.

Meseleye farklı bir bakış açısı getiren diğer bir kesim ise, Kyoto Protokolü’nden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek, yani sebep oldukları sera gazı salınımını azaltmak adına, en çok kirliliğe neden olan sanayilerini (örneğin Çimento üretimi), herhangi bir yükümlülüğü bulunmayan ‘gelişmekte olanlara’ kaydıran gelişmiş ülkelerin,  çevre konusunda sorumluluk almış gibi göründüğünü ama aslında işin renginin öyle olmadığını iddia ediyor.

***

Tüm bu tartışmaların ve ince hesapların gölgesinde devam eden uluslararası girişimler, iklim değişikliğini durdurma ya da azaltma başarısını gösterebilecek mi?

Bu soruya olumlu yanıt verenlerin sayısı az.

2015 yılında yapılması planlanan Paris İklim Zirvesi’nde hedef, bütün ülkeleri, sera gazı salınımını azaltma yükümlülüğü altına sokacak iklim anlaşmasının imzalanması.

Bu zirveye hazırlık amacıyla, Varşova’da Kasım ayının ikinci yarısında gerçekleştirilen iklim konferansının da, ufak tefek uzlaşı noktalarının dışında, genel anlamda başarısızlıkla sonuçlandığını dikkate alacak olursak, Paris’ten de bir uzlaşı beklemek, mucize gibi bir şey!

Bu yazı toplam 2014 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar