Kimsenin Haberi Yokmuş…
Perşembe gün, Yenidüzen aylardır gündemi oyalayan “Ortak Metin” konusunda son noktaya gelindiğini duyurup; “Ortak Metnin son halini” yayınladı… Söz konusu metni dikkatlice okuduktan sonra, (aynı gün) Kıbrıs gazetesinin manşete taşıdığı “Sessizce Çalışıyoruz” haberini okudum…
Son bir haftadır ayyuka çıkan “ABD müdahalesini deşifre etmiş, ABD Dışişleri Bakanı (John Kerry)…
Gülsem mi ağlasam mı!...
“Güvenlik Konferansı dolayısıyla Münih’te bulunan Kerry, cumartesi günü Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmede, Kıbrıs konusunda sessizce çalıştıklarını, kimsenin bundan haberi olmadığını”söylemiş….
ABD Dışişleri Bakanı’nın Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Müsteşarı Victoria Nuland’ın adaya gelmesinden hemen sonra ortaya yeni bir “Ortak Metin” çıkması da rastlantıydı zaten!...
ABD’nin döndürdüğü dolaplardan da kimsenin haberi yok(muş)!
2013’ün son köşe yazımda (2014’de Neler Olacak?* Başlıklı yazımda şu satırlarla) yazmıştım oysa yaşanacak bu süreci:
“Ocak: Evlenmeden, boşanma belgesini tartışan Eroğlu-Anastasiadis (ve kayınvalideler) arasında mekik dokuyan Downer, “görüşme masasını” ABD menşeyli BM menüsüyle donatıp; taraflara bu bol acılı yemekleri kaşık kaşık yedirecek… “
ABD dışişleri bakanının ve Nuland’ın (Kıbrıs’taki temaslarından sonra) yaptığı açıklamaların satır araları okunduğunda, ABD’nin, yalnızca Türkiye ve Yunanistan’ı değil, BM ve AB’yi de kendi “Çözüm formülü” konusunda yönlendirdiği görülebilir…
Hatta Nuland’ın şu sözleri bile durumu özetlemektedir:
“İki lider güçlü bir kararlılıkla sonuca götürecek müzakereler için faydalı ana prensipleri izah edecek Ortak Bir Açıklama üzerinde görüş birliğine varacakları konusunda bana güven verdiler.”
“Ben de kendilerine, bu fırsatı yakalamalarında, adanın bölünmesine son verilecek, güvenlik, ekonomik refah sağlayacak ve adadaki tüm toplumların tüm bireyleri için umut olacak cesaretli adımları atmalarında Başkan Obama ve Amerikan halkının güçlü biçimde destek vereceği konusunda güvence verdim.”
“Amerika Birleşik Devletleri adada ve bölgede işbirliğini geliştirmek ve güven yaratıcı önlemlerle gelişmenin erken uygulanmasını desteklemektedir.”
ABD’nin “adada ve bölgede(ki) işbirliğinden “ ne anladığı, bugüne kadar yaptıklarından bellidir… “Çözüm olsun da nasıl olursa olsun!” diyerek bütün ipleri ABD’ye kaptırırsak; bizi bekleyen gelecek çok da hayırlı olmayacaktır… Bunun için çevremizdeki ülkelere bakmak yeterli; ya da pek ilgi göstermediğimiz Afganistan’a…
Doğrusu geçen yıla kadar Afganistan’da neler olup bittiğine bakmak benim de umurumda olmamıştı… Ta ki, Hazara’lı şair, yazar, insan hakları savunucusu Kamran Mir Hazar’ın “davet mektubu”nu alana kadar…
Afganistan nüfusunun %30’unu oluşturdukları halde, inançları (şii olmaları) yüzünden çağlar boyu dıştalanmış; köle muamelesi görmüş Hazaralar’ın (Pers/Moğol/Türk kökenli oldukları iddia edilmekte ve Farsça’nın bir diyalektiği olan Hazariyi konuşmaktadırlar) ABD müdahalesinden sonra daha da kötü duruma sürüklendikleri; yok olma süreci yaşadıklarını o mektupla öğrenmiştim…
Kamran’ın “Daveti” bu insanlarla “uluslar arası bir dayanışma içindi…
Uzun bir çalışmanın sonunda 68 ülkeden, 125 şairin katıldığı 600 sayfalık bir ANTOLOJİ ("Poems for the Hazara: A Multilingual Poetry Anthology) yayınlamayı ve dikkatleri bu ezilen insanlara çekmeyi başardı, Kamran… (Antoloji’de benim de Türkçe/İngilizce iki şiirim var).
Biz de kendi geleceğimize sahip çıkmazsak; inanın ki, Kimsenin Haberi Olmayacak Yok Olup Gittiğimizden!...