1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Kin, intikam, kaos...
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Kin, intikam, kaos...

A+A-

 

UBP kurultayı bu ülkenin gazetecileri için iyi bir malzeme kaynağıdır.
Çok haber çıkar…
Çok kulis bilgisi…
Üzerine sayfalar dolusu köşe yazısı yazabilirsiniz UBP kurultaylarının.
Böylesi fazla bilgi, belge, haber içeren bu koskoca konu içinde siyaset barındırmaz ne yazık.
Adaylar arasındaki 'siyasal farklar' konuşulmaz mesela.
Zaten yoktur da böylesi farkları…
Tartışma konuları kişisel çıkarların çatışmasıdır.
Konuşulanlar genelde ‘seçilme’ ya da ‘seçilememe’ üzerinde seyreder.
Şimdiki tartışmaya bir bakın.
Adaylar kendilerinin siyaseten farklı olduklarını iddia ediyorlar mı?
Ya da ben olsam böyle yapardım dedikleri konular var mı?
Bir tek Zorlu Töre “Ben olsam CTP ile hükümet kurmazdım” diyor.
Siyasal anlamda farklı tek ses bu…
Üstelik Zorlu Töre bu sözleri zamanında (DP milletvekili iken) CTP ile işbirliği yaparak UBP'yi hükümetten düşürdüğü günleri unutarak söylüyor.
Neyse…
Başa dönecek olursak, bir birinden bir farkı olmayanların ter bir derdi olabilir: Makam.
Tümü de başkan olmak için mevcut başkana karşı tavır almış.
Kimileri bunu “bakan olamayanlar başkan adayı oldu” diye yorumlasa da işin arkasında Derviş Eroğlu'nun olduğuna dair sinyaller güçlü… 
Zira meselenin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dayandığı, hatta Eroğlu'nun seçim mağlubiyetinde Özgürgün'ün payı olduğunu düşündüğü söyleniyor.
“Yahu Derviş Bey, yapma etme” diyen yok mu gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum.
Neyin intikamı, neyin siyaseti bu?
İşin bir de ‘kaotik’ tarafı var.
Hüseyin Özgürgün dışındaki adayların 'kabine üyeleri' ile sorunu var.
Yani olası bir başkan değişimi hükümette, kabinede kriz çıkarabilecek cinsten.
İyi de Derviş Eroğlu gerçekten Özgürgün dışındaki adayları koordine ediyorsa niye memleketi kaosa sürüklemek istesin ki?
Seçim kaybı bu kadar gözünü kör etmiş olabilir mi gerçekten?
Özgürgün'ün “Diğer adaylar tek merkezden yönetiliyor” sözleri laf ola söylenmiş sözler değil.
Derviş Eroğlu'nun da buna yanıtı basit değil…
İyi de bu kavga, bu çekişme, bu didişme Eroğlu ve yandaşlarına ne kazandırdı acaba? Hiç!.. Kocaman bir hiç!..
En başından beri girdikleri tüm seçimleri kaybettiler.
İrsen Küçük, Lefkoşa Belediyesi ve hükümet ile devam eden süreçte partiye hep zarar verdi Eroğlu'nun oyunları…
Bunları görecek, genel resme bakıp “Yeter artık” diyecek UBP'liler yok mu? Eroğlu ve tayfasının kendi partilerinde açtıkları yarayı tedavi edecek gerçek UBP'liler gerçekten nerededirler?
Gerçekten her dönem kaosa oynamak, her dönem iç karışıklığa zemin yaratmak neye fayda ki?
Hele hele de ortada geniş tabanlı bir hükümet varken…
Takvimlendirilmiş  titizlikle hazırlanan bir hükümet programı varken bu çılgınlık niye?
Bu hırs niye? Bu kötülük niye?

----------------------------------------------------------------------

Hayırlı olsun

Yaz havasını attık üzerimizden... Oh be!.. Gündem ısındı... Yeni yayın döneminde yine aynı konular ekranda olacak belli... Ama heyecanlı!  Birincisi öğretmenler... Grev de grev...  İkincisi hayvan üreticileri ve çiftçiler... Hiçbir hükümetin memnun edemediği bu kesimler ve eylemleri... Buna bir de “UBP kurultayı” ekledik mi? Yeme de yanında yat!..  Kış sezonumuz hayırlı olsun... İyi seyirler...

----------------------------------------------------------------------

Facebook

"Sendikacılığı sendikacılık yapanlara öğretme", "ne zaman nerede eylem yapacağına karışma" derdinde olanlara garip bakarım daima. (Derdim de bu değil zaten) Çalışma yaşamı içinde dert de vardır, çözülmeyen sorunlar da vardır... Eylemlik durum da oluşur ki; daha iyi çalışma koşulları için talepler varsa hele, zaten bu olmalıdır da. Amaaaa... Üç ay yaz, bu günü bekleyen öğrenciler de vardır. İlk defa okula gelen çocuklar da vardır.  Ve en önemlisi onların da hayalleri de vardır.  "Her şey olur ama çocukların ilk gün heyecanını bertaraf etmek öğretmenlik ile ne kadar bağdaşır?" diye soruyor şimdi bu öğrencilerin aileleri. Bazı devlet okullarında dahi "hoş geldiniz partisi" varken bazılarında eylem olması sorgulattırıyor "hangisi doğru?" diye... 
• [HAŞİM KİRACIOĞLU]

---------------------------------------------------------------------------

Yazıklar olsun, ayıplar olsun!

Okulun ilk günü. Bütün yaz bu günü beklemiş. Heyecanlı… Yeni yeni kıyafetlerini giymiş sabah. Yeni ayakkabılarını. Okuluna gitmiş.
Ama öğretmenleri yok. Okulda bir kaos…  Babası öğretmenlerle tartışıyor, “neden grev yaptınız” diye… Okulun ilk günü gözyaşlarına boğulan bir çocuk.
Düşünsenize, 15 öğretmen okula gelmemiş! Yeter artık demekten kendimi alamıyorum. Devlet okullarını yediniz bitirdiniz, yeter!
Yazıklar olsun, ayıplar olsun!
Kelimeler kifayetsiz, anlamsız, yetersiz…

Bu yazı toplam 2771 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar