Kiracı, devlete ait kirasındaki mülkü başkasına kiralayamaz mı?
Başlıktaki soruya yanıt vererek başlamak istiyorum...
Kiracı ile devlet arasında, “başkasına asla kiralayamazsınız” gibi bir sözleşme varsa, evet kiralanamaz!
Ama böyle bir sözleşme söz konusu değilse, devletin kiracısı, kullandığı mülkü başkasına kiralayabilir!
Hem de istediği fiyata!
-*-*-
“Karpaz Gate Marina’ya devlet el koydu” gibi bir haber gözüme ilişti...
Araştırdım!
Konu öyle değil!
Marina’yı 49 yıllığına kiralayan şirket; şimdi bir başkasına kiralıyor!
-*-*-
“Şirketin sahibi şuydu, şu kiraladıydı”yı geçelim!
-*-*-
Bu marinanın yatırımını yapan uluslararası bir büyük şirketti...
Ve şirketin sahibi ya da yönetim kurulu başkanı da İsrailli’ydi!
-*-*-
Yatırımın başladığı ilk günden itibaren, daha sonra inşaat yatırımları yapan diğer Yahudi kökenli iş insanlarına yapılanlar yapılıyordu!
Açık düşmanlık!
-*-*-
Özellikle faşist bir güruh, arkasına o dönemde askerleri, daha sonra dincileri alıp, şu anda kopardıkları paparanın aynısını koparıyor ve “Yahudiler ülkemizi ele geçiriyor, İsrail için deniz üssü inşa ediyorlar” demeye başlamıştı!
-*-*-
Şirkete çıkarılmadık zorluk bırakmadılar!
Yatırımın büyümesini engellediler!
Bu yatırımda beş yıldızlı otel inşaatı da olacaktı, yaptırtmadılar!
“İsrailliler bizi yutacak” dediler!
-*-*-
Ve sonuçta şirket usanmış olacak ki, KKTC’li bir büyük gruba marinayı kiralamaya karar verdi!
-*-*-
KKTC’deki bu büyük grubun da kim ya da kimlere ait olduğu hiç önemli değil!
Daha önce de, başkalarının kirasındaki bir yatırımı, benzer şekilde kiralamıştı bu grup!
-*-*-
Ve çok ilginçtir, daha sonra, kiraladıkları o mülkle ilgili olarak; “... Devlet doğrudan bize kiralamalı çünkü bizden önceki kiracı devlete çok az kira ödüyor, biz ise onlara devasa kira ödemek zorunda kalıyoruz” demişti!
-*-*-
Şu anda marina da benzer şekilde kiralandı!
49 yıllığa burasının işletmecisi olan şirketten kiralanıyor burası!
-*-*-
İster misiniz yarın KKTC Hükümeti daha önceki kiralamada olduğu gibi devreye girsin, “ilk kiralamayı iptal etsin, şu anda kiralayana ucuza versin?”...
-*-*-
İlk konu mahkemeliktir, daha fazla yazmak istemiyorum!
Sadece hükümetin ilk konudaki tavrının hem yasal hem de ahlaklı bir tavır olmadığını belirtmek için şimdilik bu kadar yazıyorum!
-*-*-
Haaaa, şu şirket haklıydı, bu hatalıydı, o yanlıştı, bu doğruydu değil benim derdim!
Kapitalist vahşet içerisinde her şirketin, her kişinin elbette benzer kiralama veya satın alma usulleri olabilir!
Ancak “yasadışı” olup olmamasıdır esas konu!
Ve yine esas konu, yasadışı olmanın ötesinde, meseleye siyasetin karışmış olmasıdır!
-*-*-
İlk kiracının kiralama hakkı var mı?
Vardır!
Karpaz Gate Marina gibi...
Marinayı yapan ve 49 yıllığına işletme hakkı olan şirket, şu anda kiralamıştır!
Tıpkı bir önceki kiralama işinde olduğu gibi!
-*-*-
Aman, sakın!
Siyasetten uzak!
Siyaset olaya bulaşırsa, “Yahudileri kovalım, bize kalsına” yatırsanız, çirkefe yatmış olacaksınız, bilginize!
Haaa çirkefe yatmak pek umurunuzda mı?
Bilemem!
Ersin Tatar'ın uzlaşmaz tavrını kınıyoruz
Kıbrıs'ta iki ayrı devlet ve egemen eşitlik yönündeki kabul edilemez tutumunu tekrarlayarak, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Cumhurbaşkanı Hristodulidis ile üçlü görüşme perspektifini reddeden Ersin Tatar'ın uzlaşmaz tutumunu kınıyoruz.
-*-*-
Ersin Tatar'ın bugüne kadarki uzlaşmaz tutumunda işgalci güç Türkiye'nin desteğinin olduğu apaçık bellidir.
-*-*-
Ersin Tatar’ın ve Türkiye'nin uzlaşmaz ve kabul edilemez tutumuna son verilmesi için uluslararası topluma nüfuzunu ve çabalarını yoğunlaştırma çağrısında bulunuyoruz.
-*-*-
Ayrıca sürekli olarak vurguladığımız gibi, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik diyaloğun Crans Montana'da kesintiye uğradığı yerden yeniden başlatılması yönünde Cumhurbaşkanı Hristodulidis’i de girişimlerini yoğunlaştırmaya çağırıyoruz.
-*-*-
Kıbrıs sorununun tarihinde en uzun süren çıkmazını yaşamaktayız ve Kıbrıs sorununun sürdürülebilir, işler ve doğru çözümüyle ülkemizin ve halkımızın kurtuluşunun yolunun açılması için görüşmelerin yeniden başlatılması gerekiyor.
-*-*-
Yukarıdaki açıklama AKEL’e aittir…
İmzamı atıyorum…
Dr. Fazıl Küçük Vakfı kim ya da kimlere “yuh” çekmeliydi?
Dr. Fazıl Küçük Vakfı, “20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 50’nci yıldönümünde Anıttepe’de düzenlenen törene gelen misafirlerin dahil edilmemesine ve 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’nda Anıttepe’ye yetkililerin gitmemesine” tepki gösterdi.
-*-*-
Dr. Fazıl Küçük Vakfı’ndan yapılan açıklamada, “Bir devlet sahibi olabilme hedefine yürürken, devletin temellerinin atılmasında Dr. Fazıl Küçük ve dava arkadaşlarının hizmetleri yeri geldiğinde sık sık vurgulanırken, fiiliyatta bu gibi noksanları görmek gerçekten üzücüdür.” denildi.
-*-*-
1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı'nda da “Dr. Fazıl Küçük’ün tamamıyla unutulduğu, Anıttepe'ye hiçbir yetkilinin gitmediği ve yapılan konuşmalarda Dr. Küçük’ten bahsedilmediği, poster ve resminin kullanılmadığı” ifade edilen açıklamada, bu durum “vefasızlık” olarak nitelendirildi.
-*-*-
Benzer vefasızlık bence Rauf Denktaş’a da yıllardır gösterilmektedir...
Haliyle vakfın açıklamasındaki en önemli iki eksiklikten biri, Denktaş adının da zikredilmemesidir...
“Dava arkadaşları” demek yeterli değildir...
-*-*-
Ancak en önemli eksiklik nedir?
Başta Cumhurbaşkanı Ersin Tatar olmak üzere, bu ülkenin yöneticisiymiş gibi davranan zavallıların isimlerinin açıkça yazılmaması ve yine bu isimlere “yuh” çekilmemesidir!
(Fotoğraf: UN Photos)