Kırılgan Yumuşamadan Kalıcı/Sağlam Ortaklığa Doğru Türkiye-Yunanistan Ekonomik ve Ticari İlişkileri
Kırılgan Yumuşamadan Kalıcı/Sağlam Ortaklığa Doğru Türkiye-Yunanistan Ekonomik ve Ticari İlişkileri
Ali Dayıoğlu
[email protected]
1999 yılına kadar hiç de iyi olmayan, hatta çeşitli olaylar nedeniyle kopma noktasına gelen Türkiye-Yunanistan ilişkileri, geçen 14 yıllık sürede inanılmaz bir iyileşme gösterdi. Başta Kıbrıs ve Ege olmak üzere “yüksek siyaset”e (high-politics) ilişkin kimi sorunların varlığına rağmen, dünün “düşman komşuları”, oluşturulan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi bünyesinde ortak bakanlar kurulu toplantıları yapacak kadar iyi ilişkiler kurmayı başardılar. İki ülke arasındaki yakınlaşmanın, Türkiye’nin 2010’a kadar başarıyla uyguladığı “Komşu ülkelerle sıfır sorun” siyasetinin tıkanma noktasına geldiği ve komşularının birçoğuyla ihtilaflı duruma düştüğü bugünlerde de devam etmesi, ilişkilerin, kırılgan yumuşama (fragile détente) dönemini geride bırakıp kalıcı/sağlam ortaklık (durable partnership) dönemine yelken açtığının habercisi oluyordu.
İki ülke arasındaki ilişkilerin 1999’dan sonra hızla iyileşmesi (bu durumun nedenleri ve 2001 sonrası Türkiye-Yunanistan ilişkileri için bkz. Ali Dayıoğlu, “Yunanistan’la İlişkiler”, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, C. III (2001-2012), İstanbul, İletişim Yayınları, 2013, s. 560-631), ticari ve ekonomik ilişkileri de olumlu yönde etkiledi. 1999 sonrası dönemde mal ve hizmetler alanında, karşılıklı yatırımlarda ve ortak projelerde önemli gelişmeler sağlandı. Ticari ve ekonomik konularda işbirliği alanlarını belirlemek ve gelişmeleri izlemek üzere kurumsal yapılanmalara gidildi. Bu çerçevede, dışişleri bakanlıkları arasında müsteşarlar düzeyinde turizm, ticaret, çevre ve bölgesel işbirliği ortak çalışma grupları oluşturuldu. 1988’de kurulan ama 1999’a kadar fazla faal olmayan iş konseylerinin çalışmaları da hız kazandı.
Ekonomik ve ticari alandaki bu işbirliği çerçevesinde, 2000’den sonra çok sayıda ikili anlaşma yapıldı. İki ülke arasında ekonomik alanda 2000’e kadar akdedilmiş tek anlaşma niteliğindeki Ticaret ve Ödeme Anlaşmasının 7 Kasım 1953 tarihli olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu anlaşmaların önemi ortaya çıkmaktaydı. Olumlu yöndeki bu gelişmeler rakamlara da yansıdı ve Yunanistan’ın derin ekonomik kriz içerisinde bulunduğu 2009 ve 2010 yılları hariç, iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi sürekli arttı. Bu durumu aşağıdaki tabloda izleyebiliriz.
Görüldüğü gibi, 2005 yılı hariç, 2001’den 2008’e Türkiye’nin Yunanistan’a ihracatı sürekli artarken, Yunanistan’da ekonomik krizin patlak verdiği 2009’dan itibaren azalmaya başladı. Yalnızca 2011’de, bir önceki yıla göre az bir artış söz konusu oldu. Türkiye’nin toplam ihracatı içinde Yunanistan’ın payı 2007’de % 2,1 iken, bu oran 2010’da % 1,2’ye kadar düştü. 2011’de ise aynı kaldı. Buna karşılık, 2007 yılı hariç, 2001’den 2012’ye Türkiye’nin Yunanistan’dan ithalatı sürekli artış gösterdi. 2011 ve 2012 yıllarında ise bu artış had safhaya ulaştı. Bunun sonucu olarak, 2011’de Yunanistan’dan yapılan ithalat önceki yıla göre % 66,6 oranında artarak 2 milyar 568.826.000 Dolar seviyesine çıkarken, 2011 yılında Türkiye aleyhine 1 milyar 015.514.000 Dolar’lık bir ticaret açığı oluştu. 2012 yılında ise, iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi 4 milyar 942.277.000 Dolar’a ulaşmakla birlikte, ticaret dengesi Türkiye aleyhine 2 milyar 137.460.000 Dolar olarak gerçekleşti.
1999 sonrası dönemde turizm alanında da dikkat çekici gelişmeler oldu. Yunanistan’ın Türkiye’den elde ettiği seyahat gelirleri 1999’da 5.100.000 Avro iken, 2006’da 69.000.000 Avro’ya yükselerek 13 kattan fazla arttı. Aynı dönemde Türkiye’nin Yunanistan’dan sağladığı gelir 1999’da 3.600.000 Avro’dan 2006’da 70.200.000 Avro’ya çıkarak yaklaşık 20 kat arttı. Genel olarak bakıldığında, iki ülke arasındaki toplam seyahat gelirleri 1999’da 8.700.000 Avro’dan 2006’da 139.200.000 Avro’ya çıktı ve böylece yıllık % 275,1 gibi inanılmaz bir artış kaydetti (Fiona Mullen, Özlem Oğuz and Praxoula Antoniadou Kyriacou, The Day After: Commercial Opportunities following a Solution to the Cyprus Problem, Oslo, PRIO Cyprus Centre, 2008, s. 8). Pazardaki bu büyümenin gerisinde yatan en büyük etken, iki ülke arasında başlayan yakınlaşmanın Türkiye ve Yunanistan halkları arasındaki güvensizliği zaman içerisinde azaltması sonucu, karşılıklı ziyaretlerin artmasıydı. Bunların dışında, Ocak 2000’de turizm alanında işbirliği anlaşmasının imzalanması, Türk-Yunan Turizm Forumunun kurulması, bakan düzeyinde iki yılda bir toplanması öngörülen Turizm Karma Komitesinin oluşturulması turizme önemli katkılar sağladı. Temmuz 2001’de Türkiye vatandaşlarının Ege’deki 5 Yunan adasına 1 günlük ziyaret yapmalarına olanak tanıyan ‘sınırlı süreli’ Schengen Vizesi, 1 yıllığına da olsa turizm pazarının büyümesini sağladı (Ayın Tarihi, 10 Temmuz 2001).
Yunanistan’daki ekonomik krize rağmen, turizm alanındaki gelişmeler devam etti. 2010’dan itibaren iki ülkeyi ziyaret edenlerin sayısında ciddi artış görüldü. Örnek vermek gerekirse, 2012’de Türkiye’yi ziyaret eden Yunanistanlı turistlerin sayısı 669.823 olurken, 602.306 Türkiyeli turist de Yunanistan’a gitti (http://www.mfa.gov.tr/turkiye-yunanistan-siyasi-iliskileri.tr.mfa, 19.08.2013). Daha önceki yıllarla kıyaslandığında Yunanistan’ı ziyaret eden Türkiyeli turistlerin sayısının artmasının bir nedeni kriz nedeniyle Yunanistan’da fiyatların düşmesi iken, diğer neden Mayıs 2010’da Recep Tayyip Erdoğan ile Yorgo Papandreu arasında varılan mutabakat sonucunda hususi (yeşil) pasaport taşıyan Türkiye vatandaşlarına 28 Temmuz 2010’dan itibaren Yunanistan’a vizesiz giriş hakkının tanınmasıydı. Türkiyeli turistlerden elde edilen yüksek gelir, özellikle Ege’deki Yunan adalarının yöneticilerinin hususi pasaport taşımayan Türkiye vatandaşlarının da en azından 48 saatliğine Yunanistan’a vizesiz seyahat edebilmeleri için çeşitli girişimlerde bulunmalarına yol açtı. Bu çabalar 2012’de olumlu sonuç verdi ve Yunanistan hükümeti tarafından, deneme mahiyetinde olmak üzere 7 Haziran-30 Eylül 2012 tarihleri arasında geçerli olacak şekilde, Midilli, Sakız, Sisam, Rodos ve Kos adalarına seyahat edecek turistlere limanlarda 15 gün süreli vize verilmesi uygulaması hayata geçirildi. Aynı uygulama, bahsi geçen adalara Meis de eklenmek ve vize ücreti 65 Avro’dan 35 Avro’ya düşürülmek suretiyle, 30 Nisan-30 Ekim dönemini kapsayacak şekilde 2013’te de sürdürüldü (http://www.mfa.gov.tr/turkiye-yunanistan-siyasi-iliskileri.tr.mfa, 19.08.2013). Bunların sonucunda, 2013’te Yunan adalarına giden Türkiyeli turistlerin sayısında patlama yaşandığına ilişkin haberler basında yer buldu (http://www.sabah.com.tr/Turizm/2013/07/02/turkler-yunan-adalarina-akin-ediyor, 19.08.2013).
1999 sonrası dönemde, Türkiye’deki Yunan ve Yunanistan’daki Türk yatırımları bağlamında da bazı gelişmeler kaydedildi. Bu alanda asıl gelişme, Türkiye’de, 5 Haziran 2003 tarihli Doğrudan Yabancı Yatırım Yasasının kabul edilmesinden sonra görüldü. Bu yasa, Türkiye’de yabancı yatırımların önündeki bürokratik işlemleri ve idarî engelleri azaltıyor, yabancı yatırımlar için gerekli koşulları Türkiyeli yatırımcıların koşullarıyla eşitliyor, yatırımlar bakımından korumacı değil gözetleyici bir yapı kurmayı hedefliyordu. Yasa çıkmadan önce genel olarak yabancı yatırımların, özel olarak da Yunan yatırımlarının oranı düşük düzeydeydi. Örneğin, 2002 sonu itibarıyla Türkiye’de 71 Yunan şirketi faaliyet gösterirken, bunların toplam yatırımı 25.000.000 Dolar’ın altındaydı. Bu miktar, 2002’deki yabancı yatırımların % 0,5’inden azına tekabül ediyordu (Ahmet O. Evin, “Changing Greek Perspectives on Turkey: An Assessment of the post-Earthquake Rapprochement”, Ali Çarkoğlu and Barry Rubin (eds.), Greek-Turkish Relations in an Era of Détente, London and New York, Routledge, 2005, s. 17). Doğrudan Yabancı Yatırım Yasasının yabancılara, bu arada Yunanistanlı yatırımcılara olanaklar sağlaması, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında müzakerelerinin başlaması ve iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin gelişmesi sonucunda Türkiye’deki Yunan yatırımları 2004’te tüm yabancı yatırımların % 3,2’sine ulaştı (Ahmet O. Evin, “The Future of Greek-Turkish Relations”, Southeast European and Black Sea Studies, Vol. V, No. 3, (September 2005), s. 401).
2006’da yapılan toplam 20 milyar 100.000.000 Dolar tutarındaki yabancı yatırımlar içerisinde Yunanistanlı yatırımcıların payı 2 milyar 600.000.000 Dolar oldu. Bunun da en önemli nedeni Yunanistan Ulusal Bankasının, Finansbank’ın % 46’lık hissesini satın almasıydı. Yunanistan Ulusal Bankasının hisselerinin toplam değeri 2 milyar 400.000.000 Dolar tutarındaydı (Mullen, Oğuz ve Kyriacou, s. 18). Finansbank’ın yanı sıra, Tekfenbank’ın % 70 hissesi de Yunanistan Bankası EFG tarafından satın alındı. Bu hisselerin toplam değeri ise 182.000.000 Dolar tutarındaydı. Bankacılık alanındaki bu yatırımlar sonucunda Yunanistan 2006’da, Türkiye’deki yabancı yatırım stoku bakımından 9. sıraya yükseldi. Yunanistan’dan Türkiye’ye yapılan yatırımlar sonraki yıllarda da devam etti ve 2002-2011 yılları arasında Yunanistan kaynaklı yatırımların tutarı 6 milyar 600.000.000 Dolar’ı buldu. Bu miktarla Yunanistan, 2002-2011 döneminde Türkiye’ye en fazla yatırım yapan 5. ülke oldu. 2013 başı itibarıyla Türkiye’de faaliyet gösteren Yunanistan kökenli firma sayısı 501’i buldu. Buna karşılık, 2013 başı itibarıyla Yunanistan’da yalnızca 22 Türk firması faaliyet gösteriyordu. Bunların yatırımlarının toplamı ise 80.000.000 Dolar tutarındaydı. (http://www.mfa.gov.tr/turkiye-yunanistan-siyasi-iliskileri.tr.mfa, 19.08.2013). Bu firmaların en önemlisini T.C. Ziraat Bankası oluşturuyordu. Şubat 2009’da Atina ve Gümülcine şubelerini açarak Yunanistan’daki faaliyetlerine başlayan Ziraat Bankası, Ekim 2010’da İskeçe, Ekim 2011’de de Rodos şubelerini açtı
Ekonomik krizle birlikte Troyka’nın (Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu) baskısıyla geniş ölçekli bir özelleştirme programı uygulamak zorunda kalan Yunanistan’da birçok Türk şirketinin yatırım yapması beklenirken, yakın döneme kadar kayda değer bir gelişme olmadı. Aksine, kriz nedeniyle özellikle giyim sektöründe faaliyet gösteren Türk şirketlerinin Yunanistan’daki mağazalarını kapatıp başka pazarlara yöneldiklerine ilişkin haberler basına yansıdı (http://ekonomi.milliyet.com.tr/turkler/yunanistan-dan-kaciyor/ekonomi/ekonomidetay/22.06.2011/ 1405342/default.htm, 22.06.2011). Bununla birlikte, Yunanistan Özelleştirme Komitesinin borç krizindeki ülkenin liman ve marinalarının özelleştirilmesine 2012’de onay vermesinin ardından, Türkiyeli iş insanları buralarla ilgilenmeye başladılar (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21259590. asp, 19.08.2012). Örneğin, Doğuş Grubu bünyesindeki D-Marin Marinalar Grubu, Ocak 2013’te Yunanistan’ın en büyük marina zinciri MedMarinas’ın hisselerinin % 51’ini satın alarak ortaklık anlaşması imzaladı (http://ekonomi.milliyet.com.tr/6-gunde-2-ortaklık-/ekonomi/ekonomidetay/ 09.01.2013/1653317/default.htm, 10.01.2013). Ayrıca, gıda sektöründe faaliyet gösteren kimi Türk şirketleri de 2013 yılı içinde Yunanistan’ın çeşitli şehirlerinde şubeler açtılar.
Konumuzla ilgili son gelişme geçtiğimiz günlerde oldu. Türkiye ve Yunanistan, denizcilik ve tarım sektörleriyle ilgili olarak iki önemli anlaşmaya imza attılar. Denizcilikle ilgi anlaşmada, Türk ve Yunan özel denizcilik şirketleri arasında ortak taşımacılık alanında işbirliği sağlanması, Türkiye ve Yunanistan limanları arasında konteyner ve Ro-Ro taşımacılığı için düzenli deniz hatları kurulması ve deniz turizmini geliştirmek amacıyla kruvaziyer gemilerinin iki ülkenin limanlarına uğramaları için ortak girişimde bulunulması hususlarında mutabakata varıldı. Tarımla ilgili anlaşmada ise, çeşitli alanlarda ortak projelerin yürütüleceği belirtildi (Önder Yılmaz, “Komşu’yla Denizde ve Tarımda Dev Ortaklık”, Milliyet, 9 Ağustos 2013). Böylece iki ülke ileriki günlerde yeni işbirliği alanları yaratacaklarının da sinyallerini verdiler.