Kırk Dört Yıl Sonra 20 Temmuz…
Bu köşe yazısı, elbette ki, dün, yani 20 Temmuz günü yazıldı… Adanın bir yarısının kutlama törenleri sesi, diğer yarısının matem sirenleri ve çanları… Kırk dört yıl öncesinin savaşının bugünün siyasilerinden yorumları, ada insanlarının travma dolu anıları; geleceğe dair siyasilerin büyük lafları, insanların artık gına gelmiş tepkileri… Anma günü anları
Bugün ve bugüne dair ne hissedilir?! Tribünlere oynayan hisler bir kenarda kalsın, gerçekte neler neler hissedilmez ki?! Kıbrıs’ta o günü yaşamış olan herkesin yaşamında istisnai bir gündü; o gün ayrı, öncesi ve daha öncesi ve daha - daha önceleri de var hissiyatta… Sonrası ve daha sonrası ve bugünlere değin gelen daha - daha sonraları… Herkes için… Zaten Kıbrıslıların hayatı romanlardan ve filmlerden daha ilginçtir aslında…
15 Temmuz sonrası 20 Temmuz olmasaydı neler olurdu diye çeşit çeşit senaryolar yazılabilir; hiçbir senaryo Kıbrıslı Türkler için iyi hikaye anlatamaz… Yunanistan’ın askeri cunta ile yönetilmesi nereye kadar sürerdi, o süreçte neler olurdu, bilinemez… Kıbrıslı Rumlar faşist yönetim altında, ilan edilmiş Kıbrıs Helen Cumhuriyeti olarak ne kadar ‘bağımsız’ kalırlardı, Yunanistan ile birleşme ülküsü Enosis ne zaman gerçekleşirdi veya uluslararası siyasi iklim öyle bir birleşmeye cevaz verir miydi?! Cevaplar ne taraftan bakıldığına göre verilebilir ama tümü de hayal ürünü olacak… Ancak, 20 Temmuz’un Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler ve Yunanistan için anında yarattığı sonuçlar ve geçen süreçte ulaşılamamış hedefler son kırk dört yılın yaşanmış gerçekleridir.
20 Temmuz’un bir de 14 Ağustos’u var tabii… İki tarih arasında, Yunan cuntasının, Kıbrıslı Rumlardaki uzantıları ile birlikte devrilmesi, yani Helen faşizminin yenilmiş olması ve her iki tarafta da kendi coğrafyalarında demokrasiyi kurgulayacak sivil siyasi ara yönetimlere geçilmesi, 20 Temmuz’un yarattığı sonuçlardı. Ama üç haftalık ara dönemde, Kıbrıs adasının kaderi daha belli değildi; ada halkları savaşın acıları, karamsar endişeler, umutlu bekleyişler içinde idi… 14 Ağustos, 20 Temmuz’u tamamladı, o gün başlayan süreci bitirdi ve yeni bir evreyi başlattı; kırk dört yıldır ha bitti – ha bitecek denilen yeni bir dönem…
Kıbrıslı Türkler… Kırk dört yıl önce, Helen faşizminin hışmından kurtuldu; kırk dört yıl sonra mutlu mu? Büyük çoğunluk değil… Kurtarıldı ama kurtulamadı… Ölmedi ama can çekişiyor… Yok olmadı ama eritiliyor… Ganimet buldu ama değerlerini kaybetti… Coğrafya sahibi oldu ama dünyadan atıldı… Coğrafyası var ama ‘Kurtaranlar’ iç etmek üzere… Kalabalık değillerdi ama kalabalık yaptılar… Aç değillerdi ama ‘Besleme’ oldular… Türklük ve Müslümanlıkları yeterli bulunmuyor, illa ki kendileri gibi yapacaklar… Kırk dört yıl sonraki yalın gerçek, ‘Hayatta kalmış olmak kurtulmak anlamına gelmiyor; savaşta ölmemek, ateş-kes koşullarında özgür olmak demek olmuyor’ ikilemlerini yaşamak… Yarını bilemeden onlarca yıl yaşamak… Kıbrıs’ta siyasetin halklara yaşattığı sonuç bu… İşin garibi de, bu sonucu yaşatan tüm siyasiler de başarıları ile övünüyor?!.
Kıbrıs… 20 Temmuz öncesi ve sonrası farklı olan, yarını da farklı kurgulanacak olan ada, Kıbrıslıların yurdu… Geçmişi acılarla yaşanmış, geleceğe dair umutları yitirmemiş Kıbrıslıların hala daha “ulaşılamamış bir hasret’in nasıl ve ne zaman biteceğinin bilinmeden yaşadığı yurdu… Şair Hasan Hüseyin’in dizeleri “Kanadık toprak olduk / çekildik bayrak olduk / döküldük yaprak olduk / Geldik bugüne” Kıbrıslıların yaşanmışlıkları gibi… Nazım Hikmet bir şiirinde “Yaşım altmış / On dokuzumdan beri bir düş görürüm / Yağmur çamur yaz kış / Uykuda uyanık / Takılmış düşümün peşine yürürüm / Neleri alıp götürmedi benden ayrılık /kilometrelerle umut, tonlarla keder / taradığım saçlar, sıktığım eller / Bir düşümde ayrılmadık.” diyor. Her on dokuz yaşına girmiş Kıbrıslının, kendi on dokuz yaş döneminden itibaren yaşadığı kırk yılın özeti…
Kırk dördüncü kez 20 Temmuz’u yaşarken, Kıbrıslıların geleceğe dair düşüncesi şair Hasan Hüseyin’in şu mısraları ile ifade buluyor: “Gün gün ile barışmalı / Kardeş kardeş duruşmalı / Koklaşmalı söyleşmeli / Korka korka yaşamak ne”…
Kıbrıslı liderler çözüm ve barış için yeniden görüşme sürecini başlatabilirler mi, yakında belli olacak; kırk dört yıldan beri çözüm ve barıştan korkanların esir aldığı Kıbrıslılar için “korka korka yaşamak” artık bitsin, 20 Temmuz’un kırk-beşincisi farklı olsun...