Kirli para
“Adam akşam yemeği için özel jetle yurt dışına gider, geri gelirdi” diyorlar.
Ama yalan, ama gerçek…
Para akıyor bir yerlerden, oluk oluk…
“Bu değirmenin suyu nereden geliyor” umursayan olmuyor.
Kirli para elden ele gezdikçe adeta yıkanıyor, temizleniyor.
Bir “vekil” de sebepleniyor...
Bir “gariban” da...
Herkes çapına göre!
* * *
Hayatın içinden masumiyet eksiliyor.
Tertemiz insanları mumla arıyoruz.
“İyi insanlar” azalıyor.
Ülkesi için gaile çeken, sistemle didişen, boğazından hak edilmiş lokma geçen, alın teriyle kazanmış iyi insanlar yalnızlaşırken...
Yeni bir “iyi” yeşeriyor süratle...
Bu iyilik cebe bakıyor (!)
* * *
Ne iş yaptığını anlamadığımız insanlar servet katıyorlar servetlerine…
“Çok da yardımseverler, iyi insanlar, onlar da olmasa ne yapardık” denen bu bildik suretler hayatımızı kuşatıyor.
Böylece “kaynağı izah edilememiş” serveti çevreleyen saadet zinciri genişliyor.
O zincir hayata bağlıyor nicesini...
O zincir “pamuk ipliği”ne bağlı aslında (!)
* * *
Servet avcısı çok...
Yeni yeni yatırımlar çıkıyor ortaya, yeni yeni gösterişler…
“Hangi parayla bu arabayı sürebiliyor, hangi birikimle bunca yatın katın sahibi olabiliyor” diye ağzımız açık baktıklarımız çoğalıyor.
“Çok çalıştı” desen tutmuyor, “miras kaldı” desen uymuyor.
Haysiyetin, emeğin, alın terinin anlamı yitiyor giderek…
* * *
“Üzümü ye bağını sorma” ne çirkin bir özdeyişmiş meğer!
O üzüm için birbirini yemeye başlıyor ahali… Üzümler döküm saçım, yerlerde... Ve derken o bağ, dağ gibi yıkılıyor bir gün… Onlarca insan altında kalıyor tozun, toprağın, kirin...
“Çok güvenilir insandı…”
“Nasıl oldu…”
Oluyor!
* * *
Ada yarısında çoğu servetin kaynağı yalandır, talandır, korsanlıktır.
“Ucundan bucağından nemalandığımız” bu düzen kirlidir.
“İyi insandı” diyoruz, parasını yediklerimize… Kirli para elden ele gezdikçe temizleniyor sanki...
Hapse düşüne kadar…
Sonra…
“Canı cehenneme…”