1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Kısa vadede bir çözüm…
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Kısa vadede bir çözüm…

A+A-

 

Elektrik zammına tepkiler sürüyor. Bu da çok doğal.
Daha önce de yazmıştım, elektrik zammında direkt yol seçildi ve Elektrik Kurumu’nu kurtarmak için yük halkın sırtına bindirildi.
Doğrudan elektrik faturalarından üretim için eksik olan parayı toplamak düşüncesinin, başından büyük tepki çekeceği belliydi, öyle de oldu.
Dolaylı olarak başka ürün veya hizmetlere getirilecek bazı artışlarla ve elektrik faturalarındaki daha düşük artışlarla bu gelir yine sağlanabilirdi diye düşünüyorum.
Ama şunu da düşünmek gerek. Hükümetin daha üçüncü ayında almak zorunda kaldığı bu zam kararının öncesi var. Yani bundan önceki UBP hükümetinin sorunu zamana bırakması, popülizm uğruna hiçbir önlem almaması ve artık elektrik üretiminin durma noktasına geldiği günlerde tepkilerle karşılanan zam kararı ortaya çıktı.
Bununla birlikte orta ve uzun vadeli önlemler de açıklandı ancak kısa vadede bu zammın ortaya çıkaracağı ödeme güçlüklerini azaltacak, daha da zorlanacak yerli üretimi koruyacak önlemlerin alınması da önemli. Örneğin sanayinin, üreticinin kullanacağı elektrikte bazı indirimler sağlanabilirdi.
Bu yapılmadı, zaten haksız rekabet karşısında zor yapılabilen üretim daha da zora girdi.
Buna erken zamanda bir çare mutlaka lazım.

***************************************

Yeşille barışmak

Dün bir radyo programındaydım. Çevreyi konuştuk.
Yeşili ve barışı konuştuk.
Yeşille barışı konuştuk.
Yeşile, doğaya gereken önemi vermediğimizi, doğayı katlettiğimizi, sorumluluklarımızı yerine getirmediğimizi, doğaya acımasızca davrandığımızı ama doğanın da bunun intikamını kendi yöntemleriyle aldığını konuştuk. Örneğin sellerle, fırtınalarla, kavurucu sıcaklar ve tersi şekilde buz gibi havayla…
Doğayla barışık yaşamanın olabilirliği var mıydı?
Yoksa artık çok geç miydi?
Bunun cevabını da aslında doğa verecek ama bizim insan olarak doğayla tekrar barışabilmek için elimizden geleni yapmamız gerektiğini de belirtmek gerek.
Havayı kirletirken, zehirli gazları havaya verirken, gerekli gereksiz yollar açarken, taşocaklarıyla dağlarımızı bitirirken, denizleri kirletirken, yeşili katledip yerine taş binalar koyarken, dereleri betonlarla doldururken, deniz kıyıları işgal edilirken, eşeklerimizi ve kaplumbağalarımızı çıkarlarımız uğruna mahvetmeye kalkarken, doğa örtümüzü yok ederken hiçbir sorumluluk duygusunu omuzlarımızda hissetmiyoruz.
“Yeter ki gelişelim” diyoruz.
Sanki doğaya karşı gelişim olurmuş gibi…
Doğayla barışık, doğayla birlikte gelişimin yollarını da öğrenmemiz gerek.
Yoksa doğa intikamını alır.

Bu yazı toplam 1705 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar