1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Kısasa kısas!
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Kısasa kısas!

A+A-


Kıbrıs sorununa “eşitlik ve adalet” üzerinden bakmadan ve iki temel kavram üzerinden ortaklığı inşa etmeden çözüme ulaşmanın mümkün olmadığını biliyoruz. Her iki kavramı toplumlar ne denli içselleştirir, toplumlar arası pratiklerine ne denli yansıtırlarsa sorunun çözümüne o denli kolay yaklaşacaklarını, yakınlaşacaklarını düşünmek mümkün.

Kıbrıs sorunun çözümünü salt “pazarlık” üzerinden kurgulamak ve tarafların Lozan Antlaşması’ndan beri bozulmaması için her koşulda gayret sarf ettiği denge üzerinden siyasi süreçleri yönetmek, adayı ne ölçüde yaşanabilir bir barış ve özgürlük ortamına götüreceği tartışmalıdır. Bahse konu denge üzerinden bir Kıbrıs okumasındaki öznelerin ise Kıbrıs’ta yaşayan insanlar, toplumlar olmadığı gayet açık bir konu. Meselemiz galiba tam da bu.

Adadaki sorunun iki NATO müttefiki olan Türkiye ve Yunanistan’ın güç dengesi üzerinden ele alınması, ada üzerinde “yeni bir ortaklık devleti” fikrini zayıflatmakta, görüşmeleri sürekli denge ve mütekabiliyet politikası bağlamında çatışma ve egemenlik kavgasına itmektedir. Çözüme değil.

*                         *                           *

Anastasiades’in tek yanlı hidrokarbon sondaj girişimi, özellikle müzakerelerin sürdüğü bir dönemde elbette kabul edilebilir bir girişim değildir. Bu bağlamda, Anastasiades ve Kıbrıslı Rum toplumunun, birleşmiş Kıbrıs’taki istikrarlı ve güvenli bir yaşamın, adil ve eşit temeller üzerinde şekillendirilmiş bir ortaklık devleti yanında bölge ülkeleri ve özellikle Türkiye ile iyi ilişkilerle kurulacağını kavraması gerekir. Kıbrıslı Rumların boyun eğmek veya üstün gelmek ikileminin ötesinde, Türkiye ile uzlaşma anlayışıyla sosyo ekonomik ilişki öngörmeleri şarttır. Türkiye’nin ise bölgeye dair stratejik çıkarlarını gözetirken, bölgenin güçlü devleti olarak çatışma, güç siyaseti ve ayrılıkçı mesajlar üzerinden değil, yapıcı ve etkin diplomatik süreçlerle ele alması, değerlendirmesi gerekmektedir.

Kıbrıslı Rum liderliğinin, şımarık bir dış politika ile Türkiye ile sorunlu İsrail ve Mısır gibi ülkelerle işbirliğine girmesi, Doğu Akdeniz’de jeoekonomik işbirliklerini Türkiye karşıtları üzerinden örgütlemeye kalkışması ve “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin egemenlik hakları üzerinden güç oyununa girişmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
Peki Anastasiades’in yanlışı karşısında, Kıbrıs Türk halkının haklarını korumak üzere Türkiye ile işbirliği yaparak, Barbaros Sismik Araştırma Gemisini, bir savaş gemisi ile birlikte Kıbrıs’ın güneyine göndermek ne denli akılcıdır?

Bunun adı mütekabiliyet midir? Bunun adı kısasa kısas mıdır? Bu adım bizi çözüme biraz daha mı yaklaştırmıştır? Yoksa toplumlar düzeyinde tam tersi bir durum mu yaratmıştır?

Bu tavır elbette siyasi bir yöntem ve tercihtir ancak bununla uzlaşmaya ve toplumlararası güvene yöneleceğimizi düşünmek asla mümkün değildir. Barış adına atılabilecek olası hamleler düşünüldüğünde ise bayağı sorunlu bir tercih olduğunu düşünmek pekala mümkündür.

Çatışma tercihi, adil ve eşit bir uzlaşı ile barışa hizmet etmeyecektir.

Elbette esas sorumluluğu, beş yıllık zaman süresini, toplumu çözüm için çalıştığına inandırmaya çalışarak geçirenlerde ve oluşan yeni konjonktürü ayrılıkçı düşüncesini fırsata dönüştürmeye uğraşanlarda aramak lazım.

 

Bu yazı toplam 2301 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar