Kişi başına 53 bin dolar
Kişi başına düşen gelirin 53 bin dolar olmasını kim istemez ki?
Bizdeki rakamın 14 bin dolar civarında olduğunu hesaba katarsak, orta yere yaklaşık 4 misli bir ‘zenginlik’ çıkıveriyor.
Bir başka deyişle, şimdiki yaşantımıza göre dört kat daha kaliteli bir hayatımız olabilir.
Eğer ülkede kişi başına düşen geliri 53 bin dolara çıkarırsak neler olmaz ki bu ‘cennet vatan’da, değil mi?
Mükemmel bir altyapı...
Güzel mi güzel kentler, özel mi özel kasabalar, köyler...
Lüks evler...
Süper otomobiller...
Harika bir çalışma yaşamı...
Eğitimde, sağlıkta kusursuz hizmet...
Bol bol tatil, gezme, yeme, içme...
‘Refah’ artacağına, gelirimiz dörde katlanacağına göre, ‘zevkten dört köşe’ bir hayatımız olacak herhalde...
Değil mi?
**
Tabii ki değil!..
Tek başına ‘milli gelir’ yahut ‘kişi başına düşen gelir’ rakamları işe yaramıyor.
Mesela Suudi Arabistan...
90 yaşındaki Kralı geçen hafta ölen, Ortadoğu’nun ve Arap Yarımadası’nın en büyük ülkesinde öyle bir ‘refah’ var.
Dünyanın en önemli petrol üreticilerinden biri olan Suudi Arabistan’da 2012 rakamlarına göre kişi başına düşen gelir 53 bin dolar...
‘Dünyanın en zengin 25 ülkesinden biri’ sıfatını da yakasında taşıyan Suudi Arabistan, Mekke ve Medine’ye yapılan dini ziyaretlerden dolayı petrol kadar olmasa da hatırı sayılır gelir elde ediyor.
Bölgedeki birkaç Arap ülkesi gibi Suudiler de adeta para basıyorlar.
**
Suudiler para basıyorlar, ama Sünni Suud ailesinin kontrolündeki ülkede insanlar ‘refah’ içinde yaşamıyorlar!
Kağıt üzerinde kişi başına 53 bin dolar düşüyor, ama o rakam bir ‘matematik hesabı’ndan öteye anlam taşımıyor.
Kral ve ailesinin idare ettiği koskoca ülkede Kraliyet ailesi dışındaki milyonlarca insan ‘sefalet’ içinde yaşıyor.
27 milyon nüfuslu ülkede en az 6 milyon kişi ‘yoksulluk sınırı’nda yaşıyor. Nüfusun yüzde 30’u gecekondularda yaşıyor. Yüzde 37’lik kesim ise kirada oturuyor.
‘53 bin dolarlık’ ülkenin gelir adaleti bakımından durumu vahametin de ötesinde!..
‘Demokrasi’ ve ‘özgürlükler’ konusunda ise söylenecek fazla laf yok. Zira Suudi Arabistan’da bu iki kavramla örtüşen hiçbir şey yok.
**
Pazar gecesi Yunanistan’da beklenen oldu ve Syriza işbaşına geldi. Koalisyonun güçlü ve büyük ortağı olarak Tsipras liderliğindeki radikal sol ittifakın neyi ne ölçüde başaracağını zaman gösterecek.
Yunan seçimleriyle ilgili en çok konuşulan ‘Euro bölgesi’ konusu oldu, ancak Syriza’nın deklare edilmiş hedefleri arasında yer alan ‘sosyal adalet’ sağlamaya dönük vaatler bana göre çok daha büyük öneme sahip...
Sağlam bir vergi sistemi, sosyal uçurumların önüne geçecek yasal düzenlemeler ve ‘vahşi kapitalizm’i törpüleyecek önlemler alabilirse eğer Syriza hareketi, işte esas o zaman Avrupa’da ve dünyada yepyeni bir ‘değişim’den söz edilebilecek.
Sokak eylemlerinden pişerek gelen Yunanlı solcular halkın ‘sosyal adalet’e inanmasını sağlayabilirlerse eğer, dünya halkları bambaşka bir moda girecek.
“Gelirimiz 53 bin değil, 5 bin dolar da olsa bunu adil paylaşacağız” der ve bunu uygulamayı denerse eğer Syriza, bunun adı ‘devrim’ olacak.
Bunu uygulamaya elverişli bir psikolojik ortam var şu anda...
Suudi Krallığı 53 bin dolarlık gelirden her kişiye ‘payını’ vermeyeceğine göre, bu işin Antik Yunan’ın mirası üzerinde oturan bir ülkede yapılması her yönüyle uygundur.