“Kısmi mesai kararnamesi” konusunda üç katkı!
“Salgın süresince en büyük şanssızlığımız neydi?” diye sorulacak olsa benim cevabım; üzerinde uzlaşılmış tedbirlerin halkla anlaşılır bir biçimde paylaşılamamış olması olurdu. Salgın öncesinde iddia edildiğinin aksine, kurallara sıkı sıkıya bağlı kalan bir toplum, bu dönemde başta sağlık çalışanları olmak üzere herkesin yükünü hafifletti. Ancak yönetme sorumluluğuyla görevde bulunanlar bu duyarlılığı gösteren topluma, üzerinde mutabık kalınmış kararları anlaşılır bir biçimde açıklayamadı. Bir yetkilinin açıkladığı düzenleme başka bir yetkilice eleştirildi, düzeltildi veya tamamen yalanlandı. Bu bakımdan resme bir bütün olarak bakıldığında ortaya bir güvensizlik tablosu çıktı. Herkes de en güvendiği kişi veya kurum hangisiyse onun söylediklerine daha fazla itibar ederek bu süreci tamamladı.
Tam da böyle bir ortamda Çalışma Bakanının “kısmi mesai kararnamesi” ile ilgili açıklamaları fazlasıyla tedirginlik edicidir. Çünkü hukuk sistemimiz içerisinde yarı zamanlı çalışmayı düzenleyen bir mevzuat bulunmamaktadır. Bu sebeple konu bir yasa gücünde kararnameyle ele alınmaktadır. Sayın Bakanın açıklamalarına bakılacak olursa kararname, dört aylık bir süre için ekonomik zorluk içerisinde olan işletmelerin personel çıkarmak yerine yarı zamanlı çalışma düzenine geçmesini ve böylelikle kimsenin işinden olmadan bu süreci atlatmasını öngörüyor. Bu yönüyle bakıldığında iyi niyetli bir çalışma olarak ortaya atılmış gibi duruyor. Ancak kazın ayağı öyle olmayabilir.
**
Bir sefer emekçi kesimlerle birlikte esnafın da büyük çoğunluğunu doğrudan ilgilendiren bir düzenlemenin Bakanlar Kurulu’na sunulmadan önce toplumla açıklıkla paylaşılması gerekmektedir. Kalyoncu Hükümeti döneminde Bakanlar Kurulu’na sunulan tüm tüzük ve yönetmelik taslakları İyi İdare Yasası çerçevesinde Başbakanlığın internet sitesinden on beş gün süreyle yayınlanmakta ve halkın bilgisine getirilmekteydi. Sonradan bu uygulama kaldırıldı. Bu kadar geniş bir kesimi ilgilendiren bir konuda hazırlanan kararnamenin kamuoyunda açıkça tartışılmadan yürürlüğe konulması doğru değildir.
Sayın Bakan farklı fikirlere açık olduğunu çeşitli vesilelerle ifade etmekte ve bunu bizzat uygulamaktadır da. Fakat bu konu kimsenin iyi niyetine veya kişisel tercihlerine bırakılacak bir konu değildir. Devlet yasalarla, bir diğer ifadeyle standartlarla yönetilmelidir. Bu kararnamenin yasal dayanağının olup olmadığı, istenilmeyen bir biçimde süresini aşarak esnek çalıştırmaya yol açıp açmayacağı toplum içerisinde tartışılabilmelidir. Bunun için de kararname taslağının içeriğinin bilinmesi gerekmektedir. Ayrıca tüm tüzük ve yönetmelik taslakları da tekrardan halkın bilgisine sunulmalıdır.
Bu tartışma aşıldıktan sonra hangi kurumun hangi kıstaslar çerçevesinde yarı zamanlı çalışmaya geçeceğinin belli olması ve bunun da denetime açık olması gerekmektedir. Küçük ve orta ölçekli esnafın bugünkü şartlar içerisinde yarı zamanlı çalıştırma dışında pek bir seçeneğinin olmadığı ortada. Ancak böyle bir dönemde, çalışanların tamamen kuralsız bir piyasaya terk edilmesi de önlenmelidir. Hazırlanan kararnamede bu kıstasların olmadığını iddia etmiyorum. Ancak kararnameyi görmediğimiz sürece bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Çek takas işlemlerinin doksan gün süreyle ertelenmesi konusunda yaşadığımız sıkıntılar hafızalarımızda canlıdır. Unutmayalım ki, bu kararnamenin gerçek hayattaki uygulamasından bizzat Sayın Başbakan şikâyetçi olmuş, parası olduğu halde çekini ödemeyenleri “ahlaksızlıkla” suçlamıştı. Dolayısıyla tam zamanlı çalışmaya uygun olduğu halde bunu istismar ederek çalışanlarına dört ay boyunca yarı maaş ödeme yoluna gidebilecek firmaların nasıl denetleneceği de açıklanmalıdır. Bu noktada gerekirse sendikaların da içerisinde olacağı yeni mekanizmalar kurulmalıdır. Tam zamanlı çalıştırılıp yarı zamanlı ödenmek gibi bir durumla karşı karşıya kalabilecek çalışanları kim nasıl koruyacaktır? Çalışanlar “itiraz edip işsiz kalmak veya tam çalışıp yarı maaşa razı olmak” gibi bir seçenekle mi karşı karşıya bırakılacaktır? Bunu denetlemenin uygun ve demokratik bir yolu bulunmalı, bu konu istismara kapatılmalıdır.
Son olarak çalışanların salgın sebebiyle sosyal sigorta yatırımlarının yarı zamanlı çalışma düzeni üzerinden yapılması kabul edilebilir değildir. Bu dönemin koşullarına özgü, geçici bir düzenleme önerilse de çalışanların sosyal sigorta yatırımlarının ileride yatırılacak bir formülle düzenlenmesi veya devlet tarafından karşılanması mutlaka gündemde olmalıdır.
Bu kriz elbette her kesimi etkileyecektir. Ama en çok zorda kalacak olanlar emeği ile geçinen çalışanlarla, küçük ve orta boy işletmeler olacaktır. Bu bakımdan sosyal yatırımların eksiltilmesi veya kuralsızlığın artırılması yoluyla bu kesimler daha da zora sokulmamalıdır. Salgından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyorduk ya hep. Başta Sayın Başbakan olmak üzere, sosyal devlet uygulamalarının yaygınlaşacağını düşünüyorduk ya! Hadi, gelin buradan başlayalım.