“Kitaplar Haspolat’taki ambarda yığınlar halindeydi..."
Şimdi artık yerinde yeller esen Maraş’taki kütüphanedeki kitaplar hakkında arkeolog Tuncer Hüseyin Bağışkan, bildiklerini paylaştı:
“Kitaplar Haspolat’taki ambarda yığınlar halindeydi... İngilizce arkeoloji ve tarihi kitaplardan oluşan bir yığın da vardı...”
Geçtiğimiz günlerde bu sayfalarda paylaşmış olduğumuz yerinde yeller esen Maraş’ın kent kütüphanesine ilişkin yazımızla ilgili olarak gazetemiz yazarlarından, çok değerli arkeolog arkadaşımız Tuncer Hüseyin Bağışkan bildiklerini paylaştı. Tuncer Hüseyin Bağışkan, Maraş’taki kütüphanelerden toplanan kitapların Haspolat’taki (Mia Milya) bir ambara taşındığını anlattı ve sorularımızı yanıtlarken şöyle dedi:
*** O sıralardaki Maraş’taki kütüphanelerden toplanan kitaplar, Haspolat’taki (Mia Milya) bir ambara taşınmıştı...
*** Ben de Eski Eserler ve Müzeler Dairesi adına o ambarda bulunan kitapları incelemek ve dairemiz kütüphanesinde olmayanları daire için tutanakla teslim almakla görevlendirilmiştim.
*** Oraya gittim ve inceleme yaptığım sırada bir yerde yığın halinde İngilizce arkeolojik ve tarihi kitapların ayrılmış olduğunu gördüm ve onları dairem için ayırmaya başladım...
*** Ancak o sırada yanıma bir görevli geldi ve onların Rauf Raif Denktaş için ayrıldığını söyledi... Daha sonraki yıllarda o kitapları, Cumhurbaşkanlığı’nda Cumhurbaşkanlığı görevlisi Ahmet Gazioğlu’nun odasında gördüm. İkisi de emekli olunca bu kitaplar ortadan kayboldu... Daha sonraki yıllarda nerede olduklarının izini sürmüş olmama rağmen nerede olduklarını maalesef bulamadım... O kitapların arasındaki en önemli kitaplar, Kanakaria Kilisesi arşiv belgelerini konu alan kitaplardı...
*** Haspolat’taki ambarda yığın halinde duran İngilizce tarihi ve arkeoloji kitaplarının arasından çalışmakta olduğum Eski Eserler ve Müzeler Dairesi için kitap seçmeme izin verilmemişti oradaki görevli tarafından, orada o yığın bize verilmediydi... O gün başka kitaplar arasından seçme yapıp yapmadığımı şu anda hatırlamam ama bir yığın şeklinde ayrılmış olan kitaplar arasından dairemiz için kitap almamıza izin verilmediydi.
*** Size sözünü ettiğim olay 1975 yılında veya hemen sonrasında yer aldıydı. Haspolat’taki ambar, hangar gibi bir yerdi, içi kitap doluydu... Sadece Maraş kütüphanelerinden değil, anladığım kadarıyla başka yerlerden de kitaplar getirilip buraya yığılmıştı. Denktaş Bey için ayrılan yığın halindeki İngilizce kitaplar, daha çok Maraş’tan getirilen kitaplardı... Bunları alamadıydık...
*** Sonraki yıllarda bu kitaplardan ve başka kitaplardan oluşan kütüphane, ilkin Saray’daydı, Denktaş’ın sarayında yani. Biz zaman zaman daireden görevli olarak oraya gider ve bazı kitapları incelerdik... Sonraki yıllarda bu kütüphane oradan kaldırılarak Cumhurbaşkanlığı’nın ön tarafında senfoni orkestrası için olan yere taşındıydı... Orada Altan Pastanesi vardı geçmişte... Cumhurbaşkanlıği, daha sonraki yıllarda orada bina kiraladıydı... Benim hatırladığım kadarıyla Denktaş Bey, Cumhurbaşkanlığı için Rum tarafından da kitap alırdı veya kendisine bunlar gönderilirdi– bazı ünlü Kıbrıslırum tarihçilerin kitapları da bu kütüphanede mevcuttu.
*** Bu kütüphanede en önemli belgelerden bazıları da Kanakaria belgeleri idi... Yararlanmak için ilerleyen dönemde gittiğimde, kitapların hiçbirini orada göremedim. Belki bir yere aktardılar, bilemiyorum... “Kitap mitap yok burada” dediler bana...
*** Karşılaştığımız bir diğer ilginç olay da, Mağusa Eski Eserler Müdürü Teofilos Muakkap’ın arşiviyle ilgiliydi... Onun arşivini önce Mağusa almıştı, sonra da bize yani Lefkoşa merkezdeki Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne gelmişti bu arşiv... Mesela bir ayağa bir ayak boyunda kartonlarda arkeolojik kazılar vardı arşivde... Bu kartonların üstüne siyah-beyaz fotoğraflar bulunuyordu, kazılardan çekilmiş fotoğraflardı bunlar. Altında kazı tarihi, kazı yeri ve envanter numarası yazıyordu...
*** Fakat bu arkeolojik kazı arşivinde eksiklikler vardı... Sanki aradan bazıları alınmış gibi duruyordu... Arşiv bize eksik gelmişti...
*** Seneler sonra Mağusa’da bir sivil toplum kuruluşuna gittiğimde, bir de baktım, eksik olanlar orada sergileniyordu! Ara yerdeki 10-15 tane eksik olan arşiv, bu insanların elindeydi...
Tuncer Hüseyin Bağışkan’a paylaştığı bu çok değerli bilgiler için çok teşekkür ediyoruz... Okurlarımızdan Ali Çatoz da, şöyle bir not yazdı:
“Maraş kütüphanesindeki kitaplar, kamyonla Haspolat (Mia Milya) sanayi bölgesinde arpa ambarının yanındaki depolara indirildi. İçlerinde çok değerli kitaplar vardı. Devlet Emlak Malzeme Dairesi’nin kontrolünde idi... Yazık edildi...”
Konuyla ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum...
DÜNYADA GEÇMİŞLE YÜZLEŞME İÇİN NELER YAPILIYOR?
“Köyün delisi sanılıyordu, altı kişilik ailenin hayatını kurtardı...”
“Soykırımın Sevgili Çocukları” başlıklı grupta yer alan bir gerçek yaşam öyküsü, “köyün delisi” addedilen bir kişinin, altı kişilik bir ailenin hayatını nasıl kurtardığını aktarıyor. Bunu, okurlarımız için Türkçeleştirdik.
*** Adı Anton’du... Polonya’nın Zborov kentinde, toplumun kyısında yaşıyordu. Hiç arkadaşı yoktu, ailesi de yoktu... Evi yıkık dökük bir kulübecikti... Bu kenttekiler ona “Köyün delisi” diyordu...
*** Naziler bu kente girdiğinde derhal bin kadar Yahudi erkeği öldürmüşler, geriye kalan Yahudileri de bir gettoya tıkamışlardı... Bu kaosun ortasında bir aile vardı, Zeiger ailesiydi bu... Anne, baba ve iki küçük oğlularının yanısıra iki de öksüz çocuğu kurtarmak için komşularından yardım istemişlerdi. Fakat hiçbir komşuları onlara yardım etmeye yanaşmamıştı... Ta ki Anton’u bulsunlar...
*** Anton, fiziksel olarak çok kısa boylu, çıtı pıtı bir adamdı, buna rağmen büyük bir istekle kulübesinin altında altı kişilik aileyi saklayacak büyüklükte bir çukur kazdı. Zeigerler çok küçük bir gazyağı lambasının ışığında bu çukurda, dokuz ay boyunca yaşayacaklardı... Anton onların hayatta kalabileceği kadar yiyeceği bir şekilde toparlayıp getiriyor ve bunu kentteki insanların dikkatini çekmeden yapıyordu. Naziler’in sürekli arama ve taciz tehditlerine karşın, onların her bir ihtiyacını gidermeye çalışıyordu Anton...
*** Polonya’nın Zborov kenti 1944 yılında kurtarıldı ve Zeigerler de nihayet günışığını güvenlik içinde ve bir kez daha özgür olarak görebildiler.
*** 30 sene sonra, 1974 yılında Anton Sukhinski, İsrail’de Yad Vashem örgütü tarafından “Dürüstlüğü” nedeniyle tanınarak onore edildi... Koskoca Zborov kentinde, Yahudiler’e yardım etmiş olan tek kişiydi!
*** Sayfaya aldığımız bu fotoğraf, Anton’u kurtarmış olduğu çocuklardan biriyle 1974 yılında onore edildiği zaman gösteriyor...
Meksikalı “kayıp” yakınları, “kayıp kadınlar”ı arıyor...
Meksika’dan “kayıp” yakını Letty Roy Rivera arkadaşımızın yazdığına göre, Meksikalı “kayıp” yakınları, “kayıp kadınlar” konusunu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde gündeme getirdiler ve Nuevo Leon’da “kayıp” edilmiş olan 1,705 kadının akibetinin ortaya çıkarılması için devlet yetkililerinin araştırmalarını derinleştirmesini talep ettiler.
Letty Roy Rivera’nın oğlu da “kayıp” ve “kayıp” yakınlarıyla birlikte yıllardır Meksikalı “kayıplar”ın bulunması için mücadele yürütüyor.
Bu konuda her Pazar kent meydanında toplanarak mendillerin üstüne “kayıp”larının öykülerini işliyorlar ve bunları sergiliyorlar, bu mendilleri biz de Kıbrıs’ta konuk etmiştik geçtiğimiz yıllarda ve bir sergiyle bu mendilleri ve öykülerini ara bölgede sergilemiştik...
Letty Roy Rivera’nın da dahil olduğu Meksikalı “kayıp” yakınları ayrıca arazide gömü yeri bulmak üzere kendi araştırmalarını da yürütüyorlar...
Letty Roy Rivera, “kayıp” kadınlar konusunda şöyle yazdı:
*** Meksikalı “kayıp” yakınları, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Eylem Günü’nde “kayıp” kadınlara yönelik araştırmalarda teknolojinin kullanılmasını da talep ettiler...
*** “Kayıp” kadınlar için düzenlenen eylemde konuşan “Seneler boyunca Nuevo Leon’da Başsavcılık’tan tüm “kayıp” yakınlarından DNA toplanmasını, böylece tüm “kayıp” yakınlarının birer DNA örneği vermesini talep ettik. Elbette tüm aramalarda onların hayatta olduğunu varsayarak hareket edilmelidir öncelikle” dedi Anjelika Orozko...
*** “Gerek istihbaratın, gerekse teknolojinin kullanımıyla, toplumsal cinsiyet perspektifiyle gerçek aramalar yapılmalıdır derhal – bizler onların hayatta olduğunu varsayıyoruz çünkü canlı olarak alınmışlardır ve biz onları sağ olarak geri istiyoruz” dedi Orozko...
*** Meksika’da toplamda 23 bin 513 “kayıp” kız çocuğu ve kadın var... Örneğin bu yıl içerisinde Ağustos ile Kazım aylarında yalnızca Sabinas’tan 11 kadın “kayıp” edilmiştir.
*** “Kayıp” yakınları örgütü olan FUNDENL 20 Ekim’de, Birleşmiş Milletler Zorla Kayıp Edilenler’le ilkgili Komite’nin önüne çıkarak yardım istedi... Ne yazık ki araştırmaların ön saflarında aynı yetkililer bulunuyor ve araştırmalar ilerlemiyor...
*** Örneğin 10 sene önce Santa Katarina polisi, Brenda Damaris Gonzales’i tutuklamışlar ve sonra da “kayıp” etmişler... Bugün o ve ailesi 36ncı doğumgününü kutlayacaklardı Brenda’nın. Brenda’nın annesi Juana Solis, “Benim kızım 2011’de kayıp edildi, bugün 36 yaşında olacaktı... Santa Katarina polis yetkilileri nedeniyle onun yokluğunu derinden hissediyoruz ve acı çekiyoruz... Devlet yetkililerinden herhangi bir yanıt alamadığımız için konuyu uluslararası kurumlara taşımak zorunda kaldık” diye konuştu...