“Kızılbaş’ta yaşanmış gerçek bir olay ve bir özür...”
KIBRIS’TAN HATIRALAR...
Cemal Dermuş arkadaşımız, Kızılbaş bölgesinde savaş esnasında yaşanmış bir olayı kaleme alarak bize aktardı, biz de okurlarımızla paylaşıyoruz. Cemal Dermuş, şöyle yazdı:
“Bugün paylaşacağımız olay 1974 Temmuz’unda Lefkoşa – Kızılbaş bölgesinde yaşandı.
Kıbrıslıtürk mücahit H. ile 23-24 yaşlarında bir anne iki çocuğu ve 80 yaşlarında bir kadınla ilgili bir olaydır bu.
H., Baflı olup, 1951 doğumludur. İlk ve ortaokul yıllarını Baf’ta geçirdikten sonra lise hayatını Lefkoşa’da yaşamış bir genç. O yıllarda liseli Kıbrıslıtürk öğrenciler aynı zamanda mücahitlik görevlerini de yapıyordu. Lise hayatı bittikten sonra 1972 yılına kadar mücahitlik görevi devam etti.
1974 yılında yaşanan savaşta yine mücahit olarak göreve çağrıldı Lefkoşa’da...
H. bu konuda bana şunları anlattı:
‘1974’ün 19 Temmuz gecesi idi. Bizim takım savaş esnasında Kıbrıs Türk Kuvvettleri Alayı’na bağlanacaktı... Bize gelen emir, “Saat 04.30 da çıkartma olacak ve siz de Domuzcular Burnu’nu ele geçireceksiniz” Çünkü o bölgeye paraşütler inecek ve güvenli inmeleri gerekir. Biz hazırlığımızı yaptık. Fakat Türkiye’ye göre biz bir saat önde olduğumuz için, taarruzu 03.30’da başlattık.
Verilen görevi yerine getirip paraşütlerin daha güvenli inişlerini sağladık.
Birinci Harekat bitiminde, Domuzcular Burnu tekrardan Kıbrıslırumlar’ın eline geçmişti. Bizim takıma verilen emir, “Orayı alın” emriydi.
22 veya 23 Temmuz günüydü. Şimdiki Devlet Tiyatroları binası istikametine doğru, taarruz ettik. Bölgedeki evleri bir bir kontrol edip ilerliyorduk. Gelen bilgi, bir evde insan olduğu yönündeydi.
Hep içimde tuttum bu kötü anıyı, özür dileyemedim o an. Sonrasında da hiç görmedim (rüyalarım ve vicdanım hep bildi ve gördü o anı)...
Şimdiki Atleks Sanverler Ortaokulu’nun arkasında, ön bahçesi olan kiremit çatılı bir evdi. Garajında da beyaz bir araba vardı.
Belki savaşın ve askerliğin verdiği bir psikoloji ile söylemiştim...
Arkadaşlarıma,“Gireceğimiz evde erkek varsa benimdir. Kadın varsa hayrını görün sizindir!” diye bir anlaşma yapmıştık.
Kapıyı tekmeleyip içeri girdik.
Evde iki çocuk, bir anne ve bir yaşlı kadın bulunuyordu.
Kadını diğer odaya aldım ve o sözcük yankılandı evin duvarlarında. “…….!” 24 yaşlarındaki kadın, afallamış ve cinsiyetinden önce bir anne, bir insan olduğunu hatırlatmak ister gibi yüzüme bakıp bunu reddetti.
Bu sırada diğer odadaki yaşlı kadın “Ne istiyorlar?” diye seslendi. Genç anne, “Bir şeydir ki benden isterler” diye cevap verdi.
“Ama çocuklarını öldürecekler” dedim.
Genç kadının annelik içgüdüsüyle verdiği cevap beni kendi aslıma döndürmeye yetmişti. Bir anda kendimi toplayıp, arkadaşlarımın vereceği tepkileri de göze alarak, “Tamam korkma. Hiçbir şey olmayacak” diyerek kadını çocuklarının yanına götürdüm.
O an kendimden utanmıştım. Karşımdaki insanın kadın olmaktan başka ne suçu vardı? O bir anneydi ve tabii ki evlatlarına zarar gelmemesi için her şeyi yapardı.
Yaptığımın yanlış olduğunu o an anlamıştım. Fakat daha fazla bir şey diyemedim.
Özür dileyemedim, ona bir anne ve insan gibi bakamadığım için.
Askerlerimin önünde küçük düşmekten korkmuştum. Bir komutan verdiği emirden vazgeçebilirdi. Fakat özür dileyemezmiş gibime gelmişti. Garajlarında duran beyaz arabayı alıp onları Sarayönü’ndeki Polis Genel Müdürlüğü binasına teslim ettim.
O günden sonra hep bu anı düşündüm. İlk kötü teklifimden dolayı hep özür dilemek istedim. Fakat hiç böyle bir şansım olmadı. O anı hep bir vicdan azabı olarak yüreğimde hissettim. O kadar ki; “İnsan bir defa gördüğü bir simayı yıllarca beynine kazır mı?” Belki de bugün 70li yaşlarına gelmiş bu kadınla bir yerlerde karşılaşsam onu tanıyacağım gibi hissediyorum.
Doğrusu karşılaşmayı da çok istiyorum.
Ben o gün çok şey öğrendim; Karşımdaki kişinin önce insan olduğunu hep hatırlattım kendime.
Belki yazacaklarınızı okur ve özrümü kabul eder diye anlatıyorum. Benim vicdanım hiçbir zaman rahat etmedi. Yaptığım davranıştan sonra çok utandım, en çokta kadının bir suçu olmadığı halde utandığı ve kafasını yerden kaldıramadığı için utandım.
Beni de bir kadın getirmemiş miydi dünyaya. Benim annem de benim için bunu yapmaz mıydı? Yapardı elbette. Bunu o an düşünememiştim. Savaşın ve askerliğin psikolojisiyle böyle bir talepte bulunmuş ve yaptığımın yanlış olduğunu fark edince vazgeçmiştim. Utanmış, suçlu hissetmiştim kendimi.
Ben de her şeyden önce bir insanım.
Umarım utancını yaşadığım bu olaydaki kadın ve belki onun çocukları bulunur ve tekrardan karşılaşma şansım olur.
Özür dilerim…”
“Digomo çöplüğünde kazı için izin inceleniyor...”
Kıbrıs Haber Ajansı’nın Türkçe servisinin bir haberinde, Digomo (Dikmen) eski çöplüğünde Kayıplar Komitesi’nin kazı yapabilmesi için izin başvurusunun incelenmekte olduğu belirtildi.
Haberde özetle şöyle denildi:
*** Portekizli bir uzman ve ekibi, gelecek günlerde, Aşşa (Paşaköy) köyünden kayıp 70 kişinin gömülü olduğuna inanılan Türk işgali altındaki Digomo bölgesinde kazı yapılıp yapılamayacağını inceleyecekler.
*** Ornithi bölgesinde öldürülen kayıp şahısların kalıntılarının 1990’larda bu bölgeye nakledilip gömüldüğüne inanılıyor. Portekizli uzman, binlerce ton toprak altında metan gazı taşıyan plastik borular bulunan bölgede inceleme yapacak.
*** Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslı Rum üyesi Leonidas Pantelides, cumartesi günü Kıbrıs Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, Portekizli uzmanın 2-3 kişilik ekibi ve Kıbrıs’tan diğer uzmanlarla birlikte, bölgede metan gazı olmasının kazı için tehlikeli olup olmadığına ilişkin bir çalışma yapacaklarını söyledi.
*** İnceleme yaklaşık 4 ay sürecek ve 80 bin avroya mal olacak. Uzmanlar yeşil ışık yakarsa o zaman Kayıp Şahıslar Komitesi’nin kazı için birkaç milyon avroyu bulacağına inanılan bir ek fon bulması gerekiyor.
*** Pantelides, çalışmanın toprak altında yer alan borulardaki metan gazının kazı için güvenli olup olmadığını kendilerine göstereceğini ifade etti; ‘Eğer bölgede yoğun metan gazı varsa bir kaza tehlikesi olacak. Dolayısıyla çalışma bize zeminde tam anlamıyla ne olduğunu gösterecek. Eğer uzman bize metan gazı orada yoğun değil ve doldurulmuş alan aktif değil derse çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.
*** Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslırum üyesi, kazıların başlaması durumunda uzmanın tekrar Kıbrıs’a geleceğini, bu çalışmaları yürüten ekibe başkanlık edeceğini bildirdi.
*** Kayıp Şahıslar Komitesi, diğer alanlardaki kazıların ilerleyişini engellememek için bu kazı çalışmaları için özel bir ekip oluşturacak. Pantelides, Kıbrıslıtürk yetkililerin, kazılar için özel bir izin vermesi gerektiğine de işaret etti. Şu an için izin inceleniyor...
(KHA – 30.8.2021)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden “kayıp” davasında Kıbrıs Cumhuriyeti’ne mahkumiyet...
Lefkoşa, 1 Eylül 2021 (T.A.K): Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “kayıp” şahıslar listesinde bulunan ancak daha sonra 1974’te öldürüldüğü ve Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerince gömüldüğü ortaya çıkan Kıbrıslırum askerin ailesinin yaptığı başvuruyu haklı bularak, Kıbrıslırum hükümetini tazminat ödemeye mahkum etti.
Fileleftheros ve diğer gazeteler, kayıp şahıslar listesinde adı geçen ancak daha sonra 1974 sırasında öldüğü ve “Kıbrıs Cumhuriyeti unsurlarınca Lakadamya Askeri Mezarlığı’na gömüldüğü ortaya çıkan Kıbrıslırum Hristofis Vasiliu Paşa’nın ailesinin, Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine karşı AİHM’de açtığı davayı kazandığını yazdı.
Habere göre AİHM tarafından Salı günü yapılan açıklamada, Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin, söz konusu şahsın akıbetini araştırma ve tespit etmekte yetersiz kaldığı belirtilerek, şahsın ailesine 60 bin Euro manevi tazminat ödemesi kararı verildiği duyuruldu.
Gazete, bu kararın, Lakadamya Askeri Mezarlığı’na “isimsiz” olarak gömülen kişilere ilişkin ilk karar olduğunun da altını çizdi.
“KIBRIS CUMHURİYETİ, KARARA SAYGI DUYACAK...”
Öte yandan Maria Koniodu imzasıyla Kıbrıs Haber Ajansı’nda dün yayımlanan bir haberde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına saygı duyacağını duyurduğu belirtildi. Kıbrıs Haber Ajansı’nın dünkü haberinde şöyle denildi:
“Hükümet Sözcüsü Marios Pelekanos, devletin yasalarla yönetildiğinden dolayı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Vasiliu ve Diğerleri v. Kıbrıs davası kararına saygı duyacağını belirtti.
Kıbrıs Haber Ajansı’na konuşan Pelekanos, devletin kararla ilgili bilgilendirildiğini, durumu değerlendirecek merciin Hukuk Dairesi olduğunu söyledi.
Sözcü Pelekanos, “AİHM kararıyla ilgili bilgilendirildik. Kıbrıs Cumhuriyeti, hukukla yönetilen bir devlet olarak Mahkeme’nin kararına saygı duyacaktır. Hukuk Dairesi devletin yasal danışmanı olarak kararı inceleyip çıkan sonucu açıklayacaktır” şeklinde konuştu.
Avrupa İnsan Hakları mahkemesi salı günü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Vasiliu ve Diğerleri v. Kıbrıs davası için başvuranlara manevi tazminat olarak yaklaşık 60.000 avro ödemesine karar vermişti.
AİHM’den yapılan basın açıklamasında, davanın, “başvuru sahiplerinin 1974’teki Türk işgalinde akrabalarının kaybolması ve 26 yıl sonra kimlik tespitinin yapılmasında yaşadıkları üzüntüde devlet sorumluluğunun bulunduğuyla ilgili olduğu” belirtildi.
AİHM’in açıklamasında, 26 yıl sonra sözkonusu Kıbrıslırum seferi askerin, Türk ordusu tarafından infaz edildiği ve Kıbrıslıların kontrolünde bulunan bilinmeyen bir yere gömüldüğünün ortaya çıktığı kaydedildi. Kıbrıslı yetkililerin kimlik tespiti yaptıkları ve 2000’de bu “kayıp” şahsı, ailesine teslim ettikleri vurgulandı.
Basın açıklamasında, başvuru sahiplerinin 2. (yaşama/soruşturma hakkı) ve 8. (özel ve aile yaşamına saygı hakkı) maddelere istinaden, Devlet’in kendilerine, kayıp yakınlarına ne olduğu hakkında etkin şekilde araştırma yapıp bilgi sağlamada başarısız olduğu ve belirsizliğin kendilerine acı verdiğini iddia ettikleri kaydedildi.
Mahkeme oybirliğiyle, Sözleşme’nin 2. maddesinde ihlal olmadığına, 8. maddede bir ihlal olduğuna, 8. maddeyle bağlantılı Sözleşme’nin 13. maddesinde ihlal olmadığına karar verdi.
(KHA – 1.9.2021)