'KKTC 107. sıraya geriledi'
Rapor, Dr. Yenal Süreç ile Yrd. Doç. Dr. Fehiman Eminer tarafından kaleme alınan ve Dünya Ekonomik Forumu’nun tüm ülkeler için hazırladığı “Dünya Rekabet Edebilirlik Raporu” ile aynı formatta hazırlandı.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) tarafından hazırlanan “12. Rekabet Edebilirlik Raporu” açıklandı. Raporda, ülkede tasarlanacak teşvik ve destek politikalarının Kuzey Kıbrıs’ın rekabet edebilirlik kapasitesini geliştirecek şekilde ve orta ve uzun vadeli hedeflere hizmet eder yapıda olmasına ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.
Kalkınma Bankası Can İbrahimoğlu Konferans Salonu’nda saat 10.00’da başlayan “Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu”nda açıklandı “2019-2020 Rekabet Edebilirlik Raporu”nun ve forumun bu yılki ana teması, “Kuzey Kıbrıs Teşvik ve Devlet Destekleri” olarak belirlendi.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz’in açılış konuşması ile başlayan Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu’nda, Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay, Başbakan Ersin Tatar, ana muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman ve Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy konuşma yaptı..
Rapor, Dr. Yenal Süreç ile Yrd. Doç. Dr. Fehiman Eminer tarafından kaleme alınan ve Dünya Ekonomik Forumu’nun tüm ülkeler için hazırladığı “Dünya Rekabet Edebilirlik Raporu” ile aynı formatta hazırlandı.
Dünya Ekonomik Forumu’ndan gerekli onayların alınarak, KTTO’nun kendi uzmanları ile KKTC ekonomistlerinin hazırladığı raporun sunumu da Dr. Yenal Süreç ile Yrd. Doç. Dr. Fehiman Eminer tarafından gerçekleştirildi.
Bu arada Rekabet Edebilirlik Forumu, Covid-19 salgını tehlikesine karşı alınan önlemler nedeniyle sınırlı sayıda davetlinin katılımı ve sağlık önlemleri dikkate alınarak gerçekleştiridi.
Katılımın sınırlı tutulması nedeniyle rapor ile ilgili yapılacak sunum ve konuşmalar Ticaret Odası’nın facebook sayfasından canlı yayınlandı.
RAPOR VE ÖNERİLER
Ticaret Odası, 2019-2020 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Raporu’nda; Kuzey Kıbrıs’ta uygulanan değişik teşvik ve destek politikalarının ele alınarak analiz edilmeye çalışıldığını kaydetti.
Raporun içerisinde de yer aldığı şekliyle, uygulanan teşvik ve desteklerin amacının; “ekonomik büyümeyi, üretimi, istihdamı, ihracatı artırabilmek adına kaynakları ve yatırımcıları mobilize ederek belirli bir sektöre veya bölgeye yönlendirebilmek” olduğu belirtilen raporda, teşviklerin başarılı olabilmesinin istenilen hedefi tutturup tutturmadığıyla alakalı olduğu ifade edildi.
Özellikle Kuzey Kıbrıs gibi gerek doğal gerekse mali kaynakların kısıtlı olduğu küçük ekonomilerde kaynakların etkin kullanılması ve doğru yönlere kaydırılmasının daha da önem kazandığı ifade edilen raporda, bu nedenle uygulanan destek ve teşviklerin amacına ulaşıp ulaşmadığının ölçülebilmesinin önemine dikkat çekilerek şunlar kaydedildi:
“HER TEŞVİK POLİTİKASININ HEDEFİ OLMALIDIR”
“Her teşvik politikasının öncelikle ölçülebilir bir hedefi olmalıdır. Belirli dönemlerde belirlenen hedeflerin gözden geçirilmesine, güncellenmesine veya hedefler değişmese de teşvik enstrümanları kaynakları o hedefe yönlendirmiyorsa teşviklerin revize edilmesine ihtiyaç vardır. Dolayısıyla teşvik uygulamalarının yönetimi ve idaresi oldukça önemlidir. Teşvik yönetim ve uygulamasının tek bir birimde toplanması bu bağlamda etkin yönetim açısından oldukça önemlidir. Kuzey Kıbrıs’ta uygulanan teşvik politikalarının farklı bakanlıklar bünyesinde yürütülüyor olması bahse konu politikaların genel uyumunu ve etkisini azaltmaktadır. Bu nedenle belirlenecek ülke stratejik hedefleriyle uyumlu, ölçülebilir hedefleri olan ve denetlenen teşvik politikalarına ve bahse konu eşgüdümü sağlayacak idari bir mekanizmaya ihtiyaç vardır.
Kuzey Kıbrıs’ta uygulanan teşvik politikalarının birçoğunun vergi muafiyetine dayanması ancak ortaya çıkan vergi kaybının hesaplanmaması ilgili teşvik politikalarının başarısını sorgulanır hale getirmektedir. Son yıllarda çok fazla sayıda yasada yeni yatırım yapanlara uzun süreli hatta süresiz vergi indirimi veya muafiyeti sağlayan yasalar yapıldığı biliniyor.
“VERGİ MUAFİYETLERİ SÜRELERİNİN AYARLANMASI GEREKLİDİR”
Tüm dünyada teşvik uygulamalarının başarısı, teşvik sonucu oluşan faydanın teşviğe ayrılan kaynağı (maliyeti) aşması sonucuna bağlanmaktadır. Oysaki, Kuzey Kıbrıs’ta teşvikli projelere sağlanan vergi, fon, gümrük muafiyetleri ile yatırım indirimi yoluyla gelir vergi muafiyetlerinin devlet bütçesine kaybının ne olduğu hesaplanmamıştır. Ölçmeden yönetilemeyeceği gerçeğinden hareketle bu tür muafiyetlerin doğurduğu gelir kayıplarının mutlaka hesaplanmasına ve vergi harcaması (tax expenditure) şeklinde bütçede yer almasına ihtiyaç vardır.
Burada önerilen, bu tarz muafiyet veya indirimden kaçınılması değil, yapılacak analizlere göre muafiyet oranları ile sürelerinin ayarlanmasının gerekliliğidir. Teşvikler olabildiğince belirli bir hedefle bağlantılı olmalı, kaynak kullanımlarının üst limitleri olmalı veya süre sınırı belirlenmeli sonsuza dek olmamalıdır. Yatırımları teşvik amacıyla vergi oranlarının ve muafiyet koşullarının düşürülmesi, oluşan vergi kayıplarını artırarak diğer vergi mükelleflerinin yükünü artırmaktadır. Bu da teşviksiz yatırım yapabilecekleri demotive edebilmektedir.
Ayrıca vergisini ödeyen mükelleflerin de, ya daha az vergi ödeyebilmek adına gelirini düşük gösterme veya vergi indirimli bir teşvik programından yararlanabilmesine yönelik baskı yaratmaktadır. Bu gibi durumlar beraberinde vergi kaçırma veya vergiden kaçınma uygulamalarını da getirmektedir. Aşırı özendirici vergi muafiyet veya indirimleri işletmelerin diğer kazanç ve giderlerini de mevcut indirimli uygulama içerisine dahil etme yönünde kötüye kullandırıcı etkiler yapabilmektedir.
Yatırım teşviklerinin bir amacı da yabancı yatırımların ülkeye çekilmesi yoluyla ekonomideki sermaye ve beceri açığının kapatılmasıdır. Bu çerçevede dünyadaki teşvik uygulamalarından bazı sonuçlar elde edilmiştir.
Örneğin; yatırımlar, özellikle bir doğal kaynağa erişim amaçlı yapılıyorsa (deniz, kum güneş) teşviklerin genellikle çok etkili olmadıkları. Geçici teşvik uygulamalarının, uzun süreli teşviklere göre kısa vadede daha etkili olduğu. Teşvikler vergi değişikliklerine daha az duyarlıyken, ihracat (veya dış pazarlara) yönelik teşvikler vergi oranlarına daha duyarlı olduğu tespit edilmiştir. Üzerinde uzlaşı sağlanılan bir diğer hususta dünyanın her yerinde yatırımların uygulanan teşvik politikalarından çok olumlu yatırım ikliminden etkilendiği yönündedir. Burada ifade edilen ‘yatırım iklimi’ ekonomik istikrardan, sosyal ve siyasal istikrara kadar geniş bir yelpazede ele alınmaktadır. Daha da ileri gidersek yargı sisteminin güvenilirliği, mülkiyet haklarının korunmasına kadar varabilen üst yapıyla alakalı konuları da içermektedir.
Hatta bu durum o kadar önemsenmektedir ki, Dünya Bankası tarafından yapılan çeşitli araştırmalarda uygun yatırım ikliminin teşviklerden 5-6 kat daha etkili olduğu yönünde bulgulara rastlanmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin dış yatırım çekmesinde yatırım ikliminin yatırım teşviklerine göre daha etkili olduğu belirlenmiş bulunuyor.
“YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİ BASİT OLMALI”
Yatırım iklimi yanında teşvik sisteminin basit, şeffaf ve kolay uygulanabilir olması önemlidir. Öncelikle uygulanan programların ilgili paydaş veya potansiyel girişimcilerce ulaşılabilir olması açısından açık, şeffaf, basit kurgulanmış (bürokratik prosedürler itibarıyla) olmaları önemlidir.
Aranılan bilgilerin kolayca bulunabilir ve sorulan sorulara uygun sürede cevap verilebilir olması da önemlidir. Çalışma süresince yapılan taramalarda Kuzey Kıbrıs’ta teşvik sağlayan kurumların çoğunun sosyal medyayı aktif olarak kullanmadıkları, müşteri danışma hattı şeklinde anında sorulara cevap verebilen bir danışma hattı bulunmadığı gibi çoğu kurumun internet sayfalarının dahi güncel, bilgilendirici ve kullanıcı dostu bir yapıda olmadığı görülmüştür.
Teşvik uygulamaları yanında Kuzey Kıbrıs’ta uygulanan bir çok destek politikası da bulunmaktadır. Bu destek politikalarının çoğu sayısal nitelikli üretim artışını özendirmesi nedeniyle, sürekli aratan üretim bütçe üzerinde sürekli artan bir yük oluşturmaktadır. Bütçede yeterli gelir yaratılmadığı ölçüde bahse konu desteklerin ödenmesinde sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu tür desteklerin seçicilik olmaksızın miktara bağlı kılınması yerine daha fazla piyasadaki aksaklıkların yarattığı dışsallıkları giderme yönünde tasarlanması önemlidir. Örneğin izolasyonların yarattığı olumsuz etkilere yönelik uygulanmakta olan navlun desteği, kısıtlı finansal entegrasyonların olumsuz maliyetlerinin etkilerini gidermek yönünde ki faiz farkı sübvansiyonu gibi uygulamalar bu bağlamda önemlidir.
“HÜKÜMETLER TEŞVİK EDECEKLERİ ALANLARA ÖZEN GÖSTERMELİDİR”
Hükümetler destekleyip teşvik edecekleri alanların istihdam, eğitim-beceri, çevre dostu, teknolojik yenilik gibi pozitif dışsallıklar yaratan uygulamalar olmasına özen göstermelidir. Çevre kirliliği, suç ve benzeri sosyal maliyetler yaratabilme potansiyeli olan alanlara (kumarhane, petrokimya, aşırı su tüketen tarımsal ürünler gibi alanlar) yönelik destek uygulanmamalıdır.
Ülke kaynaklarının yetersizliği, mevcut kıt kaynakların en iyi şekilde kullanılmasını ve en doğru alanlara yönlendirilmesini gerektirmektedir. Bu bağlamda verilen ve verilecek teşvik ve desteklerin ülkenin genel stratejik hedefleri ile uyumlu, ölçülebilir, denetlenebilir ve erişilebilir olması gerekmektedir.
Tasarlanacak teşvik ve destek politikalarının Kuzey Kıbrıs’ın Rekabet Edebilirlik kapasitesini geliştirecek şekilde ve orta ve uzun vadeli hedeflere hizmet eder yapıda olmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Özellikle dünyada dijital dönüşümün yaşandığı bu dönemde uygulanacak teşvik ve destek politikalarının Kuzey Kıbrıs ekonomisini geleceğe hazırlayacak içerikte olmasına şiddetle ihtiyaç vardır. Bu dönüşüm altyapı eksikliklerinin giderilmesinden, geleceğin becerileriyle donanmış insan kaynağının oluşturulmasına hizmet edecek eğitim ve sağlık gibi yapıların da dönüşmesine ve gelişmesine destek olacak şekilde planlanmalıdır.”
KKTC 107. SIRADA
Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın (KTTO) hazırladığı “2019-2020 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Raporu”na göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti rekabet edebilirlikte 141 ülke arasında 107. sırada yer aldı.
KTTO tarafından bugün açıklanan rapora göre, Kuzey Kıbrıs 2019-2020 dönemi Rekabet Edebilirlik puanının 51.8 olarak hesaplandığı ve bu puanla 142 ülke arasında 107’nci sıraya gerilediği belirtildi.
Raporda, “Geçen yılki 55.2 puan ve 89’uncu sıradan sonra ciddi bir gerileme söz konusu gibi görülmekle birlikte puandaki düşüşün en önemli nedenlerinden biri 2018 enflasyonunda bir önceki yıla göre yaşanan ciddi artıştır” denildi.
Raporda, bir ülkenin gelecekteki ekonomik durumunun, bugünkü politika tercihleriyle oluştuğuna işaret edilerek, şunlar kaydedildi:
“O nedenle Dünya Ekonomik Formu’nun Küresel Rekabet Edebilirlik çalışması, ileriye dönük politika belirlemek isteyen yöneticiler için önemli bir gösterge niteliğindedir. Bu gösterge her ülkenin diğer ekonomilere göre zayıflıklarını ve güçlü yanlarını karşılaştırmalı olarak göstermektedir.
Rakamların içeriğini iyi okumak, doğru politikaların doğru zamanda alınması adına önemlidir. Rekabet Edebilirlik Endeks içeriğinde yer alan değişkenler yalnızca ekonomik verileri içermemekte, sosyal, idari ve teknik konuları da içermektedir. Bu nedenle elde edilen sonuçlar, ülkenin rekabet edebilirlik artışına etki eden büyüme, verimlilik artışı ve beşeri gelişim gibi genel yapıyı da ortaya koymaktadır.
Dünya Ekonomik Formu tarafından hazırlanan 2019 Küresel Rekabet Edebilirlik Raporuna göre, dünya genelinde yavaşlayan ekonomik büyümenin yeniden hızlanması, sürdürülebilir ekonomik büyüme için gerekli olan üretimde verimliliğin sağlanması ile gerçekleşebilecektir. Rapor ekonomik büyümenin sadece sürdürülebilir değil aynı zamanda kapsayıcı, tüm kesimleri içine alan bir büyüme olması gerektiğini de ortaya koymaktadır. Geleceğin teknolojilerine yatırım yapmanın yani Ar-Ge’nin önemini ortaya koyarken, geleceğin işgücünü yaratacak politikaların gerekliliğini de vurgu yapmaktadır. İnovasyonu destekleyen politika, alt yapı ve beceriler yanında iş yapma kültürünün de önemi ortaya konmaktadır.
Küresel rekabet edebilirlik çalışmasının geçen yıl değiştirilen ve Küresel Rekabet Edebilirlik 4.0’ın metodolojisi ufak tefek değişiklikler ile geçen yılın aynısı şeklinde kullanılmıştır. Endeks puanını hesaplama amaçlı geçen yıl kullanılan 98 değişken bu yıl 103 değişkene çıkarılmıştır. Toplam 12 Başlık altında yer alan değişkenlerin 46 tanesi firma yöneticilerine yapılan anketler yoluyla elde edilirken, kalan 57 değişken yayınlanmış istatistikler kullanılarak hesaplanmıştır.
SİNGAPUR BİRİNCİ, TÜRKİYE 61’İNCİ, GÜNEY KIBRIS 44’ÜNCÜ SIRADA
Ülkelerin puanları yine geçen yıl olduğu gibi 100 üzerinden hesaplanırken, her bölüme eşit ağırlık verilmiştir. Bu yıl toplam 141 ülkenin yer aldığı çalışmaya, Kuzey Kıbrıs 142’nci ülke olarak ilave edilmiştir. 142 ülke arasından Singapur ilk sırayı alırken, geçen yılın birincisi ABD ikinci sırada yer almıştır. Bu yıl üçüncü sıraya geçen yılın 7’ncisi Hong Kong yerleşmiştir. Güney Kıbrıs ve Türkiye’nin sırlamadaki yerleri geçen yıla göre değişmezken, Güney Kıbrıs 44’üncü, Türkiye’de 61’inci sıradaki yerlerini korudular. Bölgeler arasında en iyi performansı Uzak Doğu ve Pasifik bölgesi ülkeleri elde etmiştir. Özellikle Singapur ve Hong Kong’un ilk üç sırada olmaları bu bölge puanına olumlu yansımıştır. İkinci en iyi bölge Avrupa ve Kuzey Amerika olurken, en zayıf bölge her zaman olduğu gibi Sahara Altı Afrika ülkeleri olmuştur.
On iki Bölüm içerisinde ülkelerin en yüksek performansı istikrar ile sağlık başlıklarında gerçekleşmiştir.
En düşük performans ise İnovasyon Kapasitesi alanında olmuştur. Genel medyan ülke puanı 60 olurken, İnovasyon Kapasitesi’nin medyan değeri 42’de kalmıştır.
Kuzey Kıbrıs 2019-2020 dönemi Rekabet Edebilirlik puanı 51.8 olarak hesaplanmıştır. Bu puanla 141 ülke arasında 107’nci sıraya gerilemiştir. Geçen yılki 55.2 puan ve 89’uncu sıradan sonra ciddi bir gerileme söz konusu gibi görülmekle birlikte puandaki düşüşün birkaç nedene bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan en önemlisi 2018 enflasyonunda bir önceki yıla göre yaşanan ciddi artıştır. Bölüm 4 Makroekonomik İstikrar başlığı altında sadece iki değişken bulunması, enflasyonun da bunlardan biri olması ülkenin bu bölüm puanını 70.3’ten 27.9’a geriletmiştir. Bu düşüşün toplam ülke puanına yansıması da 3.4 puan olmuştur ki geçen yılki puan ile bu yılki puan farkına eşittir.
Bu yılın en başarılı bölümü geçen yıl olduğu gibi Bölüm 3 Bilgi ve Bilişim Teknolojileri başlığı ile 5’inci bölüm olan Sağlık başlığında olmuştur. Bilgi ve Bilişim bölüm puanı 100 üzerinden 71.8 olurken, Sağlık bölüm puanı da 71.1 olarak hesaplanmıştır. En zayıf performans Bölüm 10 Piyasa Büyüklüğü 22.8, Bölüm 4 Makroekonomik İstikrar 27.9 ve Bölüm 12 İnovasyon Kapasitesi 32.7 olarak ölçülmüştür.”