1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. “KKTC” lokantası!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

“KKTC” lokantası!

A+A-

Ekonomist Mehmet Saydam, “tepedekiler asgari ücretliyi de kullanarak kendi maaşlarına artış istiyor” yönünde bir eleştiri yaptı.
“Kimse - bizden kesilsin asgari ücretliye verilsin - demiyor” ifadesini kullandı.
Der mi hiç?
“Kurtulmak yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” lafı alıntıdır, Brecht'e dair!..
Arada sempati olsun diye söylenir, sonra,  tek başına kurtuluşa yönelir kitleler yeniden…

Pandemide çok daha iyi gördük, anladık, tanıdık statükoyu…
Özel sektör çalışanları İhtiyat Sandığı paralarını çekti, kendi geleceklerinden yedi, güçlükle ayakta durdu. Evde otururken ödenen çoğunluk, maaşlarından o dönem yapılan kesintiyi de sonrasında geri aldı.

“Bugün 33 bin TL asgari ücret alan da yüzde 20 artış alacak 175 bin TL alan da yüzde 20 artış alacak. Bunu hiç soran oldu mu? Birine yansıması 6 bin TL, birine yansıması 30 bin TL”
Ekonomist Mehmet Saydam’ın sözleri çok daha dikkatle değerlendirilir umarım.

Şu da var tabii…
Yüksek maaşlı kesime daha az artış verilse dahi buradan tasarruf edilecek kaynak yine de yoksullar için kullanılmayacak.
Daha fazla istihdam yapılacak.
Ek mesai ödenecek daha fazla…
Yeni yeni imtiyazlar sunulacak ayrıcalıklı sermayeye…

***

Kamu ile özel arasında yaratılan uçurum nedeniyle ülkede siyaset oyunu “partizanlık” üzerinden kuruluyor.
Kamuya istihdam baskısı ortadan kalkmadıkça herhangi bir siyasi partinin yapısal sorunların üstesinden gelmesi kolay değildir.

Hani “eşit işe eşit ücret” denir ya…
Şimdi üç kat fark var arada…

Kamu görevine başlayan birine “hayatın kurtuldu” diyorlar!
Böylesi şartlarda normal bir siyaset beklenebilir mi?

***

Siyasetin de ekonominin de dengelerini çürüten “kamu” denen patronaj düzeni üzerine kurulu statükodur.

Siyasetin pusulası öncelikle kamuya “atama” ya da “istihdam”dır.
Bütçedeki maaş yükü artıyor böylece…
O yük arttıkça altyapıya, toplumun hayat kalitesine, geleceğe yatırım imkânsız bir noktaya geliyor.
Maliye “maaş ödemek” için borçlanıyor sürekli…

***

Teşbihte hata olmaz derler ya…
“KKTC Lokantası”nda işler şöyle yürüyor!

Açılış şatafatla yapılıyor, kurdeleyi kesecek eller karışıyor, mikrofondan nutuklar yükseliyor.

Bir sürü “geçici” garson var.
Partili!
Şoförü var, odacısı var, yazıcısı var.

“Halkla İlişkiler” memurları var, halinizi hatırınızı soruyorlar.

Partiye yakın dost işletmelerden özel ihalelerle alınmış sandalye var, masa var, kaşık var. Ak sermayeden alım garantili elektrik var, hileli yakıt var.

Şef garson var, lokanta müdürü var, muavini var, aşçı var, kıdemli aşçı var, kıdemli aşçı yardımcısı var, baş aşçı var.
Bir tek yemek yok!

Niye?
Et alacak para yok çünkü…
Malzeme yok…

“Servis” yapsın diye maaş ödenen garsonun servis yapacağı bir tabak çorba yok. Mangal başında duran ustanın baremi var, kıdemi var, ödeneği var ama eti yok, yağı yok, kömürü yok.
Usta da ilçe başkanının teyze oğlu!
“Kömür almaya para kalmadı, ne yapalım…”

İyi de “lokanta” ne işe yarıyor?
Çalışanlarına ve müdürlerine maaşlarını ödüyor, hatırlı dostlara ihale bağlıyor, sermayeyi semirtiyor.

Giden de aç kalıyor!

kktc-lokantasi.jpg
Çalışma Bakanlığı’nın hizmet binaları Yenierenköy ve Mehmetçik’te "törenle" açıldı. Açılışı yapanlar açtıkları odaya sığmadı (!) Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı “haftanın bir günü” hizmet verecek. "Başbakan" olarak anılan Ünal Üstel törende açıkladı: “Hükümeti hizmet aşkıyla kurduk.”


Veliler nerede?

Okulların açılması bir hafta ötelendi ve bunun sebebi eğitim kalitesi değil siyasi entrikalar oldu.
Geçici öğretmenlik tam bir siyasi rüşvete dönüştü.
İlköğretimden yükseköğrenime kadar eğitim tam bir enkaz!

Okullar açılmadı, partiler eylem yaptı, sendikalar sokağa indi.
Tüm bu süreçlerde öğrenciler ve veliler neredeydi?
Göremedik.

İşte asıl sorunumuz bu…
Kamusal eğitimden yararlanan “kitle”, yokluğu ve yoksunluğa alıştı, ikinci sınıf yurttaşlığa razı oldu, siyaset alanından uzaklaştı, sokağa yansıyan mücadelenin kendileri için örgütlendiğine ikna olmadı.

Sosyal medyada kamusal okulların dramına isyan eden çoğunluğun çocukları özel okullarda eğitim alıyor dikkat ettiniz mi?
Çocuğunu “özel okul”a bırakanlar, “kamusal eğitim” başlamadı diye isyan ettiler!
Hepsi değilse de önemli bir çoğunluğu böyleydi…

O nedenle belirli bir mahallenin dışına çıkamıyor bağrışmalar, yankı odalarında boğuluyor itirazlar, sabun köpüğü gibi kayboluyor isyanlar…

***

Kamusal okullara çoğunlukla özel sektörde işçi olan ailelerin çocukları gidiyor.
Bir de Türkiye’den yıllar önce adaya yerleştirilen ailelerin üçüncü kuşak evlatları…
Çocuklarına kıyafet alacak parayı zor denkleştirenler var.

“Eğitime yatırım” diyoruz ya!
Bütçe tartışmalarında yine şahitlik edeceğiz.
Eğitimin de sağlığın da bütçesini “maaşlar” oluşturacak.
Gerisine de Ankara karar verecek zaten!

Okulların bir hafta ertelenmesine “veliler” çok da ilgi göstermedi.
Kimileri sevindi hatta…
En azından çocukları, bir hafta daha geç gidecek, tuvalet kağıdı dahi olmayan okullara…
Konteynerler yerine evlerinde oturacaklar.
Bir hafta daha “harçlık” istemeyecek bu çocuklar…
Hatta kimileri bir hafta daha çalışacak…
Ekmek parası kazandıracak ailesine…
Gerçek ve acı tablo bu…


Eğitim altyapısına farklı bir bakış

Nüfus politikası ve yurttaşlık siyaseti değişmediği sürece eğitimde altyapıyı planlamak kolay değil.
Ne yurttaşlığa burada karar veriliyor şu anda…
Ne de nüfusa…

Nüfusu ve yurttaşlığı yönetenler, okul değil, cami ve külliye yapımını yeğliyor.

***

Ülkedeki altyapı sorunlarına çözüm için kimi zaman bakış açımızı değiştirmek gerekiyor.
İmkanlar kısıtlı sonuçta…
Bütçe de doğru yönetilmiyor.

Okul eksiğimiz var değil mi?
Ama bir gerçeğimiz daha var.
Okullarımız çoğunlukla öğleden sonraları kullanılmıyor.
Binalar, sınıflar, avlular çoğunlukla “atıl” günün 12 saati…

En azından bu zor koşullarda ve kimi merkezlerde eğitim “sabah” ve “öğlen” olarak ikiye ayrılamaz mı?
Okul binaları çok daha iyi değerlendirilir o zaman…

Yeni okullar yapılana kadar mevcutlar çok daha verimli olarak eğitimin hizmetine sunulabilir.
İstenirse başarılabilir.

veliler-nerede.jpg

Bu yazı toplam 2215 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar