KKTC NEDİR?
Dört kelimelik bir suskunluktur, sessizliktir, susa durmaktır, durmaya düşmedir.
Paraya boğulandır KKTC, her yıl milyonlarca lira yardımla geçindiğini zannedendir, git gide bağlanandır, yolu döşenendir, yola düşendir.
Egemenlik kayıtsız şartsız... yazan duvarın önünde tahta kürsüden milletvekillerinin satıldıklarını haykırmalarıdır, kollayandır yolsuzluk dosyalarını, koltuk kavgasına o dosyaları tımar edendir.
Kafasına çıkıp başka ülkelerin bayrağı sallanandır, gülümseyen gözlerle polisinin izlediğidir, kolluklarından tutulup güçsüz kalandır, meclisinde La Fontaine şiirleri okunandır.
Üç günde seçmeni olandır, beş günde vekili bile olan, vatandaşlığı dağıtılandır, üç gün gelenle yirmi yıl bekleyen arasındaki adaletin terazisidir.
Arsadır, koçandır, puandır. Alıp-satmadır, gerçek malikliği olmayandır, uluslararası mahkemelerde bile muhatap alınmayıp yine de yargılanandır.
Beşparmaklarından dinamit lokumlarıyla toprağı çalınandır, çakılı, kumu havaya uçandır, azalandır git gide, delik deşik olandır.
İki kelime kurulu düzen yazınca çıldırandır, gözü dönendir, yargılayandır, dışlayandır KKTC.
Damarına dokunulduğunda, çatlayandır, göbek bağı çok olandır, organik düşleri olanların fazlasıdır, olmayanların hayal kırıklığıdır.
Türkiye’de darbe zamanında zoraki kurulandır, gazetelerin elleri havada duranlara sorduklarında öğrendiğimizdir, elleri havaya kalkanların vicdanlarıdır.
Gülümsemedir zaman zaman ve konu top oynamak olunca tanımadığı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bayrağına selam durmadır.
Bir Kafka’dır, bir Sindirella’dır, üzüldüğümüzdür, dönüştüğümüzdür, başkalaştığımız, taşlaştığımızdır, yok olduğumuzdur.
Kurucu iradesinin Kıbrıslı Türklerde olmadığıdır, zamane postallarına iradesi çiğnenendir.
Otuz beş sene, yurdunu sevenlerin bavulunu toplayıp bırakıp gittiğidir, gidenin orada mı burada mı olduğu belli değildir.
O bavuldaki özlemdir, içine doldurulan gözyaşıdır, yerine bıraktıklarının cepleridir, soytarıların dudaklarından süzülen oh! olsunlardır.
Bizi terk edendir. Şehirlerimizi bırakandır, ruhumuzu kaybettiğimizdir, dükkan önündeki devrik iskemle yerine inen kilittir, korkudur, artan şiddettir.
Cama atılan taştır, gazeteciye saldırıdır, cana kastedilen muhaliflerin sesini duymayandır, emri verenlerin gözü önünde cumhurbaşkanının üzerine yürünmesidir, anayasasında yazanların yazıda kalmasıdır.
Sümen altına itilen gerçeklerdir, meçhul geçmişlerdir, itiraf edilemeyen tarihimizdir.
Başını kuma gömenlerin yüzüne inen tokattır çoğu kez. Dünyada hiçbir şey olanların, yok-ülkede yaşayanların kağıdıdır, bordrosudur, vergisidir, beyannamesidir.
Kendi toplumunun yaratmadığıdır, aynı zamanda boyun eğerek yarattığıdır, karışıktır, tartışmaya götürendir, oradan susuz getirendir, ne olduğu belli olmayan bir gelecektir.
Otuz beş yaş şiirindeki gibi yolun yarısını geçmiş falan da değildir, hiç yola çıkmayandır, ilan edildiği ile kalandır, kalakalmadır.
Denktaş bir daha seçilsin diye kurulandır, sarayın duvarları bir daha boyansın, bir daha tabela yapılsın, tapular işlesin, insanlar boş oturmasın diye tasarlanandır.
Kurumları, kurum kuruma çalışandır. Laf olsun egemenlik bulsun diye arayışta olandır. Bir türlü düze çıkamayandır, her daim muhtaç kalandır, orta yaştadır, cebi deliktir, bütçe açığı aldı başını gidendir.
Anayasası’nda maliki yazan Kıbrıslı Türklerin 1943 yılında Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK)’nu kurduğu, sonrasında Kıbrıs Türk Federe Devleti ile federe olmayı seçtiği ancak bunlar da yetmeyince başka biçime bürünendir.
Varoluş mücadelemizde ambargoları yediğimizdir. Mühürdür ihraç edemediğimiz mallarımızda, dünyada yer alamayan bizlerdir.
Gençleri göç yollarında, toprağının gerçek sahiplerinin dünyanın dört bir yanında yaşadığıdır, oralardan bize yollanan kartpostalda Mersin 10 Turkey yazandır KKTC.
Çok kalabalıktır, baştakilerin seçildiği nüfusu bilmediğidir, yedi buçuk sekizdir, korunandır, dosta düşmana karşı kollanandır, sağının solunun belli olmadığı, solun parça pinçik olduğudur, soluyla sağıyla bitişe el kaldırandır.
Bildiğimizdir, ne olduğunu, çoğumuzun kabul etmek istemediğidir, bağrımıza saplanan bir umutsuzluktur.
KKTC Nedir?
Coşkuyla kutladığımız aynamızdır. Hep birlikte çıkış yolunu bulmamızın gerekliliğidir ve bu topraklarda sorumluluk almazsak yok olacağımızın ilanıdır.