1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. KKTC Nüfusunu Açıklamaktan Niye Kaçınıyorlar…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

KKTC Nüfusunu Açıklamaktan Niye Kaçınıyorlar…

A+A-

Hafta içinde bir TV programında Başbakan Üstel KKTC nüfusunu bildiğini ama açıklayamayacağını söyledi; yani KKTC nüfusu sırdır ve söylenemez… Ne ketum bir Başkanmış?!

Üstel biliyor mu gerçek rakamı?! Hayır!... Zaten projeksiyon olarak çıkan bir rakam olduğunu söyledi… İşin tuhaf tarafı, kısa süre önce, hükümetinin beş yıllık ekonomik kalkınma planı yapacağını da açıklamıştı Üstel… Kalkınma planlarının başlangıç noktası ülke nüfusudur ve kapsayacağı döneme göre de nüfus değişiminde ve pazar hareketlerinde projeksiyonlar yapılıp ekonomik kalkınma planı yapılır. Nüfus sayısı projeksiyon ise, yani gerçek değil de varsayım ise, onun üzerine yapılacak tüm projeksiyonlar da kaçınılmaz olarak ekonomik kalkınma planının başarısızlıkla malul olması sonucunu yaratacaktır; yatırımlar heba olacaktır… Uzun vadeli ekonomik kalkınma planı yapacaklar diye zahmet etmeseler iyi olur; yurttaşların canı zaten burnunda, daha da kötü olacak durumları…

Ancak, nüfus sayımı yapmamaları ve projeksiyon olarak belirledikleri rakamı da açıklamamalarındaki neden farklıdır. İlk izlenim, KKTC tahminlerin de ötesinde “kalabalık”tır. Yurttaşın konuştuğu rakam bir milyon civarıdır; öyle değilse hükümet hiç çekinmeden nüfus sayımı yapar ve nüfusun gerçek rakamının örneğin beş yüz bin olduğunu ispatlar… Hoş, kurşun kalemle ve birçok bölgeye girilmeden yapılan sayımlara da inanan pek olmaz ama neticede fiili bir sayım sonucunun rakamı dillere pelesenk olur. Bunu da yapmadıklarına göre, yurttaşın bir milyon nüfus tahmini de gerçeğin gerisindedir demektir, iki milyon diye bir rakamı atmak bile yüksek bir yanılma payına sahip olmayacaktır.

İşte, gerek KKTC gerekse TC hükümetlerinin çekincesi bu çok yüksek rakam ile ilgilidir. Gene ilk akla gelen, Kıbrıs Rum tarafının Türkiye’yi Kıbrıs’a nüfus kaydırmakla suçlayacağı, uluslararası toplum ve siyaset nezdinde bu yönde girişimler yapıp, Türkiye’yi mahkûm etmeye çalışacağıdır. Bu olasılık gerçekleşme şansını Annan Planı uygulaması ile yitirmiştir. KKTC’deki nüfus demografisi, Kıbrıslı Rumların “Yerleşikler” dediği TC kökenli KKTC yurttaşları konusu Annan Planı görüşme sürecinde çok tartışılmış, Türkiye’yi mahkum edecek bir durum oluşmadığı gibi ‘yerleşiklerin’ kırk beş bininin de ‘orijinal’ Kıbrıslı Türklerle birlikte BM’nin dokümanı olan Annan Planı’nın referandumunda oy kullanması taraflarca kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a nüfus kaydırdığı tartışmaları Rumların marifeti ile gündemde olabilir ama Rumlar bu sinekten yağ çıkaramaz…

Peki, esas neden nedir ki Başbakan Üstel nüfus bilgisinin devlet sırrı kapsamında olduğu iması ile “Biliyorum ama söyleyemem” diyor… Korku derecesine varan çekincenin nedeni Kıbrıslı Türklerin göstereceği tepkidir. Demografik yapının çok değiştiği, kendi yurtlarında azınlığa düştükleri gibi dertlenmeleri olan Kıbrıslı Türkler gerçek rakamı duyarsa herhalde çok derin bir infiale uğrayacak. Bunun neticesinde ne yapabilecekleri, nasıl davranabilecekleri de Türkiye’nin derdidir. Ne yapabilirler?! Kendi yurtlarında çok küçük bir azınlığa düşmeyi sindiremeyecekleri aşikardır; Türkiye’ye tavırları soğuk, Türkiye’nin Kıbrıs bağlamındaki çıkarlarına da ilgisiz olmayı tercih edebilirler. Bu durum Türkiye için kabustur… O nüfus ve alan olarak Kıbrıslı Türklerin nüfusundan da yaşadığı alandan da kat be kat büyük olan Türkiye, aslında ve işin gerçeğinde, Kıbrıs adası kaynaklı tüm çıkarları ve ilgileri konularında Kıbrıslı Türklere bağımlıdır; Türkiye itiraf edilmeyen ve edilemeyen bir şekilde Kıbrıslı Türklerin esiridir. KKTC’nin nüfusunun demografik yapısını değiştirmek Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerin gücünü azaltmak ve onlara esir kalmaktan kurtulmak stratejisidir.

Türkiye’nin bir derdi de, 1974’ten sonra planlı olarak kaydırdığı nüfus ile nerdeyse 2000’li yıllara kadar KKTC’ye yerleşenlerin ve yerleştirilenlerin de çok büyük çoğunluğu ‘orijinal’ Kıbrıslı Türklere kaynadığı veya onlarla benzer düşünür olduğu gerçeğidir. Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destekledikleri Tatar kıl payı kazanabildi; radikal sol boykotçu gruplar oy kullansa idi Tatar kaybetmişti… Onun için son zamanlarda Türkiye hükümeti KKTC yurttaşlıklarının golifa gibi dağıtılması baskısını yapıyor. Bir seçimde, ‘orijinal’ ve onlara kaynaşmış ‘yerleşik” KKTC yurttaşları bu demografik yapının değişmesine tepki ile Türkiye’nin desteklediği parti ve adayları seçmezse, Kıbrıs sorunu çözüm sürecinde Türkiye sadece garantör sandalyesinde oturuyor ve sırasını bekliyor kalabilir. Bu da Türkiye’nin kendine dair vizyonları, çıkarları ve ilgilerine tehdit olacaktır. Dolayısıyla, ara vermeksizin KKTC’nin demografik yapısını Türkiye’nin tercihine göre değiştirmek Ankara hükümetinin stratejisidir. Bunun sonucunun yarattığı nüfus sayısını da bir sayımla tescil ettirmemek de bu stratejinin bir parçasıdır. Körü körüne ve bencil siyasetleri uğruna biatçı olmayı kabullenen sağ siyaset de bu stratejinin uygulanmasının bir aracı olmuştur; korkuları da nüfus sayımı yapılır ve gerçek rakamlar ortaya çıkarsa tepki gösterecek Kıbrıslı Türklerin ilk seçimde sağ siyaseti sandığa gömeceğidir.

Ne yapılmalı?! Muhalefet partileri, demokratik tüm sivil toplum örgütleri, kurumları, sendikalar bir nüfus sayımı yapılması konusunda bu hükümete bunaltıcı baskı yapmalıdır, bunun için birlikte ve ayrı ayrı eylem planları çıkarmalı ve uygulamalıdır. Özellikle özel sektör işveren örgütleri bir nüfus sayımı yapılamadıkça uzun vadeli ekonomik kalkınma planının boşuna ve göstermelik olacağının bilinci ile, bilinmeyen nüfus sayısı ve demografik yapı nedeniyle de ekonominin şimdiye kadar gittiği berbat yollarda gitmeye devam etmesinin özel sektörün varlığının devamı için tehdit olacağının gerçekliliği ile hükümete nüfus sayımı için baskı yapmalıdır.

Bırakın Başbakan korkusu ile yaşasın; yurtseverlerin tamamı, hangi siyasi duruşta olurlarsa olsunlar, ortaklaştıkları yurtseverlik ile nüfus sayımının yapılması için işbirliği içinde girmelidir. Ya Türkiye’nin korkusu?! Kıbrıslı Türkler, Misak-ı Milli sınırları dışında kalmalarına rağmen Türkiye ile olan bağlarının derinliğini, Türkiye’nin hak ve çıkarlarına olan ilgi ve saygılarını koruyan tek halktır ve yaşadıkları süreçler de, çektikleri acılar ve kahırlar da bunun ispatıdır. Onlar hala daha bunu anlamamışsa, onların kusuru; Kıbrıslı Türkler ise kusurlu taraf olmamaya devam edecek.

Bu yazı toplam 1530 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar