KKTC’de Öğretmen Olmak
Uzun bir aradan sonra ilköğretim kademesinde yüz yüze eğitim yarın, yani 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününde başlıyor.
Covid-19 pandemisi olmasaydı da eğitimde ciddi sorunlarla boğuşuyor olacaktık. Peki ama “Eğitim sistemimizdeki bu kördüğüm nedir? Neden eğitim hep sorunlarla, sıkıntılarla dolu geçiyor? Neyi yanlış yapıyoruz?”
Ya da soruları şöyle soralım: “İyi eğitim sistemleri neyi doğru yapıyor? Bizim yapamadığımız şey nedir?”
Bütün bunlara anlamlı yanıt bulabilmek için bugün önde gelen iki eğitim sistemine kısaca bir bakalım: 50 yıl önce hem Güney Kore hem de Finlandiya berbat birer eğitim sistemlerine sahipti. Finlandiya, ekonomik olarak Avrupa’nın üvey evladı muamelesi görme riski yaşıyordu. Güney Kore ise iç savaştan harap olmuş durumdaydı. Ancak son yarım yüzyılda hem Güney Kore hem de Finlandiya, okullarında büyük bir dönüşüm gerçekleştirdi ve şimdi her iki ülke de uluslararası anlamda eğitim açısından en tepede olmanın tadını çıkarıyor.
Dahası birçok açıdan birbirleri ile taban tabana zıt olan bu iki eğitim sisteminde ortak olan ne vardı da en iyi eğitim sistemlerine sahip birer ülke konumuna yükseldiler! Bu ülkeler neyi doğru yaptı!
Yaptıkları şey şu: Öğretmene yatırım yaparak, eğitim sistemlerinin kaliteli öğretmene sahip olmasını başardılar. Çünkü kaliteli bir eğitim sistemi, yalnız ve ancak kaliteli öğretmenle elde edilebilir. Covid dönemlerinde bile…
Ne var ki kaliteli öğretmen kavramı özellikle bizim sistemimizde farklı ve ilginç tartışmalarla ortaya çıkıyor. Öğretmenin kalitesi; sıklıkla maaş ve özlük hakları ile özdeşleştiriliyor. Kuşkusuz öğretmenin tüm zamanını mesleğine ayıracağı maaşı alması ve çağdaş özlük haklarına sahip olması kalitesinin bir parçasıdır ama asla tümü değildir... İşte tam bu noktada öğretmenin niteliği karşımıza çıkmaktadır...
Eğitim bilimi literatürü öğretmen olma niteliklerini tüm yönleriyle izah etmektedir... Hiç şüphe yok ki bu niteliğin kazanılmasında öğretmen yetiştirme politikaları ve kurumları temel etkendir. Gelişmiş ülkelerdeki bu yapılara kısaca bir bakalım:
Almanya: Öğretmen adayları, yüksek okul mezuniyeti sonrasında I. Devlet sınavına girerler bu sınavda başarılı olanlar 2 yıllık stajyerlik hakkı kazanırlar. Stajyerlik sürecinde yapılan sıkı takip ve bilgilendirme çalışmaları öğretmenlik sürecinde belirgin olarak ortaya çıkan başarılar ve bunun ardından girdikleri II. Devlet sınavı sonucunda öğretmen olarak atanırlar…
Fransa: Öğretmen adayları, ilgili üniversite veya yüksek okul mezuniyeti sonrası ilköğretimde yerel, ortaöğretim ise merkezi olarak yapılan bir sınava girerler. Bu sınavlardan başarılı olanlar 2 ile 5 yıl arasında değişen yerel ve ulusal düzeyde kurslara katılım zorunluluğu ile öğretmen olarak görevlendirilirler…
İngiltere: Öğretmen olabilmek için “Nitelikli Öğretmen Statüsü” kazanmak gerekmektedir. Bunun içinde Eğitim Bakanlığı tarafından Temel Öğretmen Eğitimi kursunu bitirmiş olmak gerekliliği vardır. Bu ülkede veliler, oluşturdukları okul aile birlikleri ile okul müdürü ve öğretmenlerin değiştirilmesinde etkili rol oynarlar.
Finlandiya: Öğretmen olabilmek için master derecesine sahip olunması gerekiyor… Öğretmenlerin kendilerini sürekli yetiştirmek ve geliştirmek gibi bir yükümlülükleri vardır. 5 yıllık periyotlarla öğretmenler kendi gelişimleri ile eğitim almaya devam ettiklerini belgelemek zorundadırlar aksi halde öğretmenlikleri yetkinlikleri ellerinden alınabilir…
ABD: Öğretmeni yetiştirme ve istihdam etme bakımından eyaletlere göre farklılıklar gözlenmektedir. Her eyalet, öğretmenlerin öğretmenlik izinlerini vermek ve yenilemek için gerekli standartları kendisi belirler. Ancak hemen hemen tüm eyaletlerde hizmet içi eğitim bir öğretmenin, öğretmenlik izninin yenilenmesinde ön şart olabilmektedir.
Gelelim bize: Bizim ülkemizde nasıl öğretmen olunduğunu bilmeyen yoktur… İlgili alanda bir üniversite mezunu olmak, pedagojik formasyona sahip olmak ve devletin yaptığı sınavda başarılı olmak... Dahası 40 münhal için 2000’e yakın başvurunun olduğunu hatırlayacak olursak bizim ülkemizde de öğretmen olmak için iyi bir donanıma sahip olunması gerektiği, başka bir ifadeyle zor ve kasvetli bir yoldan geçildiğini söyleyebiliriz. Ama sonrasında, devlete kapağı attık mı tamam... Sistem bize, artık hiçbir şey umurunuzda olmasın felsefesini adeta aşılar... Nitelik ya da kalite kavramları bir anda bizim için sıradan olgulara dönüşüverir…
Artık eski yaptığımız şeylerin ayni ya da benzerlerini yaparak başarıya ulaşmanın mümkün olmadığı yıllardayız. Kısası öğretmenler, kendileri öğrenci oldukları dönemdeki gibi öğretemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Ancak bu anlamdaki kalıplarını kıramıyorlar, bu kalıpları kırmalarına yardımcı olacak unsurları sistem içerisinde bulamıyorlar. Kuşkusuz yapılması gerekenlerin ne olduğunu söylemek, eğitime baktığınız pencereden neleri gördüğünüzle yakından ilişkilidir. Ancak işe, öğretmenlik mesleğinin “meslek statüsünün” yükseltilmesinin, bir toplumun statüsünü yükseltmek demek olduğunu anlamakla başlamalıyız…
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü tüm öğretmen arkadaşlarıma kutlu olsun…