KKTC’de Öğretmen Olmak
Eski Romalıların ilginç bir uygulamaları vardı. Bir kemerin yapımı bittirildiğinde, iskele kaldırılır ve o kemerden sorumlu olan mühendis kemerin altında beklerdi… Eğer kemer dayanıklı olmamışsa bunu ilk öğrenecek olan yine kendisi olurdu… Belki de hayatı pahasına…
O kemere bu kadar önem vermenin nedeni ise Roma’nın büyüyüp güçlenmesinin ona bağlı olmasından kaynaklanmaktaydı. Çünkü o kemerden geçen ordular savaşa gider, o kemerden geçen insanlar sosyal yaşamı geliştirirlerdi…
Günümüzde ise ülkelerin büyüyüp güçlenmesi eğitime bağlıdır… Yani köprü altında durma görevini artık öğretmenlerindir. Bu yüzden sanıldığından daha zordur öğretmen olmak…
Son yıllarda kamuya girişin kestirme yolu olarak görülse de "sınıfa girdiğinde ayağa kalktığımız kişidir öğretmen..." Ve önemlidir öğretmen olmak, eğer "öğretmenlik" mesleğinin statüsünü yok etmeye doğru götürmezsek...
Gelişmiş eğitim sistemlerinin en önemli özelliği öğretmenlerin entellektüel birikimleridir. Çünkü bu birikimler eğitim sistemini beslerler. Oysa biz de öğretmen, memurlaştırmıştır...
Ne rastgele seçilmiş bir bölümü bitirmekle öğretmen olunur, ne de sınavlarda yüksek not almakla... Korku ile bakan gözleri, geleceği kuracak umutlu bakışlara çevirmektir öğretmenliğin tılsımı... Ve ne yazık ki bozulmaya yüz tutmuştur bu tılsım…
Çünkü öğretmenin görevini sadece müfredattakini öğretme olarak algılıyoruz. Ve işte o andan itibaren onu memurlaştırmaya başlıyoruz. Oysa öğretmenin, müfredatta yazmayan ama öğrencilerinin gelişimlerinde ve kişiliklerinin oluşmasında müfredatta yazanlardan daha önemi olan bir öğesi var. O da öğretmenlerin kendi entelektüel kişiliğidir. Bu kişilik onu önemli bir rol model, sınıf içerisinde bir eğitim lideri haline getiren yegane unsurdur… İşte bu yüzden öğretmenlik farklı ve önemli bir meslektir…
Öğretmenler, kendileri öğrenci oldukları dönemdeki gibi öğretemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Ancak bu anlamdaki kalıplarını kıramıyorlar. Bu yüzden de ne eğitim sistemimizde ne de okullarımızda o yıllardan bugüne değişen bir şey yok... Belki de sadece bu yüzden her geçen gün eğitim kalitemiz biraz daha yara alıyor…
Kuşkusuz yapılması gerekenlerin ne olduğunu söylemek, eğitime baktığınız pencereden neleri gördüğünüzle yakından ilişkilidir. Ancak işe, öğretmenlik mesleğinin sadece okul içiyle sınırlı bir görev alanı olmadığını anlamakla başlamamız gerektiği de aşikardır.
***
Buraya Dikkat
En İyiler Belirlendi
2010 yılından bu yana dünya üniversitelerinin sıralamasını yayınlayan Times Higher Education (THE) kurumunca açıklanan “Dünyanın En İyi 400 Üniversitesi” sıralamasına Türkiye’den 5 üniversite girdi… Bize ise sadece üniversiteler adası olmakla övünmek kaldı.
Türkiye’den Boğaziçin üniversitesi büyük bir başarı göstererek 199’uncu sırayı aldı ve ilk 200 üniversite içinde yer aldı. İTÜ ve ODTÜ, 201-225 aralığında yer alırken, Bilkent Üniversitesi 226-250, Koç Üniversitesi ise 276-300 aralığında bulunuyor.
Times Higher Education (THE) değerlendirmesini beş ana başlık ve 13 alt başlıktan oluşan kriterlerle oluşuyor. Eğitim (%30), Bilimsel Yayınlara Yapılan Atıflar (30%), Araştırma (%30), Uluslararası Görünüm (%7.5) ve Sanayi Gelirleri (%2.5) başlıklarında dünya üniversitelerinin aldıkları skorlar raporlanarak oluşturulan sıralama her yıl Ekim ayında yayınlanıyor. Bu sıralamaya göre işte Dünyanın en iyi 10 üniversitesi:
1. CIT (California Institute of Technology)
2. Harvard Üniversitesi
3. Oxford Üniversitesi
4. Stanford Üniversitesi
5. MIT (Massachusetts Institute of Technology)
6. Princeton Üniversitesi
7. Cambridge Üniversitesi
8. California Üniversitesi
9. Chicago Üniversitesi
10. Londra Imperial Kolej
***
Anlayana - Gülmece
Kültür – Fizik
Yılların deneyimli politikacı iyi yaşlanmıştı; gözleri ve kulakları iyice zayıflamış, bedeninde takat kalmamıştı. Ancak bizim yaşlı politikacının en büyük derdi aldığı kiloları idi. Kilo almaktan kurtulmak için bir gün doğruca doktorunun yolunu tutar.
“Doktor, şu kilo sorunuma bir sorun bul” diyerek doktoruna dert yakınır. Doktor: “Sabahları bir saat kültür-fizik yapmalısınız” önerisinde bulunur.
Kilo sorunundan kurtulamayan bizim yaşlı politikacı iki hafta sonra tekrar doktorunun yolunu tutar, doktor hemen sorar:
- “Kültür-fizik yapıyorsunuz değil mi?
Bizim ki kendinden emin bir şekilde yanıtlar:
- “Ya doktor: Kültür iyi gidiyor, her sabah bir saat kitap okuyorum ama fizik bildiğin gibi, hiçbir gelişme yok…”