KKTC’de Öğretmen Olmak
Geçtiğimiz haftanın eğitim gündeminde, öğretmenlerin Maliye Bakanlığı’ndaki baskın eylemleri vardı… 2011 yılından sonra göreve başlayan öğretmenlerin maaş ve özlük haklarındaki adaletsizliğin ciddi boyutlarda olduğu biliniyor… Bu durumun da genç öğretmenler üzerinde ciddi bir motivasyonsuzluk yarattığı ortada. Öte yandan deneyimli öğretmenlerimizde de tam bir tükenmişlik yaşandığı aşikar…
Bugün eğitim sistemimizin yaşadığı en büyük sorun “öğretmen eksikliği” olarak görülse de, bu durum buzdağının sadece görünen kısmıdır… Sorunun esası çok daha derinlerdedir. Yani öğretmenin sınıfta var olması, her şey tamamdır anlamına gelmiyor…
Eski Romalıların ilginç bir uygulaması vardı. Bir kemerin yapımı bittirildiğinde, iskele kaldırılır ve o kemerden sorumlu olan mühendis kemerin altında beklerdi… Eğer kemer dayanıklı olmamışsa bunu ilk öğrenecek olan yine kendisi olurdu… Belki de hayatı pahasına…
O kemere bu kadar önem vermenin nedeni ise Roma’nın büyüyüp güçlenmesinin ona bağlı olmasından kaynaklanmasıydı. Çünkü o kemerden geçen ordular savaşa gider, o kemerden geçen insanlar sosyal yaşamı geliştirirlerdi…
Günümüzde ise ülkelerin büyüyüp güçlenmesi eğitime bağlıdır… Yani köprü altında durma görevini artık öğretmenlerindir. Bu yüzden sanıldığından daha zordur öğretmen olmak…
Son yıllarda kamuya girişin kestirme yolu olarak görülse de "sınıfa girdiğinde ayağa kalktığımız kişidir öğretmen..." Ve önemlidir öğretmen olmak, eğer "öğretmenlik" mesleğinin statüsünü yok etmeye doğru götürmezsek...
Gelişmiş eğitim sistemlerinin en önemli özelliği öğretmenlerin entelektüel birikimleridir. Çünkü bu birikimler eğitim sistemini beslerler. Oysa bizde öğretmen, memurlaşmıştır ya da memurlaştırılmıştır…
Ne rastgele seçilmiş bir bölümü bitirmekle öğretmen olunur, ne de sınavlarda yüksek not almakla... Korku ile bakan gözleri, geleceği kuracak umutlu bakışlara çevirmektir öğretmenliğin tılsımı... Ve ne yazık ki bozulmaya yüz tutmuştur bu tılsım…
Çünkü öğretmenin görevini sadece müfredattakini öğretme olarak algılıyoruz. Ve işte o andan itibaren onu memurlaştırmaya başlıyoruz. Oysa öğretmenin, müfredatta yazmayan ama öğrencilerinin gelişimlerinde ve kişiliklerinin oluşmasında müfredatta yazanlardan daha önemi olan bir öğesi var. O da öğretmenlerin kendi entelektüel kişiliğidir. Bu kişilik onu önemli bir rol model, sınıf içerisinde bir eğitim lideri haline getiren yegane unsurdur… İşte bu yüzden öğretmenlik farklı ve önemli bir meslektir…
Öğretmenler, kendileri öğrenci oldukları dönemdeki gibi öğretemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Ancak bu anlamdaki kalıplarını kıramıyorlar. Bu yüzden de ne eğitim sistemimizde ne de okullarımızda o yıllardan bugüne değişen bir şey yok... Belki de sadece bu yüzden her geçen gün eğitim kalitemiz biraz daha yara alıyor…
Kuşkusuz yapılması gerekenlerin ne olduğunu söylemek, eğitime baktığınız pencereden neleri gördüğünüzle yakından ilişkilidir. Ancak işe, öğretmenlik mesleğinin sadece okul içiyle sınırlı bir görev alanı olmadığını anlamakla başlamamız gerektiği de aşikardır.
En iyi sınıfı, en iyi okulu, en iyi programı, en iyi kitabı oluştursanız da her şey öğretmeniniz kadar iyidir… Öğretmeniniz motivasyonsuz, huzursuz ve tükenmişlik yaşıyorsa, daha da önemlisi kendini entelektüel bir kişilik olarak göremiyorsa çok fazla bir şey yapmadınız demektir… Bu yüzden her şeyden önce öğretmene yatırım yapılmalıdır…
----------
Bunlara Dikkat
ISEP Kongresi Ülkemizde Yapıldı
ISEP (International Society for Educational Planing) 44'üncü kongresini ve gözden geçirme toplantısını ülkemizde gerçekleştirdi. KEAB (Kıbrıs Eğitim Araştırmaları Birliği) işbirliğinde ve George Washington Üniversitesi desteğiyle, 15-18 Ekim 2014 tarihlerinde Girne Acapulco Hotel’de gerçekleştirilen kongrenin bu yıl ki teması “21. Yüzyılda Gelişmekte Olan Ülkelerde Eğitim Planlaması Reformları” oldu.
Kongre başkanlığını yürüten, KEAB başkanı Kemal Akkan Batman’ın konuşmasıyla başlayan kongrede; Dünya genelindeki eğitim sistemleri planlamasının geldiği nokta tartışıldı. Başta ABD, Kanada, İngiltere, Türkiye, Suudi Arabistan, İsrail ve KKTC’den olmak üzere çok sayıda eğitim bilimci akademisyenin yer aldığı kongrede eğitim bilimindeki yeni ve çağdaş yaklaşımların eğitim sistemine entegre edilmesindeki planlamanın nasıl olması gerektiği üzerinde duruldu.
----------
Matematik
Üniversite sınavlarına katılan 900 bin adaydan, 420 bininin matematikten bir doğru bile yapamadığı ortaya çıktı. Milliyet Gazetesi, internet ortamında online olarak yayımlanan “eğitim” başlığı altındaki haberlerde geçmiş yıllarda üniversite sınavlarına katılan yaklaşık 900 bin adaydan, 420 bini matematik tek bir doğru bir yapamadığını yer aldı. Koç Üniversite Matematik Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Aşkar, bu durumu doğrularken, Matematik dersinin “zor” olarak algılanmasının önüne geçişmesi gerektiğini vurguladı.
--------
Anlayana - Gülmece
Ödeşme
Adamın biri yolda giderken, birden ayağı kayıp düşer. Arkasından gelen
bir başka adam, kalkmasına yardım eder. Düşen adam nazik bir ifadeyle:
- “Çok teşekkür ederim... Bu iyiliğinize nasıl karşılık verebilirim?" der
Diğerinden yanıt gelir:
- “Vallahi ben şimdiki muhalefet partisinin bir üyesiyim. İlk seçimlerde
bizim partiye oy verir, bizi iktidar yaparsanız, ödeşmiş oluruz”
Yerden kalkan adam, diğerine ters ters bakarak:
- “Beyefendi, beyefendi... Ben düşünce kıçımı yere vurdum, kafamı
değil...”