1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. KKTC’ye sormuşlar ‘boynun niye eğri?’ ‘Ya nerem doğru b’annem’ demiş!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

KKTC’ye sormuşlar ‘boynun niye eğri?’ ‘Ya nerem doğru b’annem’ demiş!

A+A-

İngiltere’de 1980’li yıllarda “siyasi sığınma furyası” söz konusuydu...
Özellikle KKTC’nin 1983’teki ilanından sonra, taaa 1990’ların ortalarına kadar, Kıbrıs’ın Türk tarafından yüzlerce “kişi”, İngiltere’den “siyasi sığınma” talep etti...

-*-*-

Siyasi sığınma talep edenlerin içerisinde Türkiye kökenliler de vardı ve “sığınma talepleri arasında” hem KKTC’yi suçluyorlardı, hem de Türk Ordusu’nu...

-*-*-

İngiliz hırıltıyı sezdi; “ma nedir be bu gadar insan buraya gelir” diyerek, Kıbrıslı Türklere ağır vize koşulları koydu... 

-*-*-

Kapılar açılıp da en milliyetçi KKTC’cimiz “Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu” alıncaya kadar da Kıbrıslı Türklerin İngiltere’ye girişi, ciddi zorluklar görmeye başladı... 

-*-*-

Bu, “Birinci Rezil Olma Dönemi”mizdi...

-*-*-

Gelelim ikincisine...
İkinci Rezil Olma Dönemi...

-*-*-

Otomobil hırsızlığı... 
Son dönemde sayı çok yükseldi...

-*-*-

Uyardık, “Rezil olacağız” dedik; bakanlıkların makam arabası yapıldı hırsızlık araçlar ve Maliye Bakanı Özdemir Berova “yasal sıkıntı yok” dedi...

-*-*-

İngiliz tıpkı “sahte ilticacılık” dönemindeki gibi uyandı...
Şu anda hem koçanlarla ilgilenen DVLA hem de seyrüseferle ilgilenen DVSA kısa adlı kurumlar, polisle birlikte araştırma başlattı...

-*-*-

Ve neredeyse tüm Kıbrıslılar, artık bu kurumlar nezdinde “rezil” olmuş durumdadır...

-*-*-

Üç kişinin, beş kişinin yaptığı bu “güzel iş!!!”; devlet yöneticilerimiz tarafından da gayet rahat kabullenildi...
Ve KKTC ya da Kıbrıs Türk toplumu tam anlamıyla bir kez daha rezil oldu!

-*-*-

Özdemir Berova kardeşim, dün CTP Milletvekili Devrim Barçın’ın “beş ay beleşe maaş ödenen arkadaşı” sorusuna cevap vermeye çalışıyordu... 

-*-*-

Deveye “boynun niye eğri?” diye sormuşlar...
Deve Kıbrıslı Türk...
Şöyle yanıtlamış: “Ya nerem doğru b’annem!”


Keşke en azından futbolda eşit ve egemen olabilseydik!

Futbol din kadar önemlidir...
Hatta futbol, “toplumların uyutulmasında”, belki de dinden bile daha önde gelir...

-*-*-

Kıbrıs’ın Türk coğrafyasında “futbol”,  Rum coğrafyasına oranla “ulusal” veya “devlet seviyesindeki” değerini yitirmiş durumdadır...

-*-*-

Kıbrıslı Türk futbol kulüpleri, tanınmamış mahsusçuktan devletin kurbanı olmuştur ve futbolumuz en başta “canlı tv yayıncılığı” açısından, çağın 70 sene gerisinden gelmektedir...

-*-*-

Uluslararası hiç bir temas yoktur...
Parasızlık ve altyapı eksiklikleri gibi olumsuzluklarla da hızlı bir şekilde yok olmaya doğru gitmektedir...

-*-*-

Türkiye’nin bu noktada özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray etkisi, Kıbrıs’ın Türk coğrafyasında, “ulusal rekabet, “ulusal sevinç” ve “ulusal hüzün” adına önemli ya da en önemli iki adres haline gelmiştir...

-*-*-

Kıbrıs’ın Türk coğrafyasında kendi liglerimizin zayıflamasının bir nedeni de toplumsal kimliğin hızlı yok oluşudur...
Veya bilerek yok edilişidir... 

-*-*-

Bu noktada, “futbolu da kapsayan” kültürün tamamı; “Türkiye kültürü” içerisine tamamen dahil olmuş durumdadır...

-*-*-

Kıbrıs’ın Rum coğrafyasında, Avrupa’da mücadele edilen orta seviyede bir futbol söz konusudur...

-*-*-

Elbette çok sayıda Rum futbolsever, Yunanistan takımlarının da taraftarıdır ama Apoel, Omonia, Anorthosis, AEL, Baf gibi takımların taraftar sayısı, her hangi bir Yunan takımının taraftar sayısının binde biri oranında değildir...
Bizde Çetinkaya taraftarlarının tribündeki sayısı, Pazartesi akşamı İstanbul’daki renkdaşı Galatasaray’ın kendi standındaki taraftarlarının sayısının belki de 10 binde biri oranındadır!

-*-*-

Şunu vurgulamak gerekir ki, Kıbrıs’ın ulusal (Rum) takımlarının taraftarlının sayısı, Yunanistan takımlarının taraftar sayılarından çok fazladır; en kötü tahminle eşittir...

-*-*-

Kıbrıs; futbolda da Rum’dur anlayacağınız...

-*-*-

Keşke en azından futbolda eşit ve egemen olabilseydik!
Olamadık!
Ve biz bitiyoruz, onlar büyüyor...


KKTC’de en yaygın turizm şekilleri

Dünya’nın çeşitli ülkelerinde, çok farklı turizm modelleri var...
Kültür turizmi, kırsal kesim turizmi, alış veriş turizmi, sahil kum güneş turizmi, hatta doğum turizmi, sağlık turizmi, diş turizmi gibi... 

-*-*-

Spor turizmi, dağ turizmi, yemek turizmi, din turizmi, alkol turizmi, tarım turizmi vesayre vesayre vesayre... 
Son olarak belirtelim, seks turizmi de yaygındır... 

-*-*-

Peki KKTC’de?
KKTC’de en yaygın turizm şekilleri mi?
Whisky hırsızlığı turizmi...
Tetikçilik turizmi...
Gel soy git turizmi...
Yağcılık turizmi... 
Ne güzel!
Öncül sektör!
Al da geeeel!


Yürü da ense tıraşını görelim Tatar!

Ersin Tatar diyor ki, “... Mart ayında Cenevre’de yapılacak toplantıya, müzakereye gitmiyoruz...”
Peki neye gidiyormuşuz?
“Bir bakıp döneceğiz...”

-*-*-

Efendim, “... Resmi müzakere sürecinin başlaması için egemenliğimizin kabul edilmesi gerekiyor”muş!

-*-*-

Müzakereleri boş verin...
Size bir soru sormak istiyorum: 
“Başınıza bir felaket gelse, ilk yanınızda durması gereken, ilk yardımınıza koşması gereken kimdir?
En yakınlarınız değil mi? Aileniz değil mi?”

-*-*-

Eğer düştüğünüz zaman, “ailem” dediğiniz kişiler yanı başınızda değilse, ortada bir “pislik” bir “yanlışlık” var demektir!

-*-*-

Şimdi; KKTC’nin egemenliğinden bahseden bir Tatar kardeşimiz var...
Yani “devletimizi” tanıtma sevdalısı bir ağabeyimiz...

-*-*-

Peki, bu ağabeye, örneğin en yakın ailesi olan “Türkiye”den ne kadar destek geliyor?

-*-*-

Çok basit bir denklemden söz edebiliriz!

-*-*-

Türkiye’ye ve Türkiye’nin “evladı”na ya da bilinen sıfatla “yavru”suna; en yakın durması gereken kimdir?
Tabii ki “ana”nın akrabaları!

-*-*-

Mesela Suriye’deki yeni yönetim...
Veya Kazakistan!

-*-*-

Her ikisi de “Kıbrıs Cumhuriyeti” ile birliktedir...
Son bir hafta içinde yaşananlar da bunun ispatıdır... 
Öteki aile fertlerimiz mi?
Hep hikaye!
Hep yalan!

-*-*-

Demek ki “KKTC’nin egemenliği” bizim gerçek anlamda desteğe ihtiyacımız olan bir gerçek değildir...
“Sahte” bir durumdur ki en yakınlarımız bile bizim yanımızda değildir...

-*-*-

Bu yüzden diyorum ki, hikaye okuma Tatar!
Hade hade!
Yürü da ense tıraşını görelim!


gklive1xeaemsvc.jpg

İnternetten alınmış veya çalınmış bir fotoğraf... National Geographic dergisine ait olduğu söylendi... Bayıldım...

Bu yazı toplam 1227 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar