Kliridis; yüreğinde ‘AŞK’la ölen adam
Hangi yıldı hatırlayamıyorum.
Belki 2004, belki 2005...
Mevsim yaz, bir arkadaşımla Lokmacı kapısından güneye geçtik.
Biraz yürüyüş yaptıktan sonra, ‘Uzun Yol’ olarak da bilinen Ledra Caddesi’nde biraz soluklanmaya karar verdik.
Yol üzerindeki bir büfeden dondurma aldık ve hemen büfenin karşısında bulunan banka oturduk.
Biz geldiğimizde, bankın diğer ucunda oturmakta olan yaşlı bir kadın vardı.
İlk etapta kadına dikkatle bakmadığımızdan, kim olduğunu fark etmedik.
Hoş, dikkatle baksak da tanır mıydık?
Pek emin değilim.
Banka oturduktan birkaç dakika sonra, karşıdaki büfeden, tıpkı bizim gibi elinde iki külah dondurmayla çıkıp, bize doğru yürümekte olan bir başka kadına ilişti gözümüz.
Oturan kadını değil ama, karşından geleni tanımıştık görür görmez.
Keti Kliridis’ti elinde dondurma külahlarıyla yaklaşmakta olan kadın.
Kıbrıs Cumhuriyeti eski başkanı Glafkos Kliridis’in kızı Keti Kliridis.
Ve o an anladık ki, oturduğumuz bankı paylaşmakta olduğumuz kadın da Keti Kliridis’in annesi, Glafkos Kliridis’in karısı, Lila İrini Kliridis’ti.
***
Lila İrini Kliridis’i o ilk ve son görüşümde, henüz sevgili Niyazi Kızılyürek’in, ‘Glafkos Kliridis: Tarihten güncelliğe bir Kıbrıs yolculuğu’ adlı kitabı yayınlanmamıştı ve ben Kliridis çiftinin yaşadığı büyük aşktan henüz habersizdim.
Eğer bilseydim, daha bir başka bakardım o zaman gözlerine.
***
Glafkos Kliridis, Kıbrıs adasının yetiştirdiği önemli siyasetçilerden biriydi.
EOKA’cıydı, ENOSİS savunucusuydu ama unutmamakta fayda var; mücadelesi, 1950’li yılların aydınlarının mücadelesiyle aynıydı:
İngiliz sömürge yönetiminden kurtulmak!
O bir EOKA-B’ci değildi.
Hatta bir Makarios’çu olarak, Makarios ekolünün dahi Kıbrıs sorunu konusunda geçmişte yaptığı hataları gören ve bu hataları açık yüreklilikle söyleyebilen, bir parçası olduğu hataların arkasına saklanarak 50 yıl öncesinin milliyetçi yaklaşımlarına körü körüne sahip çıkmayan, bu yaklaşımları eleştirebilen bir adamdı.
O çatışmaya değil, barış kültürüne inanan bir siyasetçiydi.
Temmuz 1974’te işi, Yunan cunta yönetimi ile işbirliği içerisinde darbe yapmak kadar ileriye götüren EOKA-B’cilere karşı mücadele etmek üzere kurulan özel polis biriminin, ‘şiddete şiddetle yanıt vermesini’ de hararetle eleştirenler arasında yer almıştı.
Aslen Hintli olan karısı Lila’nın, Glafkos’la evlendikten sonra kimliğine eklediği Rumca isme dikkat edin; İrini!
Yani Barış!
***
1993-2003 yılları arasında, iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapan Kliridis, Annan Planı sürecinin de mimarlarındandı.
1999 yılında taraflar arasında müzakerelere başlanması kararının hemen ardından, Denktaş’ın akşam yemeği davetine icabet etmek için Kuzey Kıbrıs’a geçerek koca koca tabuları yıkmış, ‘farklı’ bir müzakereci olacağının sinyalini daha ilk günden vermişti.
Ve müzakere süreci boyunca sürdürdüğü tutum nedeniyle Rum tarafında bazı çevrelerce ‘işbirlikçi’ ilan edilmişti.
Dönemin BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro de Soto’nun, 2010 yılında İstanbul’da yaptığımız röportajda Kliridis için, ‘hayallerdeki müzakereci’ ifadesini kullanması da tesadüf değildi:
‘(...) Kliridis’in Kıbrıs sorununu çözmek istediğinden hiç şüphem yok. Vücut diliyle bile bunu açık şekilde belli ediyordu. Müzakere masasında hep kendi inandığı şekilde durdu ve gerektiğinde Ulusal Konsey’e rağmen hareket etme kararlılığını gösterdi. Hayallerdeki müzakereciydi (...)’
***
Glafkos Kliridis, Annan Planı’na ‘Evet’ denmesi taraftarıydı.
O bir ‘Evet’çiydi.
Peki acaba, müzakerelerin sürdüğü dönemde, 2003 yılının Şubat ayında yapılan Rum başkanlık seçimlerinde sandıktan Papadopulos değil de bir kez daha Kliridis çıkmış olsaydı...
2004 referandumunun sonucu acaba farklı olur muydu?
Bu soru, her zaman için aklımızın bir köşesini meşgul etmeye devam edecek.
***
Glafkos ve Lila, evlendikleri 1947 yılından, Lila’nın öldüğü 2007 yılına kadar, yani tam 60 yıl boyunca, birbirlerini çok büyük bir aşkla sevmişler.
Niyazi Kızılyürek, 19 Haziran 2007 tarihinde Yenidüzen Gazetesi’nde yayınlanan, ‘Lili İrini Kliridis’in ardından’ adlı makalesinde, Glafkos Kliridis’le arasında geçen bir konuşmayı şöyle aktarıyor:
“...’Glafkos Kliridis: Tarihten Güncelliğe Bir Kıbrıs Yolculuğu’ adlı çalışmayı hazırlarken, Kliridis ile yaptığımız sohbetlerden birini hatırlarım. Şöyle demişti: ‘Elinizi çabuk tutun, kitabı bitirelim, çünkü beni artık hayata, Lila’dan başka hiç bir şey bağlamıyor’...”
Lila İrini, bu konuşmadan kısa bir süre sonra, Haziran 2007’de hayatını kaybetti.
O’nun ölümüyle birlikte Glafkos Kliridis hayatla olan bağlarını da yitirdi.
Karısının ölümünün ardından, hızlı bir çöküş sürecine girdiği söyleniyor.
***
Kliridis artık yok.
Ve geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarıp, hayatının son döneminde adanın yeniden birleşmesi için çalışan bir adam...
Ve bir kadını, koskoca bir ömür boyunca büyük bir aşkla sevebilecek kadar büyük yüreğe sahip bir adam...
Ve o çok sevdiği karısına ‘Barış’ adını veren bir adam...
Ölümünün ardından saygıyla hatırlanmayı hak ediyor.