Koalisyon kurmama lüksü var mı?
Erken seçim yaklaşıyor, adaylar belirlendi. Hatta sokağa çıkmaya başladılar. Böylece tartışmalar da adaylardan siyasi açıklamalara kaymaya başladı.
HP ve başkanı Kudret Özersay şimdiden bu seçimin en çok merak edilenleri oldu. Seçim startı verilmeden önce bütün tepki oylarını alarak zirveye çıkacağı konuşulan HP erken seçim startı verildikten sonra her geçen gün aşağılara inmeye başladı.
Hele aday belirleme sürecinde epey yıprandı. Şimdilerde 3 üncü sırada görülse bile seçime daha çok var. Ne olacağını bilinmez.
Kudret bey konuşmalarında “seçimden tek başına iktidar çıkacağını, bu gerçekleşmezse hiçbir parti ile koalisyon kurmayacağını” söylüyor.
Önceki gün Özersay HP Basın Bürosu aracılığı yaptığı açıklamada, "mevcut statükonun yaratıcısı ya da sonradan ortağı olan siyasi partilerle koalisyon kurmanın aslında !ben hesap sormayacağım' demekle aynı anlama geleceğini" savunarak, bu partilerle koalisyon kurulması durumunda, koalisyon ortağı olan partiden belediye başkanları hakkındaki Sayıştay raporlarının üzerine gidilmesinin; Başbakanlık Denetleme tarafından hazırlanan yolsuzluk dosyalarının sonuçlandırılmasının ve batık kredilerin sorumlularının hesap vermesinin özellikle geçmişte hükümetlerde yer almış olan koalisyon ortağı parti tarafından engelleneceğini düşündüklerini ve koalisyona bunun için karşı çıktıklarını belirtti.
Geçtiğimiz günlerde Genç TV’de yayınlanan Mustafa Alkan’ın sunduğu Er Meydanı Programın konuk olan Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman da “seçimden sonra Demokrat Parti ya da Ulusal Birlik Partisi ile koalisyon hükümeti kurmak istemediğini” söyledi.
Bu açıklamalar iki parti başkanının seçimden koalisyon kurmak istemedikleri yönünde açıklamalarıdır. Halktan tek başına iktidar istediler. Bu doğrudur. Ama iki açıklama arasındaki temel yaklaşım farkını görmezden gelmek ve aynı kefeye koyarak eleştirmek doğru değil.
Özersay “ben bu partilerle koalisyon kurmayacağım çünkü kurarsam ortağımdan hesap soramayacağım” dedi. Erhürman ise “ben UBP ve DP ile koalisyon kurmak istemiyorum” dedi.
Kurmayacağım başka birşeydir. Kurmak istemiyorum ise bambaşka birşeydir. İkisini aynı kefeye koyarak değerlendirmek ard niyetli değilse bile en azından iyi niyetten yoksun eleştirilerdir.
Elbette her iki lider de içinden geleni söylüyor. Özersay’ın bu yöndeki düşünceleri eskiden beri seslendirdiğini ve herhangi bir parti ile koalisyon kurmama kararlılığında olduğunu biliyoruz.
Ama Erhürman “UBP ve DP ile koalisyon kurmayacağım diye bir açıklama yapmadı. Aksine geçmiş tecrübelerimize binaen bu iki parti ile koalisyon kurmak istemiyorum ama kararı parti meclisi verecek” dedi. Böylece kapıyı kapatmadı. Aksine sorumlu bir siyasetçi olarak tek başına karar alamayacağını yetkinin parti meclisinde olduğunu da söyledi.
Bir seçime gidiyoruz. Seçimden ne çıkar bilemeyiz. O nedenle kimse “doğmamış çocuğa don biçemez”. Seçim bittikten ve sonuçlar netleştikten sonra yetkili kurullar oturur ve değerlendirir.
Önceden koalisyon kurmam deme lüksü kimsede yoktur. Sonuçta seçmen koalisyon derse koalisyon kurarsınız. Tek başına hükümet derse bir parti tek başına hükümet kurar. Buna önceden siz karar veremezsiniz.
İşte Almanya örneği. Hem de sonuçlar açıklandıktan sonra SPD “halkımız bize ana muhalefet görevi verdi o nedenle biz koalisyonda yer almayacağız” dedi. Böylece Jamaika bayrağı renklerinden esinlenen “Jamaika koalisyonu” kurulma çalışmaları başladı.
Aylar süren çalışmalar olumsuzlukla sonuçlandı. Böylece gözler bir kez daha büyük koalisyona yani “CDU-CSU ile SPD koalisyonu” kurulması için çabalar yoğunlaştırıldı. Henüz SPD’nin olumlu görüşünü duymadım ama siyasi gözlemciler kimsenin yeniden seçime gitmek istemediğini bu nedenle SPD’nin kaçamayacağını söylüyor.
Bu bakımdan liderler elbette içinden geçeni rahatlıkla seçmenle paylaşmalıdır. Ama kesin konuşmamak, sonuçları beklemek ve yetkili organ kararları doğrultusunda konuşmak gerekir diye düşünüyorum.