1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Koççatlı iki genç, “Ağanın Bahçaları” diye bilinen bölgede, sırakuyuların yanında kayıp edilmişti…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Koççatlı iki genç, “Ağanın Bahçaları” diye bilinen bölgede, sırakuyuların yanında kayıp edilmişti…”

A+A-

OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…

 

jj-033.jpg

Koççatlı bir okurumuz, Koççatlı “kayıp” iki Kıbrıslıtürk genç, Hüseyin İbrahim ile Cemal Mustafa’nın, 25 Aralık 1963’te Koççat’tan Nissu’ya (Dizdarköy) giderken “kayıp” edilmeleriyle ilgili olarak şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“Koççatlı iki gencimizin “kayıp” edilmesiyle ilgili olarak yazmış olduklarınızı şimdi okudum. O gün, onlardan önce Derviş Arap diye bir köylümüz vardı, köydeki “teşkilat” bu adamı “Git sigara getir” diye Dizdarköy’e (Nissu) yollamıştı… Bu adam dağın tepesinde yalnız yaşardı. “Teşkilat”çıların “Git sigara getir” demesi üzerine Dizdarköy’e gidince bazı Kıbrıslırumlar tarafından yakalanıp sorgulanmıştı… Sonra orada bulunan ve Derviş Arap’ı tanıyan bir Kıbrıslırum, “Biz onu tanırık, herhangi bir olayla alakası yoktur” diyerek, Derviş Arap’ı serbest bıraktırmıştı. Derviş Arap köye gelince, sorguya çekilmiş ve o da başından geçenleri “Teşkilat”çılara anlatmıştı… O dönem Koççat’ta yetkili olan şahıs, “Aman, koşun da iki genç gidiyor Dizdarköy’e, söyleyin köyden çıkmasınlar” demişti ama geç kalmışlardı. Hüseyin İbrahim ile Cemal Mustafa kendi bisikletleriyle köyden ayrılarak sigara almak üzere Dizdarköy’e yola çıkmışlardı. Köydekiler onları durdurmayı yetiştirememişti.

Koççat ile Dizdarköy arasında “Ağaların Bahçaları” denen bir yer vardı, orada sırakuyular vardı, işte oralarda bir barikat vardı. Ben bu iki gencimizin orada alınıp “kayıp” edildiğini duyduydum…

Perahoryo ile Dizdarköy iç içe gibiydi… Aynı köyün iki mahallesi gibiydi, bir dere ayırırdı iki köyü, hala öyledir…

Benim size önerim, o köyde Kıbrıslırumlar’ın “teşkilatı”nın yetkililerinden bir Büyük G…., bir da Küçük G… vardı. Bunlar akrabaydı herhalde. Bu konuda daha geniş bilgileri olabilir. Büyük G…. tahminim çoktan ölmüştür ama Küçük G…. hayatta olabilir. Belki bu şahıs size araştırmalarınızda yardımcı olabilir…”

Bu okuruma paylaştığı bilgiler için çok teşekkür ederim…

Konuyla ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımı isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum.

Kayıplar Komitesi’yle temas etmek isteyenler de 181 İhbar Hattı’nı arayabilirler.

 


Bir Kıbrıslırum okurumuz:
“Bölgede bazı Kıbrıslıtürkler, bir Kıbrıslırum polisini yaraladıydı…”

Bir Kıbrıslırum okurumuz, bizi arayarak şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“Geçtiğimiz günlerde Nissu’da (Dizdarköy) “kayıplar”la ilgili bir etkinliğe katılarak konuşma yaptığınızı ve Koççat’tan Nissu’ya giderken “kayıp” edilen iki Kıbrıslıtürk’le ilgili köylüleri bilgi vermeye teşvik ettiğinizi sosyal medya sayfanızda okudum. Bu iki masum gencin bu şekilde öldürülüp “kayıp” edilmesi son derece üzücüdür.

Size anlatacağım olayın bu konuyla ilgisi olmayabilir – sadece bu bölgede yaşanmış bir başka olayı aktarmak isterim.

Size anlatacağım olayın 1963’te mi, yoksa 1964’te mi yaşandığı hakkında bilgim yoktur, yani tam hangi tarihte meydana geldi bu olay? Bunu bilemeyeceğim. Tek bildiğim 1963’teki fasariyalardan sonra bu bölgede bir gün bir Kıbrıslırum polisi, bazı Kıbrıslıtürkler’i yolda durdurarak arama yapmak istemiş araçlarını. Ve o zaman o Kıbrıslıtürkler’den birisi tabancasıyla bu Kıbrıslırum polisini vurmuş. Polis ölmemiş… O Kıbrıslıtürkler oradan arabalarıyla kaçmışlar… Bu polis o bölgeden bir polis değilmiş. Bu konuyu araştırırsanız, belki olayın tam olarak hangi köy civarında olduğunu, hangi tarihte gerçekleştiğini de öğrenebilirsiniz…”

Bu okuruma da paylaştığı bu bilgiler için teşekkür ederim. Konuyla ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımı isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum.

 


BASINDAN GÜNCEL…

Hollanda Yüksek Mahkemesi: “Ülkemiz Srebrenitsa katliamından yüzde 10 oranında sorumlu…”

Yusuf Özkan Lahey, Hollanda

Hollanda Yüksek Mahkemesi, ülkenin 1995'te Bosna-Hersek'in Srebrenitsa kasabasında Sırp güçlerince katledilen yaklaşık 8 bin kişiden 350'sinin ölümünde kısmen sorumluluğu olduğuna yönelik temyiz mahkemesinin kararını onadı. Ancak mahkemeye göre, Hollanda askerleri katliamdan sadece "yüzde 10" oranında sorumlu. Temyiz Mahkemesi'ne göre ise bu oran "yüzde 30"du.

Yüksek Mahkeme'nin kararında, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen güvenli bölgede görev yapan askerlerin, öldürülme riskleri olmasına karşın, bu kişileri Bosnalı Sırp komutan Ratko Mladic'e bağlı birliklere teslim etmelerinin yanlış olduğu vurgulandı.

Bununla birlikte hafif silahlara sahip Hollanda askerlerinin, ağır silahlı Sırplara karşı koyacak durumda olmadıkları belirtildi.

Srebrenitsa'da yaşananlar, "2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'daki en büyük katliam" olarak nitelendiriliyor.

Karar taraflarca temyiz edilmişti

Lahey Mahkemesi Temmuz 2014'te, Potocari'deki üste bulunan 350 Müslüman erkeğin Mladiç'e bağlı güçlere teslim edilmelerinde Hollanda devletinin tek başına sorumlu olduğuna karar verdi.

Ancak bu karar hem Hollanda devleti hem de kurban yakınları tarafından temyiz edildi.

Lahey Temyiz Mahkemesi, Haziran 2017'de Hollanda'nın 350 Müslüman'ın ölümünden kısmen sorumlu olduğuna hükmetti.

Mahkeme devleti, Boşnakların uğradığı zararın yüzde 30'unu ödemeye mahkum etti.

Bu karara yine her iki taraf da itiraz edince, konu Yüksek Mahkeme'ye taşındı.

Yüksek Mahkeme Tavsiye Kurulu, Hollanda'nın, 350 Boşnak erkeğin ölümünden sorumlu tutulamayacağını bildirdi.

Kurula göre Hollanda askerleri, Müslüman erkekleri üsten gönderdiklerinde öldürüleceklerini kesin olarak bilemezdi.

Konunun AİHM'e taşınması bekleniyor

Yüksek Mahkeme ise son kararında, BM adına Stebrenitsa'yı kontrol eden Hollanda taburunun (Dutchbat), Boşnak erkekleri üsten göndererek, Sırpların elinden kurtulma şansından mahrum ettiğini belirtti.

Ancak mahkeme, yüzde 30 tazminat oranını da yüksek bularak, yüzde 10'a düşürdü.

Ölümlerden Hollanda devletini sorumlu tutan kurban yakınlarının ise kararın ardından konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıması bekleniyor.

Srebrenitsa Anneleri'nin avukatlarından Simon van der Sluijs, Hollanda Yüksek Mahkemesi'nin kararının kurban yakınlarında hayal kırıklığı yarattığını söyledi.

Yargıtay'ın, "Srebrenitsa'daki Hollandalı askerlerin BM misyonunun bir parçası olduğu ve bu nedenle devletin eylemlerinden tam olarak sorumlu olamayacağına" ilişkin kararını eleştiren van der Sluijs'e göre, yüzde 10 sorumluluk çok düşük .

Hollandalı avukat, "Ne yapılması gerektiğini söyleyecekseniz, eylemlerinizin sorumluluğunu da üstlenmelisiniz" dedi.

'Hollandalı askerler insanları kurtarabilirdi'

Dava için Lahey'e gelen "Srebrenitsa Anneleri" de, karardan duydukları üzüntüyü dile getirdi.

Bir kurban annesi, "Hollandalı askerler, insanların hayatlarını kurtarabilirlerdi. Oğlumun da..." diye konuştu

Srebrenitsa Anneleri daha önce Strazburg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeyi düşündüklerini açıklamıştı.

Avukat Van der Sluijs bu konuda henüz bir açıklama yapmadı.

Srebrenitsa'da görev yapan Hollandalı eski askerler adına davayı izleyen Olaf Nijeboer ise, mahkeme kararıyla sorumluluğun yüzde 90'ının BM'ye ait olduğunu vurguladı.

Nijeboer, BM'yi üzerine düşen sorumluluğu üstlenmeye çağırdı.

(BBC – Yusuf ÖZKAN – 19.7.2019)

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1899 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar