'KOD ADI VENÜS'
Yazarlığını, yönetmenliğini ve yapımcılığını Tamer Garip’in yaptığı “Kod Adı Venüs”, büyük çoğunluğu amatör Kıbrıslı Türk, Türkiyeli ve İngilizlerden oluşan 200 civarındaki oyuncusu yanında; Mavi Köşk, Bellapais Manastırı, St. Barnabas,
Yazarlığını, yönetmenliğini ve yapımcılığını Tamer Garip’in yaptığı “Kod Adı Venüs”, büyük çoğunluğu amatör Kıbrıslı Türk, Türkiyeli ve İngilizlerden oluşan 200 civarındaki oyuncusu yanında; Mavi Köşk, Bellapais Manastırı, St. Barnabas, Büyük Han, Arabahmet Mahallesi, Lambusa kayaları, Salamis Harabeleri, Kaplıca kıyıları gibi mekanlarda çekilen film için 150 kişi de kamera arkasındaki işlerde görev aldı. Bir milyon sterline mal olacağı hesaplanan Kod Adı Venüs’ün ana sponsorluğunu da YDÜ yapıyor.
Kıbrıs’ın kaderini filmin başrolündeki Yasmin’in yaşadıklarıyla özdeşleştiren uzun metrajlı filmiyle hayli iddialı olan Garip, filminin 40 yıllık birikimin sonucu olduğunu vurguluyor ve “hayatımın projesi” diyor. Film, mayıs ayında dünyanın en prestijli film festivali Cannes’da gösterilecek.
İNGİLİZ VE TÜRKİYELİ PROFESYONELLER VE AMATÖRLER
İngiliz profesyonel oyuncular Jolie Myatt ve Jonny Lee Kemp; Türkiye’den Cengiz Bozkurt ve Kıbrıs’tan Serhat Harman’ın başrolde yer aldığı filmin diğer rollerinde, aralarında bazı tiyatrocular ve belki de hiçbir sahne deneyimi olmayan kamuoyunun yakından tanıdığı birçok sima bulunuyor.
“Kıbrıs konusu benim açımdan çok büyük bir konu ama bunu öyle bir dille anlatmak istedim ki Avrupa’da izleyecek bir kişi, Da Vinci Şifresi gibi gizemli bir şey izlesin istedim. Bir aşk hikayesi ama sıradan değil” diyen Garip, Kıbrıs meselesinin sadece Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olarak değil İngilizler de katılarak konuşulması gerektiğini, bu yüzden filmin başrol karakterinin bir İngiliz kadın casus olduğunu anlattı.
Filmin senaryosunu hazırlarken var olan bilgi birikimini kullanmak yanında birçok kitap okuduğunu, İngiliz Gizli Servisi’nin araştırmalarını incelediğini söyleyen Tamer Garip, filmin hikayesinde yer alan olayların tümünün doğru olduğunu, tarihe sadık kaldığını ama zamanlarının farklı olabileceğini belirtti.
“DA VİNCİ ŞİFRESİ 2”
Tamer Garip, filmiyle ilk hedefinin Avrupa olduğunu ama İngiltere’yle görüştükten sonra şu anda dünyayı hedeflediğini belirterek, “Filmimde Da Vinci Şifresi’ndeki gibi çok ilginç bir sonuç var. Çok ciddi boyutlarda, büyük bir olayla bitecek. İngiltere’ye filmim ‘Da Vinci Şifresi 2’ olarak yansıyacak. Bu bir Kıbrıs hikayesi olarak görülmeyecek. Filmin senaryosunun bütününü kimse bilmiyor” dedi.
DOĞAÇLAMA
Kod Adı Venüs’te rol alanların ellerinde yazılı bir metin bulunmadığını; İngiliz oyunculara çok ısrar ettikleri için metin gönderdiğini ama geldiklerinde ellerindeki kağıtları alıp yırttığını söyleyen Garip, yüzde 99’u hayatında ilk kez bir filmde rol alan oyuncuların doğaçlama yaptığını; kendisinin onlara konsepti anlattığını ve belli sözcükleri mutlaka kullanmalarını söylediğini kaydetti.
Tamer Garip, bireysel iyi oyunculuktan çok karşıdakiyle düzgün iletişim kuranların iyi oyuncu olduğunu ifade ederek, bir metnin ezberlenmesinden çok oyuncuların yapmacıklıktan uzak ve doğal olması için bu yolu seçtiğini söyledi.
Filmin çekimlerinin “40 gün 40 gece” sürdüğünü, haftada 6 gün çalıştıklarını anlatan Tamer Garip, yorucu olsa da çok güzel günler geçirdiklerini söyledi.
“BARIŞÇI BİR FİLM… HER ŞEY METAFOR”
Filmi “barışçı” diye niteleyen Tamer Garip, filmini Rum Yönetimi Başkanı Hristofyas’a da götürmek istiyor. Kıbrıs’taki olaylarda ağırlıklı olarak İngilizleri suçlayan Kod Adı Venüs’te başrol oyuncusu özelinde Kıbrıs’ın başından geçenlerin anlatıldığını ifade eden Garip, “Filmde her şey metafordur. Her sahnede metafor var. Bir İngiliz kız ailesini ararken başından geçen hikayeyi anlatıyor. Filmdeki her şey, tarihte yaşanmış bir şeyi temsil eder” diye konuştu.
“SADECE 2 YERDE KAN VAR”
Kıbrıslı Türklerin bir yerden bir yere giderken otobüslerden, arabalardan indirilerek yoklandığı, horlandığı barikatlara kendi yaşadığı deneyimden esinlenerek bir sahnede yer veren Tamer Garip, filmde sadece iki yerde kan kullanıldığını belirtti. Garip, bu amaçla Kan Bankası’ndan kullanım süresi dolmuş kan aldıklarını; viski bardağına damlayan kan sahnesinde ise kendi parmağına iğne batırarak kan akıttığını söyledi.
KOSTÜMLER ÖZTOPRAK’TAN
Kostümleri, İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türk ünlü modacı Abdullah Öztoprak’ın yaptığı film adada 1955-74 arası dönemi konu alıyor. Filmde ağırlıkla Kıbrıslıları kullanmayı tercih ettiğini vurgulayan Tamer Garip, görüntü yönetmeninin Hollanda’dan geldiğini, Karayip Korsanları filminin çekildiği kameraları kullandığını, film çekimi sırasında YDÜ öğrencilerinin de hazır bulunduğunu ve deneyim kazandıklarını anlattı.
Garip, gelecek yıl “doktorlar ve avukatlar” dizisi çekmeyi planladığını da söyledi.
YANAN KULÜBE VE KAYMAKAM
Filmin çekimleri sırasında yaşanan ilginç olaylardan birini anlatmasını istediğimiz Tamer Garip, Kaplıca’daki çekimler sırasında kullandıkları kulübenin mumlar yüzünden nasıl yandığını da özetle şöyle anlattı:
“Kaymakam film setine gelerek ‘Bu kulübeyi işiniz bitince yakacağınızı duyduk, kesinlikle iznimiz yoktur” dedi. Kaymakama asla böyle bir niyetim olmadığını, kulübeyi üniversiteye getirip sinema müzesi yapmayı planladığımı söyledim. Bir gün kayalıklarda öğle yemeği yerken, çekim sırasında kullandığımız mumlar yüzünden kulübenin alev aldığını ve yanmaya başladığını gördük. Büyük panik yaşadık. Önce içerideki kameraları ve değerli şeyleri kurtardık. Denizden su taşıdık, alevlere döktük. Bazı arkadaşların arabalarında yangın söndürme tüpleri vardı ve onları kullanarak yangını tamamen söndürdük. Ancak kulübe de tamamen yandı!”
“O anda ‘Kaymakam bizi kesecek, öldürecek’ diye düşündüm” diyen Garip, kulübedeki kameraları ve diğer değerli şeyleri kurtardıklarını; o sırada filmde yanan bir senaryo yazmayı ve hemen çekmeyi bile düşündüğünü anlattı.