1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Köklü Rus klasik müzik ekolünün Akdeniz’e inmiş 5 kadın sanatçısı: Classical Ladies
Köklü Rus klasik müzik ekolünün Akdeniz’e inmiş 5 kadın sanatçısı: Classical Ladies

Köklü Rus klasik müzik ekolünün Akdeniz’e inmiş 5 kadın sanatçısı: Classical Ladies

Hem Rus toplumunu daha yakından anlama, hem de önemli bir sanatsal geçmişe sahip olan bir geleneğin ülkemizde yaşayan (çoğu aileleriyle birlikte) temsilcileriyle daha yakından tanışmak ve YENİDÜZEN okurlarına da anlatmak adına keyifli bir röportaj yaptık.

A+A-

Ülkemizde sayı olarak en büyük nüfusa sahip toplumlardan birisi olan Rus toplumunun klasik müzik icra eden, özellikle Lefkoşa ve Bellapais’te verdikleri başarılı konserlerle dikkat çeken sanatçılarından Classical Ladies grubu üyeleri Maria Semochkina (Soprano), Katerina Stern (Keman), Nadezhda Kameneva (Piyano), Irina Akkök (Piyano) ve Lena Stern (Piyano) ile buluşarak üç dilli bir sohbet gerçekleştirdik. Hem Rus toplumunu daha yakından anlama, hem de önemli bir sanatsal geçmişe sahip olan bir geleneğin ülkemizde yaşayan (çoğu aileleriyle birlikte) temsilcileriyle daha yakından tanışmak ve YENİDÜZEN okurlarına da anlatmak adına keyifli bir röportaj yaptık.  

Murat OBENLER

 

“Rusya’da 5-7 yaş arasında müziğe başlanıyor. Çok iyi ve kaliteli bir eğitim aldığımız için hepimiz de şanslıyız. Rusya’da müzik okulu, müzik lisesi ve konservatuvar olarak toplam 18 yıl müzik eğitim alıyoruz. En uzun eğitim müzisyenlerindir”

 

Öncelikle herkesten kısaca kendini tanıtmasını rica ediyorum?
Katerina Stern: 3 yaşında ilk kez kemanı gördüm. Benim için küçükken keman çalmak hayal gibiydi. Anne babam müzisyen olduğu keman ile erken tanıştım ve 7 yaşında çalmaya başladım. 10 yaşında daha iyi çalmaya başladım, 13 yaşında ilk kez Finlandiya’da bir yarışmaya katıldım ve profesyonel müzisyen olmaya karar verdim. 7 yıl konservatuvar ve sonrası yüksek okul öğretmenliği derecem var. Üniversitede ders de veriyorum. 2022’de Kıbrıs’a gelmeye karar verdim.

 

Müzisyen olmak hayatta bir dezavantaj mıdır? Bu soruyu herkesin yanıtlamasını rica ediyorum.
Katerina Stern: Müzisyen olmak çok zordur ama bir o kadar da ilginçtir.
Lena Stern: Piyanoya 9 yaş gibi geç bir yaşta başladım. 1982’de müzik okuluna gittim ve 15 yaşına kadar orada eğitim gördüm. Diplomam olmasına rağmen beni müzik lisesine aldılar. Sonrasında da konservatuvarda devam ettim. Benim ailemde hiç müzisyen yoktur. 2. sınıfta Katia’nın babası ile tanıştım ve onun da ısrarları ile okulu bırakarak küçük bir şehre yerleştik. Katia 6 yaşındayken konservatuvara devam ettim. Neredeyse Katia ile birlikte konservatuvarı bitirecektik. Sonra daha büyük bir şehre geçerek oradaki konservatuvarda çalışmaya başladım.

Nadezhda Kameneva: Benim annem piyano öğretmenidir. Beni müzik okuluna 5 yaşında yalan söyleyerek (parka gideceğiz diye) götürdüler. Çocuklarla birlikte sınavın yapıldı okula girişim o giriş oldu ve müzik benim hayatım oldu. 1982’de okula ilk girişimdi. O zaman çok yetenekli çocukları aldıkları bir ülkesel bazda bir yarışmaya katıldım ve onda da başarılı oldum. Ben de annemlerle operalara, konserlere gittiğim için çıkışta sokakta bütün şarkıları söylüyordum ve müziği seviyordum ama başka seçeneğim de yoktu. Müziğin içine doğmuşum zaten. Devlet parasız okutmaya okutuyordu ama öyle canın çektiği zaman da okulu bırakamıyordun. Müzik okulunu bitirdim, müzik liseye girmek istemiyordum çünkü üniversiteye gidip dil öğrenmek istiyordum. Anneannemin hayali benim müzik lisesine gitmemdi ve onu kırmayarak oraya gittim. Konservatuvara kendi kararımla ve müziği meslek olarak seçme hedefiyle gittim. Kırgızistan’da okulu bitirdikten sonra çalışmaya başladım, evlendim, çocuğumu doğurdum ve konserlere devam ettim. Rusya’ya, Kazakistan’a da gittim ve şimdi Kuzey Kıbrıstayım.

Maria Semochkina: Moskova’da akıllı ve iyi ailelerin geleneği olduğu üzere ben de 5 yaşında müzik okuluna başladım. (Rusyada gelenek çocukların ya müziğe ya da baleye başlamasıdır). Ben çok kilolu olduğum için bale seçeneği zaten olamazdı. Evimizde piyano vardı ve piyano benim kaderim gibiydi.  Annem profesyonel bir piyanist olduğu için müziğin olduğu bir evde doğdum ve büyüdüm. Annem Sanat Enstitüsü’nde öğretmen olduğu için ben de merkezi müzik okuluna gittim. Ben hiçbir zaman piyanoyu sevmedim ve piyano çalmada da büyük sorunlar yaşadım. Okulumuzda çok iyi koro/orkestra öğretmenleri vardı ve onlar beni çocuk korosuna yönlendirdiler. 12 yaşında büyük bir şarkı söyleme, çalma, öğrenme sürecine girdim. Böylece sahnede peri masalı operasında sahnede kötü karakter (erkek) rolü oynayarak başladım. Samara Opera Tiyatrosu’nda portakal rolünde sahneye çıktım. 14 yaşında Samara’da müzik kolejine gitmeye karar verdim. Koro şefliği bölümüne yazılarak fakülte yaşamıma başladım. Koro şefliği çok zordur çünkü şarkı söylemeyi, enstrüman çalmayı çok iyi yapmanız gerekir. Moskova, Saint Petersburg Konservatuvarı’ndan çok iyi hocaların olduğu bir fakültede eğitim aldım. Ben koro şefi de olmak istemiyordum ve soprano olmaya karar verdim. Soprano olmak da çok zordur çünkü sağlığınız, ruh sağlığınız sürekli iyi olmak zorundadır. Bir de rejisörlerin sahnede fiziksel olarak güzel kadınları ve erkekleri seçtiklerini biliyoruz. Konservatuvar giriş sınavında fiziğinize bir bakıyorlar ve iyi bir fiziğiniz yoksa yola devam etmek zorlaşıyor. Enstrüman çalan birisi veya şef kendini kötü hissettiğinde bile durumu idare edebilir ama biz kendimize sürekli bakmak zorundayız.
Moskova Devlet Çaykovski Konservatuvarı’nda okurken Bolşoy Tiyatrosu’nda ünlü Rus opera başyönetmeni olan Boris Pokrovsky’nin eşi İrina Maslennikova’dan dersler aldım. Moskova Oda Operası’nın bir parçası olarak Bolşoy Tiyatrosu da dahil birçok ünlü salonda sahne aldım.

Irina Akkök: Ailemde hiç müzisyen yoktu. Annemin piyano çalma hayalini fakirlikten dolayı gerçekleştiremediği için onun yerine benim çalmamı istedi. Küçük kızkardeşim de müzik okulunu bitirdi. Yeğenlerim de okula gidiyorlar. Ben çok kolay öğrendim, kafamda sürekli müzik çalıyordu ve 11 yaşında ilk şarkımı yazdım. Şarkı da söylemeyi seviyordum. Pedagoji de aldım. Üçü (çalma, besteci ve söyleme-şan öğretmenliği) hala daha devam ediyor. Çok iyi ve kaliteli bir eğitim aldığımız için hepimiz de şanslıyız. Rusya’da 7 sene müzik okulu, 4 sene müzik lisesi ve 5 sene konservatuvar eğitimimiz var. Bazıları ekstra 2 yıl daha devam ediyorlar. 18 yıl müzik eğitim alıyoruz. En uzun eğitim müzisyenlerindir. Bazen bir senede bir parça ezberliyorduk (Şimdi değil tabi). Sovyetler Birliği zamanında müziği o kadar derinlemesine okuduk ki her alanı çok iyi öğrendik. Piyanistler armoni, analiz, müzik tarihini çok iyi inceledik. Avrupada çok iyi bir eğitim var ama oradaki müzisyenler bir alet veya özel bir bölüm seçip eğitimlerine öyle devam ediyorlar. Biz ise bitirdiğimizde diplomamızda ensemblist, konzermaister, piyanist, öğretmen yazıyor ve böylece bu işlerin hepsini üst seviye yapabiliyoruz. Türkiye’de uzun yıllar çalıştım ve Kuzey Kıbrıs’ta da görüyorum ki çocuklar bir süre gelip müzik eğitimi aldıktan sonra beğenmiyorlar ve ayrılıyorlar. Bizde öyle bir şey söz konusu olamaz. Müzik eğitimine başladın bitirmelisin. Devlet sana bu imkanı sağlıyor ve sen de bunu tamamlamak zorundasın. Benim şu anda yeğenlerim de müzik okuluna gidiyorlar ve okulu yakacaklar-yıkacaklar diyorlar ama devam ediyorlar. Bu okulun değerini bitirdiğinde anlayacaklar çünkü toplum da aileler de müziğe çok değer veriyorlar.

 

Kameneva:“Aileler sadece müzik değil spora, dansa çocuklarını mutlaka gönderiyor. Hem spor hem de sanat çocukların hayatında olmalıydı. Bizde başıboş oturmak yok. ”

foto-5-104.jpg

Sovyetler’de aileler çocuklarını bir prestij mi olsun diye, iyi bir meslek sahibi olsun diye mi müzik okullarına gönderiyorlardı? Hangi ekonomik sınıftan daha çok bu okullara çocuklar gidiyordu?
Nadezhda Kameneva: Müzik öğretmenliği hem iyi hem de temiz bir meslek. Bir de gerçekten akıllı insanların seçildiği özel, kaliteli bir meslek. Devletin bedava okuttuğu için her kesimden insan geliyordu. Aileler sadece müzik değil spora, dansa da çocuklarını mutlaka gönderiyordu. Hem spor hem de sanat çocukların hayatında olmalıydı. Başıboş öylesine oturmak yok. Bişkekte müzik okuluna alınacak öğrenciyi seçiyorlardı.

Herkesin Kıbrıs adasına nasıl ve ne zaman geldiğini, burada müziği nasıl devam ettirdiğini de öğrenmek istiyorum?
Semochkina: Adaya kızımızın özel gereksinimli bir birey olarak sağlığıyla ilgili bir ailemizin kararıyla geldim. Otistik bir birey olarak burayı çok sevdi ve burada normal gelişim gösteren çocuklarla normal  bir okula gitmesi de büyük bir faktör olunca 2022 yılında burada yaşamaya karar verdik. Çok fazla çocuğun olmadığı çok iyi bir sınıfta eğitim görmeye başlamıştı. Moskova’da çok iyi bir hayatım vardı, iyi şefler ile birçok konserlere çıkıyordum ama burada da mutluyum, konserlerimi veriyorum ve Rusyaya dönmeye ihtiyacım yok.

Akkök: Ben Kıbrıs Sanat Müzik ve Bale Okulu’nda resmi olarak 4 yıldır dersler vermekteyim. Öğrencilerimizi uluslararası yarışmalara hazırlıyoruz. Haziran’da şan olarak 7 öğrencimizi Londra’ya götürecem ve Bernard Shaw Tiyatro Sahnesi’nde öğrencilerimiz Kıbrıs şarkıları söyleyerek aslında ülkemizi temsil edecek.  
Diğer arkadaşlarımız konserlere çıkıyorlar. Uluslararası Kuzey Kıbrıs Klasik Müzik Festivali gibi saygın festivaller yanısıra kilise konserleri veya özel konserlere de çıkıyoruz.
Katerina Stern: Annemle ben üniversitede çalışıyoruz. Kültür-sanat merkezleri (Rüstem Kitabevi), Kiliselerde ve festivallerde konserler veriyoruz.
Lena Stern: Ayrıca St. Andrew Kilisesi’nde organ ile müzik yapıyorum. 12 Nisan tarihinde de orada Mariya ile Bach ve Handel söyleyeceğimiz bir konserimiz olacak. Sonrasında da Karmi kilisesinde Bach ve barok müziği konseri yapacağız.
Kameneva: Çocukluğumdan itibaren bir Akdenizde yaşama hayalim ve özlemim vardı. 2011 yılında adaya geldim ve 8 yıl bir özel sanat merkezinde çalıştım. Online üzerinden çocukları online yarışmalara hazırlıyorum.

Bu isimler nasıl bir araya geldi ve Classical Ladies oluştu?
Akkök: Bizler ikili üçlü şekillerde konserler veriyorduk. Birlikte bir konser verme fikri Mariya’dan geldi ve bizler birlikte hazırlanarak ilk olarak Christmas Konseri verdik. İlk konserimizde biletler tükendi. Mezzosoprano Oksana Donika da Moskova’dan geldi ve onun bir arkadaşı İskele bölgesinde bu amatör koroyu oluşturdu. Hep birlikte bir araya gelmek de bizler için çok güzel ve keyifliydi. Bir de sokak hayvanları yararına bir büyük konser vermek istiyoruz. Halil Kalgay ile bu büyük projeyi konuşuyoruz.

foto-kapak-orn-1.jpg

“Bellapais Manastırı özel, sihirli bir yer ve hangi müzisyen buraya geliyorsa aşık oluyor. Kıbrısa aşk Bellapais’ten başlar. Bu aşkın oluşmasında Halil Kalgay’ın özellikle büyük payı var. ”

 

Güney Kıbrıs’taki Rus topluluğu ve müzisyenler ile bir bağlantınız var mı?
Akkök: Geçenlerde romantik dönem konserine Güneyde özel bir müzik okulu sahibi olan Tatiyana Stopak da katıldı. Tatiyana Stopak, Bellapais’te sahne almayı hayal ediyordu ve bu hayal gerçek oldu. Güney Kıbrısta Bellapais Manastırı gibi konserler verilen bir yer yok olmadığını söyledi. Bellapais Manastırı özel ve sihirli bir yer ve hangi müzisyen buraya geliyorsa aşık oluyor. Kıbrısa aşk Bellapais’ten başlar. Bu aşkın oluşmasında üst düzey müzisyenleri bu ülkeye getirerek uluslararası festivali uzun yıllardır düzenleyen Halil Kalgay’ın isminin özellikle büyük payı vardır.

 

Aynı fikirdeyim. Bellapais Manastırı’nda konser vermek de konser dinlemek de benzersiz ayrı bir keyiftir. Çalışmalarınızı nasıl yapıyorsunuz?
Akkök: Koro yönetmenliği da okuyan arkadaşımız Mariya’dan gelir projeler. Kendisi Halil bey ile de konuşur ve projeyi olgunlaştırır. Bizlerin de onayını alıp bir araya gelir ve çalışmalar yaparız.

foto-3-162.jpg

Akkök: “Repertuvarı birlikte seçiyoruz. Zengin bir program yapmaya özen gösteriyoruz.Spring in Cyprus” adlı bir beste yaptım. Kıbrıs türkülerinden oluşan ve kendi piyano yorumum olacak bir albüm kaydı yapmak istiyorum. ”

 

Yönetmen Mariya, yapımcı Halil Kalgay, oyuncu ekibi de sizler oluyorsunuz yani…
Akkök: Repertuvarı birlikte seçiyoruz. Zengin bir program yapmaya özen gösteriyoruz. Hem klasik hem popüler şarkıları ekliyoruz. Karmi ve St. Andrew Kiliseleri’nde konserler olacak. Susanna, ben ve kemanda Zhanna Li’den oluşan Trio Elegance ise çalışmalarını sürdürüyor. Yine Mariya, Oksana, Nadezhda ve ben dörtlü olarak Rüstem’de konserler yaptık. Rüstem de müzisyenler için çok özel bir yer. Nisan sonunda dansçı çift Mustafa Uluboy- Canel Okçun’un da katılımıyla Trio Elegance ve Tango Duo konserimiz olacak.
Benim de besteci olarak Kıbrıs ile ilgili “Spring in Cyprus” adlı bir beste yaptım. Ayrıca Kıbrıs türkülerinden oluşan ve kendi piyano yorumum olacak bir albüm kaydı yapmak istiyorum.  

 

Akkök: “Burada Avrupa kültürü var ve bu hem kişisel hem de müzisyen olarak benim için çok değerli. Kapalı bir grup değiliz. Her konserde yeni birisi geliyor. Bizler Kıbrıslılar ile çalışmaktan büyük bir mutluluk duyarız. ”

 

Müzisyen olarak hayallerinizi de sormak isterim.
Akkök: Nadezhda ve ben ailelerimiz de burada olduğu için çalışmalarımıza burada devam ediyoruz. Kuzey Kıbrıs vatandaşlığı da almak istiyoruz(Kendimize mezarlık yeri bile baktık). Çocuklarımızın Türkçe dillerimizi de var. Buranın kültürü de çok önemli bir faktör. Burada Avrupa kültürü var ve bu hem kişisel hem de müzisyen olarak benim için çok değerli.
Lena Stern: Eksi 30 derecelerden artı 30’lu derecelerin olduğu Kıbrıs’a yaşamak için gelmek bende olumlu değişimler yaratıyor. Deniz, sıcaklık, güzel yerler hepsi bizim için çok iyi oldu.
Katerina Stern: Belli bir hayalim yoktur. Konserlere çıkmayı çok seviyorum.
Akkök: Aslında kapalı bir grup değiliz. Her konserde yeni birisi geliyor. Gelecek yılbaşı konserinde Rus korosunu değil de Güzel Sanatlar Mezunları Korosu’nu çağırmak istiyoruz. Bizler Kıbrıslılar ile çalışmaktan büyük bir mutluluk duyarız. Tango için üç Rus kız ve Kıbrıs’tan dansçı çift Mustafa Uluboy-Canel Okçun ile birlikte projemizi hayata geçireceğiz.


Konserlerinizi duyarak buraya gelmek isteyen müzisyenler veya davet aldığınız festivaller var mı?
Evet özellikle bizlerin de sosyal medya paylaşımlarımızı gören Rus müzisyenler buraya gelip Uluslararası Kuzey Kıbrıs Müzik Festivali’nde çalmak istiyorlar. Kuzey Kıbrıs Müzik Derneği olarak Halil Kalgay bey gerçekten dünya çapında, iyi bir festival yapıyor.

foto-1-083.jpg

Bu haber toplam 647 defa okunmuştur
Etiketler :