1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Kokuşmuşluk kazanı
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Kokuşmuşluk kazanı

A+A-

“Gördüm ki, kokuşmuşluk kaynamakta bu kazanda, kazanın boyunu bile aşş, taşş ortalığa” der, Shakespeare, Kısasa Kısas’ta…

Büyük usta adeta 400 yıl önceden bizi anlatmış.

Kazanın boyunu aşan bir kokuşmuşluk var ve bu hakikati haykıranlar, ya dışlanıyor ya da aykırı insanlar olarak görülüyor.
Köpük köpük üzerimize dökülüyor kirlilik…

“Başörtüsü meselesi”nin detaylarını öğrendikçe, nasıl bir tehlikeli oyun oynandığını, bu toplumun nasıl birbirine düşürülmek istendiğini çok daha net anlıyoruz.

Üstelik başrolde “Büyükelçilik” var.

***

Türkiye Cumhuriyeti, sicilinde “iradeye müdahale” gibi ciddi sabıkaya sahip bir ismi yeniden Büyükelçi olarak görevlendirerek önemli bir risk üstlendi.

Belki ders alınmış, belki özeleştiri yapılmıştır gibi beklerken iyice sarsılıyoruz.
Çok daha karanlığa çekilmek isteniyor ada yarısı…

Öğretmen sendikalarını dinliyorum…

2,5 yıldır eğitimini başı açık olarak sürdüren bir öğrenci, iki hafta önce bir gün, başını örterek okula gidiyor. Öğretmenleri konuşuyor, başını açıyor. Birileri okula gidiyor, çocukla konuşuyor, yeniden başını örtüyor. Okul müdürü, muavini öylesine baskı görüyor ki okuldan uzaklaşıyor, izne çıkıyor.

Tüm bu iddiaları yalanlayan yok.
Büyükelçilik ajanları ya da AKP temsilcisi iddiasındaki insanların okullara gittiğini söylüyor eğitimciler...

Çocuklar siyasi İslam'ın ve dini ideolojilerin birer figürü haline getiriliyor, kullanılıyor, istismar ediliyor.

Son derece sorumluluk sahibi ve uysal karakteriyle tanıdığımız, halim selim tavrıyla bildiğimiz Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri Burak Maviş "Sınırlarını bil" diyerek uyarıyor Büyükelçi'yi...

Açık açık söylüyor:

“Sayın Elçi daha önce geldin bu toplumu karıştırdın. Toplumun siyasi iradesini gasp edecek faaliyetlerde bulundun. Şimdi de din ve vicdan özgürlüğü üzerinden faaliyette bulunma noktasında bilfiil vizyon üstleniyorsun.”

Türkiye’deki baskı ortamı Kıbrıs’ın kuzeyinde de oluştuğu için pek çok medyadan gizliyorlar bu eylemi… Devletin ajansı dâhil…

***

Viyana Sözleşmesi açıktır…
"Diplomatik temsilciler, görev yaptıkları devletin iç işlerine karışmama yükümlülüğüne sahiptir."

Bu sözleşmeyi Büyükelçi’ye anımsatması gereken Cumhurbaşkanı makamında oturan kişidir.
Elbette böyle bir hatırlatma yapamaz.
Çünkü o koltuğu, seçimlere müdahalede başrolü oynayan Büyükelçi bahşetmiştir kendisine…
Halkın özgür iradesiyle seçilmemiştir.

***

Türkiye’de yabancı bir Büyükelçi, vekilleri toplasa ve seçimlere müdahale etseydi… Okullara görevli gönderseydi… Kendi ülkesine giriş yasağı için listeler hazırlasaydı… Hükümet kursa, hükümet bozsaydı… Kıyamet kopardı adeta… Yirmi dört saat geçmeden ülkesine döner bir daha da geri gelemezdi…

***

Şimdi önümüzde yeni bir seçim var.
“Demokrasi ve İrade Gözlem Grupları” kurulmalıdır…
Seçim güvenliği için uluslararası gözlemcilerin de dahil edileceği bağımsız ekipler oluşturulmalıdır.
Dünyaya deşifre edilmelidir ne yaşanıyorsa ve kamuoyu denetimi yapılmalıdır mutlaka…

Kokuşmuşluk kazanı iyice taşmıştır artık…

Bu yazı toplam 1459 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar